Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Trump: Gerçekten sıra dışı bir ziyaret

Suudi Arabistan nükleer programının inşası, askeri anlaşmalar, savunma anlaşması, Gazze savaşının sonlandırılması, iki devletli çözüm süreci, İran ile müzakereler ve trilyon dolarlık ticaret ve yatırım. Tüm bu ivme, ABD Başkanı Donald Trump'ın ziyaretine de yansıyacak. Kendisine, bakan ve Tesla ile SpaceX'in başkanı olarak Elon Musk'ın yanı sıra OpenAI, Meta, Alphabet, Boeing ve Citigroup başkanlarının aralarında bulunduğu teknoloji liderlerinden oluşan bir seçkinler grubunun eşlik etmesi bekleniyor. Başkan Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyaretini sıra dışı kılan şey, bu büyük vaatlerdir. Bu, onun ABD dışına yaptığı ilk resmi ziyaret olup, uluslararası diplomatik faaliyetlerinin başlangıcını teşkil ediyor.

İki aydan fazla süredir üzerinde çalışılıyor ve bu hazırlıkların, ABD ve Suudi Arabistan hükümetleri arasında eşi benzeri görülmemiş. Bu hazırlıklar sırasında çok sayıda görüşme yapıldı, ilgili tüm siyasi, ekonomik ve savunma konularında bir anlaşmaya varılmasının önü açıldı. Ziyaret öncesinde bölge ve dünyanın dört bir yanından çok sayıda siyasetçinin Riyad'a yaptığı ziyaretler, ziyaret sırasında görüşülecek konulara çeşitli konular ekledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı kayıtlarına göre Trump'ın Suudi Arabistan'ı ziyaretinden önce son 50 yılda 12 ABD başkanı ülkeyi ziyaret etti. Ziyaretlerin hepsi de kendi tarihsel ve siyasal bağlamları açısından önemliydi. Mevcut tarihsel bağlamda ise Başkan Trump'ın yarınki ziyareti, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana yaşanan en köklü bölgesel ve uluslararası değişimlerle aynı zamana denk geliyor.

İkili ilişkiler açısından bakıldığında, Trump'ın ziyareti, müzakere edilecek konuların niteliği ve bir kısmı halihazırda başlamış, bir kısmı ise daha sonra tamamlanacak olan anlaşmalar göz önüne alındığında yeni bir sayfa açıyor. Bunlardan biri olan ve Washington'un on yıllardır müzakere etmekten kaçındığı Suudi Arabistan nükleer projesi, yönetim bu konudaki haberi sızdırdığından büyük olasılıkla başlatılacak. Heyecan verici gelişmelerden biri de Suudi Arabistan'ın 2030 yılına yönelik büyük kalkınma projesinin merkezinde yer alan maden arama çalışmaları sırasında çöllerinde uranyum keşfetmesi ve bunun da sivil nükleer projesini ilerletmesiydi.

Siyasi açıdan Suudi Arabistan-Amerikan ilişkileri iyi olsa da askıda kalmış durumda ve düzenleme ve çözüme ihtiyaç duyuyor. Suudi Arabistan'ın, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kurucusu Kral Abdulaziz döneminde, dönemin ABD Başkanı Roosevelt ile imzaladığı Quincy Stratejik Anlaşması artık geçerliliğini yitirdi. Trump, bu noktada Suudi Arabistan liderliği ile son gelişmeleri de göz önünde bulundurarak alternatif bir stratejik anlaşmanın formülünü görüşmeyi amaçlıyor. Bu gelişmeler arasında ABD'nin petrol ihraç eden bir ülke haline gelmesi, Suudi Arabistan için Çin ve Hindistan gibi daha büyük pazarların ortaya çıkması, dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında lider bir oyuncu olarak kendini kanıtlamaya yönelik iddialı 2030 Projesi.

Trump'ın Riyad'a ikinci ziyareti farklı ve gözlemciler, Esed rejiminin devrilmesi, Hizbullah'ın gücünün çökmesi, Husilerin kapasitesinin yok edilmesi ve Iraklı milislerin on yıldır ilk kez Amerikan ve uluslararası güçleri hedef almayı bırakması da dahil olmak üzere günümüz siyasi iklimindeki değişimlerin farkındalar.  Çalışma programı da bu zirveyi başkan olarak gerçekleştirdiği ilk ziyaretten farklılaştırıyor.  Başkan Trump, inatçı Washington'u dizginledi ve büyük bir iç ve dış değişim programına girişti. Bunu tamamlamak için önünde dört yıl dört ay var ve bu da ona bunu başarmak için yeterli zamanı sağlıyor.

Bana göre bu zirvenin Suudi Arabistan için başarabileceği en önemli şey, Trump ve ABD ile uzun vadeli, olumlu bir çalışma ilişkisinin temellerini oluşturmaktır. Suudi Arabistan ile son sekiz yıldır devam eden ilişkilerin başarılı olduğu söylenebilir ve ilişkinin eski eleştirmenlerinin çoğu bunun nasıl meyve verdiğini görüyor. Bu, çıkar alışverişine dayalı olması nedeniyle devam ettirilebilir bir ilişki ve Trump ile ilişkilerini yönetmede başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok ülke Suudi Arabistan'ı örnek almaya başladı. Artık Washington ile siyasi ve askeri ittifaklara güvenmek yeterli değil, ortak çıkarlar yaratmaya çalışmak gerekiyor.

Suudi Arabistan'ın Trump'a on yıl boyunca yatırım olarak vaat ettiği trilyon dolarlık ilişki bir hediye sepeti değil, dev projeler ve yatırımlardır. Yapılan anlaşmalardan ve Trump'ın adamlarının bu seyahatte yaptıklarından neler olduğu gözlemlenebilir. Bu, inşaat ve ekonomiye odaklanan, siyasi ve güvenlik zorluklarının üstesinden gelerek bu ilişkiyi verimli ve sürdürülebilir hale getiren Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın yaklaşım ve düşüncesiyle de örtüşüyor.