Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Trump'ın zaferinden sonra Doğu Akdeniz

ABD seçimleri, ABD'nin 47. Başkanı olan Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın ezici zaferiyle sonuçlandı. Demokrat rakibi Kamala Harris'in 226 oyuna karşılık, Seçiciler Kurulu'ndan 312 oy aldı.

Artık seçimler Trump lehine sonuçlandığı için odak noktası seçimlerden başkanın dış politika yönelimleri ve programlarıyla ilgili sorgulamalara kaydı. Özellikle de Doğu Akdeniz bölgesine yönelik politikaları merak konusu oldu. Zira bu bölgenin sorunları ve gelişmeleri seçim yarışında önemli bir yer tuttu. 2023'teki Aksa Tufanı sonrasında bölgede yaşanan gelişmeler ve İsrail'in Gazze savaşındaki geniş çaplı yanıtı, bölgeye doğru genişlemesi ve bunun hem iç hem de dış düzeyde krizlere ve sorunlara saplanmış bir bölgedeki yansımaları sonucunda Trump'ın dikkatinin önemli bir kısmı bu konu üzerinde yoğunlaştı. Söz konusu bölgenin iç düzeydeki krizleri ve sorunları, bölgede ve uluslararası çevresinde istikrarsızlığı, göçü ve ırkçılığı körükleyen savaşlar, çatışmalar ve siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerdir. Dış düzeydeki sorunlarıysa, hem çeşitli ülkeleri arasında gerginlik ve gerilimin hakim olduğu ilişkiler hem de bölge ülkelerinin dünyayla ilişkilerindeki gerginliklerdir. Bunların başında da balistik füzeler, İran nükleer dosyası, radikalizm, terörizm, göç olgusu ve Captagon dosyası olmak üzere oldukça hassas dosyalar geliyor.

Doğu Akdeniz bölgesi Washington'un dış politikasında birçok nedenden dolayı önemli bir yer tutuyor. Başkan ve üyesi olduğu parti ne olursa olsun ABD'nin İsrail ile ilişkileri büyük önem taşıyor. ABD’nin İsrail’in “güvenliğini” ve varlığını korumaya olan bağlılığı tartışılmaz bir konudur. İsrail'in komşularına yönelik politikalarına verilen destek, geçen yıl İsrail'in savaş ve muharebelerinde de görüldüğü gibi sınırsızdır. Bunların hepsi Trump'ın bağlı kalacağını ve sonuna kadar takip etmeye gayret edeceğini vurguladığı yönelimlerdir. Buna ek olarak Trump, bölgedeki barış çabalarına da atıfta bulundu ve Filistin devleti hakkında açıklamalarda bulundu. Bunlar, Arapların son on yılda üst düzey Amerikalı yetkililerden defalarca aldıkları sinyallerdir.

İran meselesi, Başkan Trump döneminde, özellikle de son on yılda iki tarafın ilişkilerinde tanık olunan en önemli iki icraatın sahibi olması nedeniyle, Washington'un dikkatinin önemli bir kısmını meşgul ediyor. Bu icraatlardan ilki, İran ile 2018'de imzalanan nükleer anlaşmanın iptal edilmesi, ikincisi 2020'de General Kasım Süleymani'ye suikast emri verilmesi. Trump'ın politikası bir sonraki aşamada ABD'nin İsrail ile mutabakata vardığı bir dönemde daha da sertleşebilir. Yine bu dönemde özellikle Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen'deki milisler meselesinin ele alınması, bu ülkelere, milislerin müdahalesinden uzakta, işlerini yeniden düzene sokma fırsatı verilmesi konusunda Türkiye ve belki de diğer ülkelerin örtülü kabulü de söz konusu sertleşmede rol oynayabilir. Eğer Washington'un İsrail ve İran'a yönelik politikası ilkini desteklemeye, ikincisine karşı koymaya dayanıyorsa, Washington'un Türkiye ve Arap ülkeleriyle ilişkilerinde daha iyi bir aşamaya doğru gidildiği bir dönemde ve Trump'ın özellikle Suudi Arabistan ve  Körfez'deki kardeşleri, Ürdün ve Lübnan ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi yönündeki açıklamalarının ardından, bölgedeki çoğu ülkeyle ilişkiler normal seyrinde seyredebilir. İlişkilerin iyileştirilmesi gerekliliği, Washington'un İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik savaşını durdurmada aktif rol almasını gerektiriyor.  Aynı şekilde İsrail savaşı sonucunda yaşanan tüm yıkıcı vahşetin ardından oradaki hayatın normale dönmesini sağlayacak bir çözüm yoluyla durumun kontrol altına alınmasına katkıda bulunmakta etkin olmasını da gerektiriyor.

Pek çok göstergeye göre, ABD'nin, Başkan ve yönetimi görevi üstlenmeden önce şekli belirlenmekte olan, değişiklilere doğru ilerleyen Suriye meselesine de artan bir ilgisi var. Değişikliklerin temelinde, Trump'ın Suriye'deki duruma ilişkin bilinen tutumu ve Başkan ile seçim ekibinin bazı üyelerinin Suriyeli Amerikalılarla yaptığı toplantıların sonuçları yer alıyor. Bu görüşmelerin sonuçları arasında Başkan'ın Suriye rejimine yönelik tutumunda değişiklikler olduğunu gösteren, Suriye meselesinin çözülmesi ile Suriyelilerin hayatında yol açtığı zorluklar gibi sonuçlarının ele alınmasının gerekliliğini vurgulayan açıklamaları da yer alıyor. Bütün bunlar, Suriye ile ilgili çözümün temel fikri ile uyum içindedir. Washington'un da desteklediği bu fikir özetle, İran'ın ve milislerinin Suriye'den çıkarılmasıdır.

Özetle Doğu Akdeniz bölgesi, Trump yönetimi altında Amerikan politikasının yeni bir aşamasına hazırlanıyor ve bu aşama, olumlu yönlerinden yararlanacak olan Arapların özen ve eylemine ihtiyaç duyuyor. Bunu da sadece bu olumlu yönleri geliştirmek için değil, aynı zamanda olumsuzluklarla yüzleşmek ve bunların özellikle Amerikan yönetiminin İsrail'i desteklemesi, savunması gibi Araplara zarar veren yönlerini değiştirmeye, onu dengeli pozisyonlara yönlendirmeye çalışmak için yapmalılar. Bunlar mevcut durumda çok zor görevler, ancak hiçbir şey bizi denemekten, özellikle de ciddi bir şekilde denemekten alıkoymamalı. ABD'nin İsrail'e yönelik politikaları tarihinde, İsrail'in kibrini körü körüne desteklemek dışında başka pozisyonlar da var.