Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Hartum'un kurtuluşundan sonra ne olacak?

Hızlı askeri gelişmelerin yaşandığı bir haftada Sudan Silahlı Kuvvetleri, temizlik ve tarama çalışmalarının sürdüğü birkaç küçük yerleşim yeri hariç Bahri şehrini kurtarmayı başardı. Aynı zamanda, birkaç koldan ilerlediği Hartum'u geri alma operasyonlarını tamamlamak için de önünde çok engel kalmadı. Hartum’un kurtarıldığı, Cumhuriyet Sarayı, bakanlıklar ve stratejik tesislerin geri alındığı ve güvenliğin sağlandığına dair resmî açıklamanın yakın zamanda yapılması bekleniyor.

Peki, bu gelişmeler ne anlama geliyor? Askerî açıdan savaşın kesin olarak sonuçlandığı söylenemez. Ordu, saflarında savaşan kuvvetler ve gönüllüler lehine dengeler tamamen değişmiş olsa da daha gidilecek çok yol var. Hartum'un kurtarılması için verilen mücadelenin ardından ordu komutanlığının doğruladığı bilgiye göre savaş cephesi Kordofan bölgesine, ardından da Darfur cephesine geçiş yapacak. Bu bölgelerde çatışmaların şekli tamamen farklı olacak ve çoğunlukla, zor olan şehir ve sokak savaşlarının aksine, nispeten açık alanlarda geçebilecek.

Artık savaşın kritik bir safhaya girdiği, inisiyatifin şimdi ordunun ve onun saflarında savaşan kuvvetlerin elinde olduğu açıkça ortada. Bu da paralel olarak bir medya ve psikolojik savaşın da alevlenmesine neden oldu. Ordu taraftarları ve kurtarılan bölgelerde vatandaşlar arasındaki sevinç havasına karşın, her zaman orduyu hedef alan ve elde ettiği zaferleri küçümsemeye çalışan muhalifleri şimdi kafa karıştırıcı olduğunu düşündüğüm söylemler yayıyorlar. Örneğin Medeni, ardından Bahri şehrinin kurtarılmasından itibaren elde edilen tüm başarılar ve şimdi de Hartum'un kurtarılmak üzere olması, ordunun sahada konumunu güçlendirmesinin ardından müzakerelere geri dönülmesi için zemin hazırlamaya yönelik bir anlaşmadan ibaretmiş gibi gösteriliyor. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) dağılmadığı ve taktiksel olarak geri çekildiği söyleniyor. Bu söylem, sahadaki gerçeklerle desteklenmiyor ve HDK’nin dağılma halinde olduğu, mevzilerinden düzensiz bir şekilde çekilip silahlarını geride bırakarak mümkün olan her yolla ülkenin batısına doğru kaçtığı gerçeğiyle de uyuşmuyor. Ayrıca ordu komutanlığının, şu anda herhangi bir müzakere yolunu kapatmak için “savaşı tamamen bitirme” yolunda ilerlediğini vurgulayan tüm açıklamalarını da görmezden geliyor.

Buna ilaveten ordunun savaşmadan zafer kazandığı, HDK’nin “bir anlaşmanın parçası olarak” gönüllü olarak geri çekildiği de konuşuluyor. Bu söylem ordu komutanlığının, Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın “iğneyle kuyu kazma” olarak tanımladığı şekilde hareket etmeye devam ettiği gerçeğini dikkate almıyor. Buna göre ordu, gücünü yeniden toparlamaya ve tesis etmeye, HDK’nin gücünü kademeli olarak tüketmeye, daha sonra da kaçmak ve arkadan kuşatmak şeklindeki bilinen yöntemini uygulamasını engellemek için onu her taraftan kuvvetlerle kuşatma aşamasına geçmeye dayanan uzun soluklu bir yaklaşım benimsedi. Bu durum karşısında HDK’nin önünde iki seçenek vardı; ya kuşatma altında intihara benzer bir mücadeleye girişmek ya da kaybedilmeye mahkûm bir çatışmadan kaçmak. O da bunu yaptı, askeri teçhizatını geride bırakarak kaçtı.

HDK’nin bir “anlaşma” karşılığında çekildiği iddiasını çürüten bir diğer husus da kendi saflarında baş gösteren anlaşmazlıklar ve bu anlaşmazlıklar sonucunda yenilgilerden sorumlu tutulan ve savaştan kaçmakla suçlanan bazı tanınmış komutanlarının tasfiye edilmesidir. Ayrıca, HDK’ye bağlı askeri unsurların komutanlarını hedef aldıkları, üst üste aldıkları yenilgilerden onları sorumlu tuttukları çok sayıda video ve kaydın sosyal medyayı kapladığı da dikkatleri çekti.

Peki tüm bunlardan sonra, elimizdeki tüm delil ve veriler ışığında yakın görünen Hartum'un kurtuluşundan sonra ne olacak?

Askeri yönlerden ve kuvvetlerin Hartum'u kurtardıktan sonra doğrudan Kordofan ve Darfur'a doğru ilerleyecekleri yönündeki beklentilerden uzakta, yerle bir olan başkentte temel hizmetlerin yeniden sağlanması ve altyapının onarılması, insanların geri dönüşünün ve yaşamlarının kolaylaştırılması için yeni bir mücadele başlatılacak. HDK tarafından işgal edilen, birçoğu askeri kışlaya, silah ve yağmalanan malların saklandığı depolara dönüştürülen, bir kısmı da yıkılan evlerinden ve mahallelerinden ayrılmanın acısını yaşayan insanların evlerine dönmeleri, manevi ve psikolojik bir zaferi temsil edecektir.

Bu dönüşün beraberinde elektrik, su, sağlık, bankacılık ve ticari hizmetler gibi temel hizmetlerin sunumunun hızlandırılması konusunda zorluklar ve yükler getireceği de doğru. Üç bölgesiyle Hartum, Sudan'ın en yoğun nüfuslu şehirlerinden biri, bu da insanların geri dönüşünü mümkün kılmak için ihtiyaç duyulanların çok büyük olduğu anlamına geliyor. Bu, savaş kalıntılarının temizlenmesinden başlayarak, güvenlik ihlalleriyle mücadele için polisin konuşlandırılmasını, okulların ve üniversitelerin açılmasını ve eğitimin normal şekilde devam etmesini sağlamaya kadar uzanan bir süreç.

Buna ilave olarak insanlar hükümetin de Hartum'a dönüp çalışmalarını yeniden buradan yürütmesini bekliyorlar. Bu adım yalnızca askeri, siyasi ve manevi sembolizmi nedeniyle değil, aynı zamanda bu dönüşün vatandaşların evlerine dönüşü için en güçlü gösterge olması nedeniyle de öncelikli olmaya devam ediyor. Kaldı ki hükümet Port Sudan'da iken halka başkente dönmesi çağrısı yapmak mantıklı değil.

Hükümetin geri dönmesi halka güven verecek ve dünyaya bu savaşın dengesinin değiştiği ve eğer işler şimdiki ivmeyle devam ederse, sona doğru yaklaşıldığı mesajını verecektir. Elbette bu yol kolay olmayacak, bu savaş, sonuçları ve birçok müdahale bunu insanlara açıkça gösterdi. Ama bu, en zor şeyin geride kalmış olabileceğini ve insanların bu deneyimin acılarından ve derslerinden ders çıkarmış olmalarını umduğumuzu söylemekten bizi alıkoymuyor.