Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Yapay zekâ insan zihninin yerini alabilir mi?

Yapay zekâ hakkındaki tartışma genellikle bu yeni gelişmenin bize, kavramlarımıza ve yaşam tarzımıza karşı oluşturduğu meydan okumalar etrafında dönüyor. Bu tartışmaya büyük ölçüde tekrarlanan ifadeler damga vuruyor ve bu da tek bir konuyu tartışıyormuşuz izlenimi veriyor. Gerçekte ise benzer sözcüklerle ifade etsek bile, farklı bilgi alanlarına ait konuları tartışıyoruz. Yapay zekânın yayılmasının pratik etkileri ve sosyal düzen ile onu yöneten normlar üzerindeki etkisi hakkında üç sorum var. Ancak ilk ikisini başka bir zamana bırakacağım ve bu yazıyı üçüncüsüne, daha tartışmalı olan soruya tahsis edeceğim; yapay zekânın insan zekâsının yerini kısmen veya tamamen alması mümkün mü?

Çoğu insan bu soruyla ilgileniyor çünkü zihinlerimizin yetersiz olduğu suçlamasını içeriyor. Tartışmanın özü şu; üretilen bir şey, genel kapasitede değil de ayırıcı özelliklerinde, yani icat ve yenilik özelliklerinde üreticisini geçebilir mi? Bu soruyu tartışmak, akıl yürütme (ayrıştırma ve ilişkilendirme), öğrenme (taklit, karşılaştırma ve yeniden üretim), bellek (ezberleme, sınıflandırma, kodlama ve örüntüleme) ve özellikle de olasılıkları ve sonuçları test etme gibi zihinsel süreçleri tanımlamakla başlar. Bu tartışma bilişsel psikolojiyle ilgilidir.

Yarı sayısal sonuçlara ulaştıktan sonra, yapay zekâ sistemleri geliştirmede izlenen gerçek süreçleri belirlememiz gerekir ve bunların en önemlisi:

A- İngiliz matematikçi ve bilgisayar bilimcisi Alan Turing'in adını taşıyan Turing testidir. Bir makinenin özellikle konuşma ve hatırlamada insan zekâsını simüle etme yeteneğini test etmeye ve ardından simülasyonun hızını ve kapsamını ölçmeye odaklanmaktadır. Bu testin en ünlü uygulaması yapay zekâ destekli sohbet robotları olabilir.

B- Makinenin öğrenme yeteneği: Bu test, makinelerin karşılaştırma yoluyla çözümleri yeniden üretmeye, ana ve alt örüntüleri belirlemeye ve bunlar arasında ayrım yapmaya ilave olarak, doğrudan insan müdahalesi olmadan kendi kendini programlama ve yeni verilere uyum sağlama yeteneğine odaklanmaktadır. Bunun en ünlü örneklerinden biri, Google'a bağlı bir şirket tarafından geliştirilen ve dört saatlik kendi kendine öğrenme sürecinden sonra satrançta ustalaşan bir sistem olan Alpha-Zero'dur. Daha önce şampiyonlar tarafından hiç kullanılmamış yeni oyun yöntemleri geliştirdiği söyleniyor.

C- Yenilik ve daha önce bilinmeyen veya doğrulanmamış yeni bilgilerin üretilmesi testi. Bu, bir roman, şiir, resim veya geometrik ya da matematiksel bir çözüm gibi yaratıcı içeriklerin üretimini içermektedir. Artık yazılı veya sözlü metinlere dayalı resimler veya videolar oluşturan uygulamalar var. İtalyan bilim adamı Profesör Giovanni Saggio, hastanın sesini analiz ederek hastalıkları tespit eden bir uygulama geliştirdi. Bu uygulamanın, sadece birkaç dakika içinde sonuca ulaştığı ve klinik muayene sonuçlarıyla çok yüksek oranda eşleşen sonuçlar elde etmede başarılı olduğu söyleniyor.

Yukarıda belirtilen geliştirme süreçleri, tartışmanın gerçekçi çerçevelerini açıklıyor. Uzmanlar mutlak olasılık veya mutlak imkansızlıktan değil, olasılık derecelerinden bahsediyorlar. Yapay zekânın insan zekâsını geçebileceğini söylediklerinde, birini diğeriyle değiştirmenin mutlak bir şekilde mümkün olduğunu değil, belirli bir açıdan gelişmiş bir seviyeyi kastediyorlar. Bu örneğin, insanlar tarafından yapılmış ama insanlardan daha hızlı yürüyen bir arabaya benziyor. Daha hızlı olması arabanın insanların yerini aldığı anlamına gelmiyor, daha ziyade belirli bir alanda onların sınırlarını aşabileceği anlamına geliyor. Benzer şekilde, yapay zekâ aslında belirli alanlarda insanların sınırlarını aşma potansiyelini gösterdi, ancak insanların rolünü ortadan kaldıracak noktaya varacak kadar değil.

İnsan zihni, hâlâ hayal gücünün sınırlarının ötesinde olan yolları ve yaşam biçimlerini keşfetme yeteneğiyle öne çıkıyor. Yapay zekâ, prensipte hayal etmek için donatılmadığından ve hayal edebileceğine inanılmadığından, bu yollara erişim, onları keşfedip yapay zekâ dediğimiz makineye sunana kadar muhtemelen insanlara münhasır bir alan olarak kalacaktır.