Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

2025'in başında Sudan'ın karşı karşıya olduğu zorluklar

2024 yılı sonunda Sudan'da sahne, geçen yılın son günlerine göre tamamen farklı görünüyor. O dönemde Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK), Birinci Piyade Tümeni komutanlığının kayda değer bir direniş göstermeden geri çekilmesinin ardından, el-Cezire Eyaleti'nin başkenti ve Sudan’ın göbeği Medeni şehrini işgal etmesiyle ordu büyük bir kayıpla karşı karşıya kalmıştı. Bunu, savaşın gidişatına ilişkin bir dizi soru işareti, ordunun birçok bölgeyi ve hayati önem taşıyan şehirleri kaybetmesi ve HDK’nin geniş alanlara yayılması sonrasında orduya yönelik şüpheci kampanyalar izledi. Bu yenilgilerle birlikte vatandaşların zorla yerinden edilmesi, korkunç ihlaller ve ülkenin zenginliklerinin sistematik olarak yok edilmesi döngüsü genişledi.

Bugün, Sudan ordusunun, müşterek kuvvetlerin ve seferber olan sivillerden oluşan destek taburlarının son zaferlerinden sonra tablo önemli ölçüde farklı görünüyor. Bu zaferler stratejik bölgelerin kurtarılması, HDK’nin en önemli üssü ve yurt dışından gelen yakıt ve silah sevkiyatlarının ana ikmal hattı olan Kuzey Darfur'daki el-Zark üssünün imhası da dahil olmak üzere ikmal hatlarının hedef alınması tarafından temsil ediliyor. Bu arada ordu ve müttefikleri Medeni'ye doğru ilerleyişlerini sürdürdüler ve Bahri şehrinin büyük bir kısmının kontrolünü yeniden ele geçirdiler. Sinyal Birlikleri'nde izole edilmiş güçlerle buluşmak için ilerlediler ve oradan Hartum'un kurtarılması operasyonunu tamamlamak için harekete geçtiler.

Pek çok kişi bu hızlı gelişmeleri savaşın gidişatındaki niteliksel bir değişimin göstergesi olarak görüyor. Bunun güç dengesinin önemli ve net bir şekilde değişmesiyle birlikte yeni yılın başlangıcının genel durum üzerinde yansımaları olacak saha dönüşümlerine sahne olacağına işaret ettiğini öne sürüyor. Ancak Sudan'daki durumun geleceği bir dizi askeri, siyasi, insani, ekonomik ve dış faktöre de bağlı.

Ordunun ve müttefiklerinin elde ettiği askeri zaferler, savaşı sona erdirme çabalarını desteklemek için gerçek bir fırsatı temsil ediyorlar, ancak kendi başlarına nihai bir çözüm değiller. Durum bundan çok daha karmaşık ve çözümler, Sudan'ı benzeri görülmemiş bir şekilde sarsan, derin yaralara ve ciddi kutuplaşmalara neden olan bu savaşın etkileriyle nasıl başa çıkılacağına derinlemesine bakmayı gerektiriyor. Bunun için ise bu dönüm noktasının barışçıl bir şekilde, Sudan'ın birliğini koruyacak ve bu savaşı körükleyen entrikaları ve komploları püskürtecek şekilde nasıl geçileceğine dair ortak çabalar ve bilge bir bakış gerekiyor.

Son dönemdeki askeri dönüşümlerin, krizi çeşitli boyutlarıyla ele alacak şekilde stratejik ve kapsamlı bir temel olarak kullanılması halinde, Sudan yeni yılda önemli bir değişime tanık olabilir. Barışı gerçekleştirmek, savaşları kazanmaktan daha fazlasını gerektirir. Dışlayıcı çağrıların ötesine geçen ve kapsamlı diyaloğun kapısını açan bir siyasi çözüm vizyonu gerektirir. Bu diyalog olmadan, ülkenin daha zorlu bir savaş olan yeniden inşa ve yeniden imar ile bir sonraki aşamada gerekli yardım ve yatırımları çekme sorunuyla yüzleşmek için ayakları üzerinde durmasını sağlayacak gerçek bir çözüm veya istikrar olmayacak.

Zorluklar çoktur ve süreç kolay olmayacaktır. Birincisi, kötüleşen insani durumun ve savaş uzadıkça yoğunlaşan acının nasıl ele alınacağı sorunu var. Bir yerin kontrolünü ele geçirmeyi, yerinden edilenlerin ve sığınmacıların evlerine dönmelerine olanak tanıyan, ihtiyaç duydukları acil yardımın sağlanmasını garanti eden güvenlik koşulları ile temel hizmetlerin sağlanması takip etmediği sürece bir atılım anlamına gelmiyor. Sudan bugün zorla yerinden etme, altyapı ve hizmet tesislerinin sistematik olarak tahrip edilmesinin bir sonucu olarak en karmaşık insani krizlerden biriyle karşı karşıya bulunuyor. Üretim araçları sekteye uğradı ve iş ile eğitim de dahil olmak üzere normal yaşam felç oldu.

Bir diğer zorluk ise HDK ve onu destekleyen dış tarafların nasıl karşılık vereceği ve savaşı uzatacak şekilde sürdürüp sürdürmeyecekleridir. Artık sahadaki ve güç dengelerindeki dönüşümlere göre Sudan üzerinde kontrol kurma çabalarının sona erdiği ve en fazla ülkenin batısında bir süreliğine bölünme gerçekliğinin empoze edilebileceği ya da ordunun son pozisyonunda bir değişiklik olabileceği açık ve net. Yani ordu sahadaki zaferlere rağmen, savaşların genellikle müzakere yoluyla yapılan düzenlemelerle sona erdiği konseptine dayanarak, bu sefer savaşın sona ermesi amacıyla müzakereler için Cidde platformuna dönmeyi kabul edebilir.

Bu bağlamda bazı çetrefilli sorular var: Meydana gelen bunca ihlalden sonra, gelecekteki herhangi bir tabloda HDK’nin rolü olabilir mi? Savaş sonrası aşamanın hedef ve planları arasında yer alması beklenen ve diğer silahlı fraksiyon ve hareketleri de kapsayacak tek bir “profesyonel” ulusal orduya dahil edilebilir mi? Gelecekte ona herhangi bir rol verilmesi Sudan'daki savaşların sona ermesi anlamına mı gelecek, yoksa başkalarını onun deneyimini tüm acılarıyla tekrarlamaya mı teşvik edecek?

Bunlara eklenen diğer zorluklar, çözüme yönelik siyasi iradedir. Ordunun ve müttefiklerinin son zamanlarda elde ettiği zaferlerin, Sudan'ın geleceği konusunda kapsamlı bir ulusal siyasi diyalog başlatılmasına yönelik ilk adımların atılmasına yol açıp açmayacağıdır. İstikrarı sağlayacak, dengeli ve sürdürülebilir kalkınmanın önünü açacak, bağımsızlık öncesinden bu yana devam eden, ülkenin elini kolunu bağlayan, kendisine pahalıya mal olan savaş döngüsünü sona erdirmek için temel ve köklü sorunları ele alacak şekilde nasıl yönetilebileceğidir.