ABD Başkanı Donald Trump'ın mali önerileri arasında güvenlik ve savunma harcamalarının artırılması, istihbarat harcamalarının ise azaltılması yer alıyor.
Başkan Trump, 2026 mali yılı bütçe teklifinde ulusal güvenlik harcamalarında önemli bir artış ve bir önceki yıla göre yüzde 13 artışla 1,01 trilyon dolarlık benzeri görülmemiş bir finansman talep ediyor. Bu finansman, Altın Kubbe projesi aracılığıyla füze savunması, gemi yapımı ve nükleer cephaneliğin modernizasyonunun yanı sıra askeri personelin maaşına yüzde 3,8 oranında artış yapılmasını içeriyor.
Önerilen bütçede ayrıca, sınır güvenliğinden sorumlu olan İç Güvenlik Bakanlığı'na ayrılan bütçede yüzde 65 oranında önemli bir artış yapılması öngörülüyor. Artışlar aynı zamanda hava ve demir yolu güvenliği, gazilerin bakımı ve kolluk kuvvetleri ile ilgili harcamaları da kapsıyor.
Öte yandan, Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) da dahil olmak üzere ABD istihbarat ajansları personel sayısında önemli azaltmalar ile karşı karşıya. Washington Post'un yayımladığı bir habere göre, yönetim Kongre'ye CIA'de bin 200 kişinin işten çıkarılması planını bildirdi. Bu kişiler arasında erken emeklilik tercih eden 500 çalışan da bulunuyor. Planda ayrıca Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) ve Ulusal Keşif Ofisi (NRO) gibi kurumlarda binlerce kişinin işten çıkarılması da yer alıyor.
Bu işten çıkarmalar, Trump yönetiminin federal hükümetin boyutunu küçültme yönündeki genel eğiliminin bir parçası. Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Beyaz Saray'daki toplantıda ofisinin, göreve geldiği zamana göre “yüzde 25 daha küçük” olduğunu vurguladı. Daha sonra yeniden yapılanma çabalarının bir parçası olarak çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarının sonlandırılacağını duyurdu.
Buna ilave olarak, Ulusal Güvenlik Danışmanı da görevden alındı ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio bu görevi de üstlendi. Marco Rubio'nun en az altı ay süreyle hem Dışişleri Bakanı hem de Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapması bekleniyor. Başkan Trump'ın bazı üst düzey danışmanları, bu düzenlemenin kalıcı hale getirilmesinden yana.
Trump'ın ikinci döneminin 101. gününde, “Signalgate” skandalının ardından yönetim içindeki konumu zayıflayan Mike Waltz, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden alındı. Daha sonra ABD’nin BM Daimî Temsilcisi görevine aday gösterildi.
Henry Kissinger'dan bu yana ilk olan bir adımla, Dışişleri Bakanı Marco Rubio hem Dışişleri Bakanı hem de Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapacak. Uzmanlar, mevcut kompleks güvenlik zorlukları göz önüne alındığında bu ikiliğin yorucu ve işlevsiz olduğunu ifade ediyor. Mevcut kompleksler arasında Waltz'un halefinin kim olacağı da var.
Beyaz Saray'ın Politikadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Stephen Miller'ın yeni ulusal güvenlik danışmanı olarak atanabileceği yönünde spekülasyonlar dolaşıyor. Trump'ın katı göç politikalarının mimarı olarak bilinen Miller, şu anda İç Güvenlik Danışmanı olarak görev yapıyor. Beyaz Saray'dan bir kaynak, onun İç Güvenlik Konseyi'ni “Ulusal Güvenlik Konseyi'nden çok daha küçük bir kadroyla, son derece verimli bir şekilde” yönettiğini söyledi. Kaynak Miller'ın bu pozisyona ilgi duyduğunu doğrularken, bir diğer kaynak en büyük önceliği olarak gördüğü göç sorunundan onu uzaklaştıracaksa, Miller’ın bu görevi kabul edeceğinden şüphe duyduğunu söyledi.
Savunma Bakanı Pete Hegseth de bu gelişmelerden etkilendi ve orduyu yeniden yapılandırma planını sundu. Hegseth, 30 Nisan'da ABD ordusunu yeniden yapılandırmaya yönelik kapsamlı planı özetleyen bir rapor yayınladı. Plan, anavatanı güvence altına alabilecek ve Hint-Pasifik bölgesinde Çin'i caydırabilecek daha küçük, daha odaklı ve daha etkili bir güç oluşturmayı amaçlıyor. Plan, güney sınırının güvenliğinin sağlanmasına ve Altın Kubbe sisteminin inşasının hızlandırılmasına öncelik veriyor.
Planda ayrıca kaynakların Pasifik harekât alanına kaydırılması ve insansız sistemler, insansız hava araçları ve elektronik harbe karşı mücadele için bütçelerin birleştirilmesi de yer alıyor. Gerçekten de daha fazla verimlilik ve esnekliğe yönelik bir adım olarak, eski sistemler kullanımdan kaldırılırken, ikili kullanımlı ticari sistemlere geçiş yapılıyor.
Güvenlik sahnesi özetle şunu gösteriyor: Trump'ın 2026 bütçesi ikili bir stratejik yönelimi yansıtıyor; federal hükümeti yeniden şekillendirmeye yönelik daha geniş bir vizyonun parçası olarak, istihbarat çalışmalarını azaltma pahasına askeri ve güvenlik gücünün genişletilmesi. Aynı zamanda, ulusal güvenlik kurumu üst yönetiminde önemli değişikliklere tanık oluyor; başkana yakın isimlerin, özellikle göç ve savunma konularında üst düzey politikaların oluşturulmasındaki rolü pekişiyor.
Bu değişimler, ABD'nin ulusal güvenlik önceliklerini belirlemede giderek artan siyasi rol göz önüne alındığında, güvenlik kurumları içindeki güç dengesi ve istihbarat topluluğunun küçülme ortamındaki performansının etkinliği konusunda soruları gündeme getiriyor.