Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT
20

Şara ve HTŞ Şam kapısında

Suriye'deki önemli olaylar hakkında bir yargıya varmakta acele etmek akıllıca değil. Coğrafi, politik, bölgesel ve uluslararası düzeyde müphem ve değişken bir koşulda saf tutmaktan uzakta, bu olayları ancak değişimlerine göre takip edebiliriz. Suriye'nin kuzeybatısında ve dün de doğusunda Deyrizor'da ve Dera'nın bulunduğu güneyde yaşanan çöküşün hızı, konu hakkında en bilgili olanları bile hayrete düşürdü

Henüz cevabı bulunamayan birçok soru var.

Bunlardan ilki, el-Kaide’ye bağlı olmakla suçlanan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) ve lideri Ahmed el-Şara (eski adıyla Cevlani) hakkındadır.

Aslında HTŞ’nin kökleri “el-Nusra Cephesi”ne uzanıyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda bu örgütün davranışlarında ve lideri Şara'nın konuşmalarında değişiklikler meydana geldi. Bu değişiklik mevcut savaşın sonucu değil, yaklaşık 5 yıl önce başlayan bir değişim.

Siyasi takiye olabilir mi?

Belki de onu yaptıklarına ve eylemlerine göre ele almaktan başka seçeneğimiz yok. Nitekim kendisi de CNN'e bunu söyledi: “Sözlerime değil, davranışlarıma bakın.” Muhaliflerinin iddia ettiği gibi onun halen gizliden el-Kaide’ye bağlı olduğunu varsaysak bile, siyasi projesinin geleceği fazla uzun olmayacaktır. Ana destekçisi olan Türkiye bile, kendi iç koşullarını etkileyebileceği için aşırıcı bir gruba iktidarı devretmekten korkacaktır. Dolayısıyla gizli niyetleri sorgulamaktan uzakta, Şara’nın geçmişini yargılamakta ısrar etmek yerine, dünya, onunla ilişkilerini eylemlerine göre düzenlemek zorundadır. İmam Humeyni İran'da iktidara geldiğinde, 1996'da Afganistan'da Taliban iktidarı ele geçirdiğinde ve Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidara geldiğinde de olan buydu. Dünya hükümetleri, aksi ispat edilene kadar yeni gerçekliği kabul etme kuralına göre bunlarla ilişki kurdular.

Suriye rejimi çökebilir mi?

İran ile dış boyutları olan askeri ilişkide ısrar ederek, aynı şekilde en büyük komşusu Türkiye ile anlaşmayı reddederek, 2018'deki zaferinden sonra ülkenin yaklaşık yarısını kontrol altında tutmaya devam etmesine rağmen muhalefetle uzlaşma kapısını kapatarak, stratejik hatalar yaptığına şüphe yok. Şam ne ektiyse onu biçiyor. Savunma politikasını İran ve Iraklı milisler ile Hizbullah dahil milis güçlerinin desteği üzerine kurdu. Şimdi savaşçılar Şam’a sadece birkaç saat uzaktayken, İran ve milisleri zor durumdalar.

Ancak 2015'te de Esed'in devrilmesinin kaçınılmaz olduğu düşünülürken, savaşı kazanarak dünya şaşırtmıştı. Elbette bugünkü koşullar farklı. İran ekseni ile İsrail arasında son dönemde yaşanan savaş Tahran'ı felç etti. Eğer güçleri Suriye sınırını geçerse, İsrail büyük olasılıkla müdahale edecektir. Ayrıca Irak'ın savaşa dahil olması halinde, savaşa katılacağına dair Türkiye'nin açık tutumundan bahsetmiyoruz bile. Askerî açıdan, rejimin Rusya'nın havadan ve “Wagner” güçleriyle karadan yardım etmesi yönündeki umudu sürüyor, ancak silahlı gruplar Şam'a yaklaşırken zaman daralıyor ve Rusya Ukrayna'da daha büyük bir savaşla meşgul. Siyasi açıdan savaşın ana oyuncusu Türkiye ile uzlaşma girişimi ve herkesin büyük tavizler vereceği çözüm yoluyla bir mucize bekliyor olabilir ama iki başkent arasındaki anlaşmazlığın derinleşmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın militanların Şam'a ilerlediklerini duyurmasıyla bu uzak görünüyor.

Muhalefetin iktidarı ele geçirmesi halinde bölge değişir mi?

Kesinlikle ve büyük ölçüde. Gazze ve Lübnan savaşlarının sonuçlarına eşlik ettiği için bölgesel dengeler değişecek. Suriye, İran’ın stratejisi için önemli ve onu kaybetmesiyle bölgesel güç dengeleri değişecek. Suriye ve Suriyelilerin önünde zor günler var, onların bu süreçten güven ve huzur içinde çıkmalarını umuyoruz.