İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Amerikan seçimleri ve gizli savaşın sonuçları

Önümüzdeki salı gününe birkaç gün kala Amerika Birleşik Devletleri farklı türde, artık “eritme potası” felsefesinden ziyade “nefret ekümenizmi” tarafından yönetilen toplumsal doku için daha tehlikeli olan bir savaşla karşı karşıya gibi görünüyor.

Hiç “tuz tayfununu” veya Salt Typhoon’u duydunuz mu?

Birkaç gün önce, neredeyse Beyaz Saray adına konuşan Washington Post, Çinli bilgisayar korsanlarının bazı üst düzey Amerikalı isimlerin telefon görüşmelerini hacklediği ve ses kayıtlarını topladığı haberini yayınladı. Bu isimler arasında Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın damadı ve kampanya yöneticisi Jared Kushner de var. Keza ulusal güvenlik verilerinin korunması adına açıklanmayan çok önemli isimler de bulunuyor.

Bu adım, Amerikan istihbarat teşkilatlarının iddiasına göre, Çin hükümetinden bir ekibin yürüttüğü daha geniş bir casusluk operasyonunun küçük bir parçası gibi görünüyor.

Şu haberle birçok soru kesişiyor; Washington'a siber saldırılar düzenleyen sadece Çin mi, yoksa başkaları da var mı?  Ayrıca ki en önemlisi budur bunu bireysel ya da kolektif olarak yapanların amacı nedir?

Geçtiğimiz eylül ayında ABD Adalet Bakanlığı, Rus devlet medya şirketi RT'nin iki çalışanına karşı suçlamada bulundu. Suçlamalar Tennessee merkezli bir medya girişimine 10 milyon dolar aktarılmasıyla ilgiliydi; bu da şirketin başlangıçta kara para aklamayla suçlanmasına ve yabancı ajan olarak kayıt yaptıramamasına yol açtı.

Yukarıdakilere ek olarak, ABD istihbarat yetkililerine göre İranlı bilgisayar korsanları da Trump'ın kampanyasına ait dosyaları çalıp sızdırdı ve bunları Biden'ın kampanya ekibine gönderdi.

Bütün bunlar sadece bir Amerikan propaganda oyunu olabilir mi?

Büyük olasılıkla, bu fikir kabul edilemez, zira  ilk etapta Amerikan tek kutupluğunun gücünü zayıflatıyor ve onu bir “delikli peynir e” dönüştürüyor.  Bu da diğerlerini bu sahneyi simüle etmeye, yakında gelecek olan ABD’nin göğsüne siber oklar atmaya cesaretlendiriyor.

Çinli siber saldırının ciddiyeti ve bu konuda gizlenenlerin aksine sızdırılanlar, Amerikalıların istihbarat kalelerine olan güvenlerini azaltıyor. Son dönemde popüler hale gelen “küllerin mirası” fikrini güçlendiriyor ve bu arada Amerikalıların demokrasiye olan inancını baltalamak için yoğun bir çaba harcıyor.

Çinliler, nükleer cephaneliklerini artırma sürecinde olmalarına rağmen Amerikalı düşmanlarıyla kitle imha silahlarıyla savaşmıyorlar. Daha ziyade, en büyük ve en tehlikeli askeri bilge olan Sun Tzu'nun başyapıtı Savaş Sanatı’nda önerdiği araçlara ek olarak, Batılı Aristotelesçi modelin kendisi ile hatalı bir şekilde yüzleştiği Konfüçyüs'ün tükenmez bilgelik kaynağı aracılığıyla savaşıyorlar.

Ruslar da coğrafi olarak 8.500 kilometre uzaklıktan Amerikalıların zihinlerini elektronik bir “fare” aracılığıyla göz açıp kapayıncaya kadar manipüle ediyorlar. Bu manipülasyonun son perdesi, Amerikan istihbaratının yalanladığı, oy sandıklarından birinin açılıp içindeki oy pusulalarının bir yol kenarına atıldığını gösteren bir film çekmek ve yönetmekti.

Rusya'nın misillemesinin ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 35 yıl önce ülkesinin başına gelenlerin intikamını almanın zamanı geldi mi?

ABD'nin önde gelen istihbarat beyinleri, Putin'in, Amerikalılar arasındaki kutuplaşmayı ve bölünmeyi derinleştirerek, daha önce imparatorluklara ve krallıklara hükmeden geleneksel denklem yoluyla Amerikan hegemonyasının aşınma sürecini ilerletebileceğine kesinlikle inandığı kanaatindeler. Söz konusu denklemse şu: “Kendi içinde bölünen her ev yıkılır ve kendi içinde bölünen her krallık ayakta kalamaz.”

Bugün Washington, sanal dünyada saldırılar düzenlemek için bilgi silahına sahip olmayı gerektiren korkutucu sonuçlarla ve kazanımlarla karşı karşıya görünüyor. Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı “Askeri Düşünce” dergisi de bu düşüncede. Bu düşünceye göre “Dörtlü Eksen” yani Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore, ilk etapta Amerikan halkının istikrarını sarsmak, daha sonra onlara her düzeyde nüfuz etmek için kitlesel psikolojik manipülasyonda bulunmak istiyor.

 Bu eylemlerin etkileri Amerikalı seçmenlere ulaşacak mı?

Aslında birçok Amerikan istihbari değerlendirme, özellikle anarşistler, sağcılar ve Amerikan hükümetine ve düzenli otoritelere karşı açık bir düşmanlık besleyen diğer kesimler arasında şiddet korkusunun tavan yaptığını gösteriyor.

Gizli savaş bilhassa sosyal medya platformlarının muazzam büyümesi ışığında ABD için gerçek bir ikilem gibi görünüyor. Peki ama neden?

Kesin olan şey, meselenin, Birinci Değişiklik'te  ifade hakkını ihlal edilemeyecek temel ve kutsal bir temel haline getiren Amerikan Anayasası'ndan kaynaklandığıdır. Ancak bu, Amerikalıların kendilerini özgürce ifade etmelerine olanak tanırken, Amerikan demokrasisini totaliter rejimlerin ve diğer kötü aktörlerin entrikalarına karşı savunmasız hale getiriyor.

Amerikalılar Rus, Çinli ve diğer avcıların tuzağına düşmekten kaçınabilecek mi? Bekleyip görelim.