Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Ümitsiz vakalar; Süveyş Kanalı ve Babu’l Mendeb Boğazı

Yemenli Husiler 24 saat içinde, Kızıldeniz’deki ‘Magic Seas’ ve ‘Eternity C’ adlı iki ticaret gemisine füze ve ateşli silahlarla saldırıda bulundu. Bu saldırılar sonucunda her iki geminin mürettebatından dört denizci hayatını kaybetti, birkaç kişi de yaralandı.

Fransız haber ajansı AFP'nin haberine göre, ABD'nin Yemen Büyükelçiliği, Husileri, saldırıya uğradıktan sonra Kızıldeniz'de batan Yunan gemisi Eternity C'nin mürettebatını rehin almakla suçladı.

Geçtiğimiz mayıs ayında, Umman aracılığıyla ABD ile bir ateşkes anlaşmasına varılmıştı. Bu anlaşma, Kızıldeniz’de deniz ulaşımının güvenliğini temin etmeyi hedefliyordu.

Ancak bugün görüyoruz ki, bu anlaşma yalnızca geçici bir ateşkes niteliğinde.

Peki, Husiler neden böyle davranıyor?! Bu, İran’ın –ve belki de Rusya gibi başka aktörlerin– vizyonuna bağlı bir stratejik planlamanın sonucu mu? Yani Batı’yı yıpratma, uluslararası ticareti tehdit etme ve böylece tüm dünyaya baskı kurarak, Batı’nın İran ve onun müttefiklerine yönelik baskısını durdurması mı amaçlanıyor?!

Peki neden sadece İran’a bağlı Yemenli bu vekil güç, askeri anlamda bu kadar aktif? İran’ın Irak ve Lübnan’daki vekil güçleri ve diğer müttefikleri neden bu kadar sessiz?!

Yoksa Husiler sadece birer ‘intihar balinası’ mı? Belki de bu saldırıların ardında iç politik hesaplar vardır; yani Husi yönetimi, bu tür operasyonlarla Yemen halkı karşısında tüm dünyaya meydan okuyan bir güç imajı çizmekte ve böylece iç yönetimdeki başarısızlıkları ve halkın temel sorunlarını geri planda tutmaktadır.

Her hâlükârda, Husilerin Kızıldeniz’de sürdürdüğü deniz korsanlığı, yalnızca bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Bu tehdidin özellikle Mısır ve Süveyş Kanalı bakımından ciddi sonuçları bulunmaktadır.

Mısır hükümeti, daha önce yaptığı bir açıklamada, Husi korsanlığı nedeniyle Süveyş Kanalı’nın geçen yıl yaklaşık 7 milyar dolar zarar ettiğini bildirmişti.

Süveyş Kanal İdaresi mayıs ayının ortalarında, Husi tehdidinin etkisini azaltmak amacıyla 130 bin ton üzeri konteyner gemilerine ister yüklü ister boş olsun, 90 gün boyunca yüzde 15 oranında geçiş indirimi uygulama kararı aldı. Bu teşvik, kanalın cazibesini korumaya yönelik geçici bir çözümdü.

Ancak bu adımlar, yaraya pansuman niteliğindedir, tedavi değil. Mevcut durum devam ederse, dünya önünde bölgesel ve küresel bir sorumluluk doğacak.

Zira Babu’l Mendeb Boğazı ve Süveyş Kanalı için pratik bir alternatif yoktur. Bir zamanlar Portekizliler tarafından Kızıldeniz’i bypass etmek amacıyla keşfedilen Ümit Burnu rotası bile, uzun mesafesi ve yüksek navlun maliyeti nedeniyle Avrupa’ya yönelik ticaret açısından sürdürülebilir bir çözüm değildir.

Acaba Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani’nin Al Arabiya'ya söylediği gibi Husiler ‘yaklaşan bir patlamaya’ mı hazırlanıyor?!

Tüm veriler bu yönde bir gidişata işaret ediyor.

Zira Kızıldeniz’deki ticaret akışını sabote etmek, sadece yerel ya da bölgesel bir mesele değil, küresel ticaretin ana damarlarını hedef almak anlamına gelmektedir.