Bugün Suriye her zamankinden daha fazla ve şiddetli bir şekilde bölünmüş görünüyor. Bölünmenin tehlikesi, devrilen rejim ile onun dışındaki güçler arasında bir bölünme değil, rejimin dışındaki kontrol güçleri arasında meydana gelmesi gerçeğinde somutlaşıyor. Bunun yanı sıra devrilen rejimin, örtülü bir varlığı, maddi ve beşeri imkânlara sahip bir gücü de bulunuyor. Bu varlık ve imkanların bazı ifadeleri çeşitli cepheler altında ve birden fazla araçla açıkça aktifken, diğerleri her an harekete geçebilecek uyuyan hücreler şeklinde varlık gösteriyorlar. Bu da Suriye çatışmasının haritasını kendi koşullarına ve hedeflerine göre savaşan üç ana güce ayırıyor.
İlk ve en önemli güç, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ahmed el-Şara tarafından yönetilen “Askeri Operasyonlar Dairesi”dir. Esed rejiminin devrildiği ve Suriye topraklarının büyük bir kısmını kontrol altına aldığı andan itibaren, kendisiyle olan iç, bölgesel ve uluslararası etkileşimler, yurt içinde ve dışında olumlu karşılık bulan birçok adımı ve pozisyonu ışığında en meşru güç haline geldi. Bu, Türkiye ile olan güçlü ilişkilerinin yanı sıra, diğer iki tarafla ilişkilerde de ona bir derece güç kazandırdı. Özerk Yönetim ile ilki arasında siyasi ve askeri ifadeleriyle diyaloğun kapısını araladı. Askeri Operasyonlar Dairesi Esed rejiminin kalıntılarını takip etmeye devam ederken, tüm Suriyelilerle yakınlaşma çabalarının ortasında, rejimin bazı kuluçka merkezlerine de açılıyor.
Haritadaki ikinci taraf Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) gölgesinde yönetilen, siyasi cephesi “Demokratik Suriye Konseyi” (SDC), askeri kolu ise “Suriye Demokratik Güçler” (SDG) olan Özerk Yönetim’dir. Suriye'nin kuzeyi ve doğusu boyunca uzanan dört şehir, Haseke, Deyrizor, Rakka ve Halep içinde bazı bölgeleri kontrol ediyor. Bu bölgeler ülkenin su kaynakları, tarım arazileri, petrol ve doğalgaz zenginliklerinin en önemli merkezlerini barındırıyor. Bütün bunlar, Özerk Yönetim’in ABD ve DEAŞ’a karşı kurulan uluslararası koalisyonla olan ilişkisinin yanı sıra, Özerk Yönetim’in Türkiye ile arasındaki karşılıklı düşmanlığa ve askeri çatışmalara rağmen hayatta kalmasını ve devamını destekleyecek bir güç oluşturuyor.
Ahmed Şara liderliğindeki Askeri Operasyonlar Dairesi ile Özerk Yönetim arasındaki çatışma, ister mevcut haliyle siyasi düzeyde, ister muhtemel bir askeri düzeyde olsun, ciddi bir sorunu temsil ediyor. Mevcut anlaşmazlıklara yönelik, iki tarafı ve tüm Suriyelileri silahlı çatışmanın etkilerinden kurtaracak bir uzlaşmaya varılmaması ve siyasi bir çözüme ulaşılamaması halinde, bu durum hem iki tarafı hem de Suriye'yi ve geleceğini olumsuz yönde etkileyecektir. Hiç şüphe yok ki, Suriye'deki değişim sürecini yöneten aktörlerin müdahalesi, bilhassa Suriye'nin bazı bölgelerinde kafa karışıklığı ve kaosa neden olan Esed rejiminin kalıntılarının oluşturduğu tehlike göz önüne alındığında, olumsuz yansımaları durduracak ve Askeri Operasyonlar Dairesi’nin pozisyonuna daha yakın bir siyasi çözüme ulaşma şansını daha da yakınlaştıracaktır.
Mevcut haliyle çatışan güçlerin çokluğu, özellikle SDG ile Operasyon Dairesi arasındaki karşılıklı açıklamalar ışığında, yakından ilgilenilmesi ve acil müdahale edilmesi gereken bir tehlikeyi temsil ediyor. Özellikle içerisi ile dışarıda farklı ülkelere dağılmış olan Suriyeli siyasi grupların etrafındaki zayıflık ve parçalanmışlık ortamında, acil çözüm, onun hayatta kalmasından ve bununla ilgili olasılıklardan kaynaklanan çaba ve maliyetlerden tasarruf sağlayacaktır. Bugün Suriye meselesinde acil ve ivedi sorunlara siyasi yaklaşımlarla bu siyasi grupları bir araya getirecek girişimlere ihtiyaç duyuluyor. Bunlar arasında yeni dönemin yönetilmesinde katılım fikrinin ve katılımın önerilen biçimlerinin tartışılması, gündemdeki temel konulara ilişkin takvimlerin oluşturulması ve Suriye devletinin yürütme ve idari yapılarında reform yapılması da yer alıyor. Bu yönde ilerlemek, ister siyasi grupların Operasyonlar Dairesi ve hükümetiyle olan ilişkilerinde ister yeni rejimin dışında kalan siyasi gruplar arasındaki ilişkilerde.olsun, karşılıklı ilişkilerde daha iyi ufuklar açacaktır.
Çatışma ve yakınlaşma durumlarında Suriyeli gruplar ve aralarındaki ilişkiler meselesine ilişkin mevcut olasılıkların aksine, ülkenin savaşların gölgesinde yaşadığı ve tanık olduğu gelişmeler, yaklaşık 15 yıldır kendi ülkelerinde ve diaspora ülkelerinde Suriyelileri çevreleyen birçok farklı ve çoklu deneyim sonucunda, kişilerin durumu ve ilişkileri daha zor ve karmaşık görünüyor. Zira tüm bunlar acil ihtiyaçlara ve siyasi zorunluluklara rağmen aralarındaki yakınlaşmayı engelledi.
Siyasi seçkinler de dahil olmak üzere Suriye halkı arasında fikri ve siyasi yakınlaşmaların üretilmesi ve geliştirilmesi, onların Suriye'nin gerçekliğinde ve geleceğinde rol ve etkiye sahip olmaları için gereklidir. Yakınlaşmaya giden yol, devlet sisteminin doğası, özgürlükler, insan hakları ve siyasi katılım gibi meselelerin sadece ilgilileri değil aynı zamanda Suriyelilerin hepsini olmasa da çoğunu ilgilendirdiği göz önüne alınarak, sorunların sunulması ve tartışılmasında olumlu bir ruhun benimsenmesiyle başlar.
Sorunların gündeme getirilmesi ve tartışılmasında benimsenen pozitif ruhun, amaca ulaşmak için faaliyetleri koordine eden ve yöneten dernekler, forumlar, sivil ve yerel yapılar tarafından yürütülen, bağımlılık olmadan mutabık kalma, düşmanlığa düşmeden ihtilafları yönetme özelliklerini kazandıran pratik destekleyici faaliyetlere bağlanmasının gerekli olduğu kesindir. Bu faaliyetler, kamusal alanda olup bitenlere katılım ve sorumluluk duygusu oluşturan bir etkileşim yayacaktır. Pratik deneyimlerle yeni Suriye'de devlet ve toplum yönetiminde yeni ve etkili şahsiyetler yaratacaktır.