Hasan Ebu Talib
TT

Hamduk ve Sudan'ın birliği ve bölünmesi sarkacı

Sudan'ın eski başbakanı Dr. Abdullah Hamduk ile Sudan meseleleriyle ilgilenen bir grup insanla birlikte Kahire'de üç kez görüştüm. Bunlardan ilki, Ekim 2022'deki değişikliklerden önce başbakan olarak yönetici pozisyonunda olduğu dönemdi. Diğer iki görüşmedeyse, “Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu” (Tekaddum) lideri unvanını taşıyordu. Tekaddum’un bazı üyelerinden oluşan heyetle, Mısır hükümetinin daveti üzerine Sudan'daki savaşı durdurmanın ve barış girişimlerini yeniden ivmelendirmenin yolları konusunda istişarede bulunmak üzere Kahire'ye konuk olarak gelmişti.

Hamduk ile Mart 2022'deki ilk görüşmede üst düzey bir yönetici sıfatıyla, Sudan'ın Arap ve Afrikalı komşularıyla iş birliğine dayanan ilişkiler kuran modern bir sivil devlet haline gelmesi, Egemenlik Konseyi liderliğindeki ve Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki geçiş aşamasının planlandığı gibi bir buçuk yıl içinde sona ermesi yönündeki bazı arzu ve emellerinden bahsetmişti. O dönemde ifade ettiği hayaller ve özlemler, Sudan'ın geleceğinin temel olarak egemenliğine ve birliğine saygı gösterilmesine, ona çok eski zamanlardan beri hâkim olan çoğulcu doğaya saygı gösterilmesine, ülkesine yönelik yaptırımların kaldırılması ve Sudan'ı çevreleyen sorunların samimi bir şekilde müzakere edilmesinin ardından Mısır dahil komşu ülkelerle ilişkilerinin geliştirilmesine bağlı olduğuna olan inancını yansıtıyordu.

Konuşmalar, kendisiyle ve Arap, Afrika çevreleriyle barışık yeni bir Sudan'a yönelik özlemlerle doluydu. Aradan yalnızca birkaç hafta geçmişti ki Hamduk iktidar merkezinin dışında kaldı ve kısa bir süre sonra da askeri yapının iki başı, yani bir yanda ordu diğer yanda Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında şiddetli bir savaş patlak verdi. Bu, Sudan'ın bazı politikacılardan ve karar alma mekanizmalarını kontrol edenlerden nasıl kurtarılacağı konusunda derin ikilemler dayatan bir savaş. Bunun ilk adımları savaşı durdurmak, sivilleri korumak, Sudan vatandaşlarının haklarını ihlal edenlerden hesap sormak, ardından herkesin katılımıyla ülkenin egemenliğini ve kaynaklarını koruyan bir yönetim yapısı kurmaktan geçiyor.

Hamduk'un başbakan olarak ziyaretini çevreleyen genel atmosfer buydu. Nisan 2023’te savaşın patlak vermesinden bu yana koşullar değişti ve gelişmeler yaşandı. Savaş, Mısır Hava Kuvvetlerinden unsurların Sudan Hava Kuvvetleri ile eğitim için bulundukları Maravi Havaalanı’na HDK’nin Nisan 2023'te düzenlediği saldırı ile başladı. Ardından saldırı Sudan'ın birçok varlığına, kurumuna ve yerleşim bölgesine yayıldı. Burada ilginç olan, HDK’nin söylemlerinin bu haksız saldırıları, Sudan Silahlı Kuvvetlerinin Hartum, Omdurman ve diğer şehirler ile birçok yere yayılan HDK üslerini kuşatmasını önlemek için proaktif bir adım olarak ilişkilendirmeye çalışmasıydı. Bu ilginçlik söz konusu saldırıları, ordunun devletin kılcal damarları üzerindeki kontrolünü sona erdirme ve saf sivil yönetime geçiş için gerekli bir adım olduğuna bağlamaya kadar uzandı.

Cancavid olarak anıldığı dönemden, Beşir yönetiminin son dönemlerinde ordunun bir unsuru olarak resmi statüye kavuşması, ardından Sudan’daki gençlik devriminden sonra Sudan Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey liderliğinden bağımsız olarak nitelendirilen özel bir statüye sahip olması, daha sonra ülke yönetiminde bir ortağa ve Egemenlik Konseyi'nin kilit bir üyesine dönüşmesine kadar, HDK’nin ortaya çıkışını takip eden herkes için Beşir rejiminin kalıntılarından arınmış bir sivil yönetim amaçladığına dair her türlü öneri ve tezini sorgulamak gerekiyor. Bu, Sudan ordusuna muhalif ve propagandacı söylemlerine göre HDK’yi desteklemeyi meşru bir mesele olarak gören siyasi güçlerin suçlamasıdır.

Mısır hükümetinin daveti üzerine beraberindeki Tekaddum heyeti ve Sayın Abdullah Hamduk ile Mart 2024'te yapılan toplantıya dönelim. İki toplantıda da Hamduk'un ve Tekaddum’a ortak güçlerin bazı temsilcilerinin konuşmalarını dinledik. Çoğu, Beşir rejiminin en belirgin kalıntıları olan İslami hareketin ana merkezindeki orduya karşı çıkmanın meşruluğuna odaklanıyordu. Ancak bu karşı çıkışı siyasi yöntemlerle ilişkilendiriyordu; bir bütün olarak mesele, sivil yaşamın yeniden canlandırılması, ordunun kışlasına dönmesi ve asıl görevi olan vatanı savunması yönünde kapsamlı bir vizyon dahilinde yer alıyor.

Heyetin bazı üyeleri, özellikle de Özgürlük ve Değişim’in liderleri daha net konuştular. Onlar orduyu ve HDK’ye karşı İslami hareket ile ittifakını Sudan'daki krizin nedeni olarak görüyorlar. Bunun Sudan’daki duruma büyük zorluklar kattığını düşünüyorlar. Onlara göre HDK, ülkedeki krizin sonuçlarından, özellikle savaşın devam etmesinden, Sudanlıların haklarının ihlal edilmesinden, milyonlarca çocuğunun çeşitli ülkelere göç etmesinden sorumlu değil. Son olarak ordunun siyaset sahnesinden çekilmesi çağrısında bulunan HDK tezlerinin arkasında durmak gerektiğini söylüyorlar.

Bu tür görüşmeler, Tekaddum'un önde gelen üyelerinin ruh halini ve Tekaddum'un tezlerini dillendiren siyasi platform haline gelmesi için HDK ile nasıl ittifak kurma eğiliminde olduğunu ifade ediyordu. Hamduk, aşırı coşkunun damga vurduğu bu tür söylemleri reddettiğini ifade etmedi. Tekaddum'un birden fazla bakış açısını temsil ettiğini, ancak hepsinin ülkede sivil yönetimi yeniden tesis etmenin önemi konusunda hemfikir olduğunu söyledi.

Aralık başında Tekaddum güçlerinin Uganda’nın başkenti Entebbe’deki toplantılarında, bazı güçlerin önerileri, sürgünde bir Sudan hükümetinin kurulması çağrısına dönüştü. Bu çağrının savaş çıkmazını kırmaya ve yeni bir hükümet ile Orgeneral Burhan tarafından kontrol edilen hükümetin meşruiyetine son vermeye yönelik bir adım olduğu ilan edildi. Hamduk bir kez daha teklifin incelenmek üzere Tekaddum içindeki yetkili makamlara iletilmesi çağrısında bulundu.

Savaşı durdurma konusunda gerçekçi olmamasına rağmen, sürgünde hükümet kurma önerisini inceleme kararı, bu öneriye Tekaddum yoluyla meşruiyet kazandırmaya, ardından HDK’nin onayını almaya yönelik kasıtlı bir hamle gibi görünüyor. Sudan gerçekliğine dayanmayan bir Sudanlı sürgün hükümetine ev sahipliği yapmayı hangi yer veya ülke kabul ederse etsin, bu durum işleri karmaşıklaştıracak bir adımı temsil ediyor, unsurlarını ortadan kaldıracak değil. Bu konuda en tehlikeli husus şudur; sürgündeki bir hükümet tartışmasız tek bir anlama gelmektedir, o da bölünmeye, barışçıl çözüm pencerelerinin uzun süre kapatılmasına doğru bir adım olduğudur.