Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Suriye'nin öncelikleri konusundaki tartışmalar ve siyasi geçişe yönelik dersler

Suriyeliler, siyasi tartışmaların 54 yıllık iktidarın ardından Esed rejimini devirme başarısını heba etmesinden korkuyor. Çoğu, verilmesi gereken zorlu siyasi haklardan kaçarak, rejimin halka karşı 14 yıldır aralıksız sürdürdüğü savaş sonucu harap olmuş ülkeyi yeniden inşa etme önceliğine odaklanıyor. Çoğu kişi için öncelik açık görünüyor; altyapıyı yeniden inşa etmek, temel hizmetleri sağlamak, milyonlarca kişi için geçim yolları temin etmek ve yerinden edilmiş milyonlarca insanın geri dönmesine olanak tanımak.

Ancak, iktidar yapılarının kapsamlı bir şekilde yeniden yapılandırılmasını sağlayan, Suriye toplumunun çeşitliliğini yansıtan sağlam yönetim kuralları oluşturan bir siyasi reform atölyesine samimi ve derin katılım olmadan, tek başına fiziki yeniden inşaya odaklanmak istikrarlı bir devlet inşa etmeyecektir. Bugün Suriyelilerin ihtiyaç duyduğu son şey, iç çatışmaya geri dönüşün zeminini hazırlamak ya da inşaat veya yol yapım şantiyeleri arkasına gizlenmiş olsa bile istikrarsızlığın bir hayalet gibi varlığını korumasını sağlamaktır.

Bu bağlamda, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Almanya ve Japonya dersleri akla geliyor. Bu ikisinde de kalıcı barışa ve sürekli refaha götüren kapsamlı siyasi dönüşüme liderlik etme ile yeniden inşanın birleşimi yoluyla ılımlı ve modern hükümet sistemleri kuruldu. Suriye krizinin belirli yönleri ile en alakalı çağdaş örnekler ise Ruanda, Güney Afrika ve Güney Kore olabilir. Bu örneklerde siyasi reformlara, kurumsal yapılanmaya ve ekonomik toparlanma çabalarına uzlaşmanın önceliği eklendi.

Suriye'nin Esed soykırımı cehenneminden çıkışı, 1994'teki soykırımın çökerttiği gerçek, derin ve sürdürülebilir toplumsal uzlaşmaya olanak tanıyan etkili teknikler ve mekanizmalar inşa etmeye öncelik verdiği için ayakta kalabilen Ruanda sürecine benziyor. Ruanda'nın sosyal dokusunu yeniden inşa eden ve aynı zamanda geçiş adaletinin sağlanmasına hizmet eden Gacaca Mahkemeleri bu mekanizmalardan biriydi.

Ruanda'daki geleneksel ‘Gacaca Mahkemeleri’, suçların tanınması ve mağdurlar ile failler arasındaki yüzleşme, şartlı af, genç suçluların rehabilitasyonu ve açık toplumsal diyaloğun teşvik edilmesi yoluyla ülkede güvenin ve toplumsal yapının yeniden inşasına katkıda bulundu. Sosyal medya uygulamalarının çokluğu ve Suriyelilerin bu uygulamaları kullanmadaki ustalığı nedeniyle Suriyelilerin şimdiden başlattığı ikinci bölüm ise eski rejimin suçlarını belgelemeye odaklanmak, Suriyelilerin ortak acılarına dair kolektif bir hafıza oluşturmaktır. Ruanda reçetesinde olduğu gibi bu çaba, çatışmayı kökten çözen ve tekrarını önleyen akıllı adalet için sağlam bir temel oluşturacaktır.

Suriye -mezhepsel ve etnik çeşitliliğiyle- ideolojik olarak İslami bir yönetim altında daha da şiddetli hale gelebilecek benzer meydan okumalarla karşı karşıya bulunuyor. Önceki aşamada Ebu Muhammed el-Culani sıfatıyla liderliğini yaptığı el-Nusra Cephesi’nin tarihi göz önüne alındığında, Ahmed el-Şera'nın söylemlerinin büyük bir siyasi sürpriz oluşturduğu doğru. Ancak tek ideolojik kimliğe dayalı yönetim modelinden ne kadar çabuk kurtulursa, ülkeyi parçalayan bölünmeleri de o kadar çabuk bertaraf edecek, dışlanmayı ve hayal kırıklığını önleyen siyasi temsilin yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Bu tür temel endişeler ve gerilimler, yalnızca yeniden inşa çabalarıyla aşılamaz.

Bir diğer beklenmedik husus ise yeni Suriye yönetiminin, geçiş aşamasında bir ortak olarak hem yakın hem de uzak uluslararası toplumun rolüne olan ihtiyacının farkında olmasıdır. Ancak bu ortaklık, iç karışıklıkların yeniden ortaya çıkmasını ve istikrarın çökmesini önleyecek yerel yönetim kabiliyetlerinin inşasını sağlamadan, yaptırımların kaldırılması kararına siyasi destek veya ekonomik destek başlıklı bir ilişkiyle sınırlandırılamaz.

Irak ve Afganistan'daki hızlı dönüşümler, devrimci meşruiyetten yararlanmakta acele etme, siyasi ve kurumsal reformların marjinalleştirilmesi, sadece askeri hedeflere ulaşma ve mevcut rejimi devirme başarısı üzerine kurulu yaklaşım, Suriye’de ne yapılmaması gerektiği konusunda sert dersler veriyor.

Rejim kurumlarının, Irak'ta olduğu gibi, açık ve uygun alternatifler olmaksızın feshedilmesi veya Afganistan'da olduğu gibi, yerel meşruiyet ve yetkinlik artırılmadan dış yardıma aşırı bağımlı olunması, her iki ülkede de istikrarsızlığın daha da artmasına yol açtı ve bugüne kadar toparlanmalarını engelledi

Suriye bu hataları tekrarlama lüksüne sahip değil. Suriye'nin şu anda eksikliğini çektiği şey, otoriteyi yeniden oluşturmak, Suriyeliler tarafından yönetilen ve mümkün olan en geniş temsiliyete sahip kurumları ortaya çıkarmak ve yeni yönetimin öngördüğünden çok daha kısa bir sürede anayasayı yazmak ve seçimleri gerçekleştirmek için net kriterler belirlemektir.

İltica ettikleri toplumlar arasında kayda değer ekonomik başarılar elde eden Suriyeliler, Esed rejiminin devrilmesinin ardından ülkelerindeki ekonomik toparlanmanın tadını çıkarma hakkına sahiptir. Ancak Suriye'nin yeniden inşası için denklemin önemli bir parçası olan bu alanda sürdürülebilirliğe açılan kapı, özünde siyasi istikrara, Suriyeli ve yabancı yatırımcı ve destekçileri çekebilme yeteneğine bağlı kalmaya devam ediyor. Siyasi reformun uzun vadeli bir proje olduğu ve acil önceliklerin gıda, barınma ve sağlık hizmetleri sağlamak etrafında döndüğü doğru. Ancak hayali çelişkilerini siyasi reformları engellemek, seçimleri daha uygun bir zamana ertelemek için bir kapı haline getirmek isteyenler veya kazanan ve kaybeden kuralına göre tekelci, hizipçi bir hükümet kurmak isteyenler dışında, siyasi reform ve yeniden inşa süreçleri birbiriyle çelişmez.