Bir gün Lübnan'da çalışmış ve evlenmiş Hollandalı bir diplomatla tanıştım ve sohbetimizin çoğu anılarını ve Lübnan’da gördükleri ile ilgili düşüncelerini tartışarak geçti. Benim de dikkatimi çeken bir noktayı bana hatırlattı; elektrik ücretlerinden, yol temizliği ve turizmin teşvik edilmesine kadar her konunun aşırı siyasallaştırılması.
Bana anlattığına göre yakın zamanda eşinin ailesiyle buluşmuşlar ve sohbet her zamanki gibi siyasete ve siyasetçiler arasındaki anlaşmazlıklara kaymış. Onlara; “köyünüzün meselelerinden, belediyeden, temizlikten, sağlık tesisinden, okuldan... vs. neden bahsetmiyorsunuz?” diye sormuş. Kadınlardan biri ona “sorun tamamen başlarda, başlar düzelirse her şey düzelir” demiş ve ardından mutat sohbetlerine geri dönmüşler. Ertesi gün onlara bir sonuca ulaşıp ulaşmadıklarını sorduğunda, içlerinden biri ona sadece vakit öldürmek ve eğlenmek için bu konu ve diğer şeyler hakkında konuştuklarını, meselenin bundan ibaret olduğunu söylemiş.
Diplomat bana oradaki durumun düzeltilmesinin imkânsız olduğunu söyledi, çünkü siyaset her şeyi yutmuş. Siyaset doğası gereği kriz dünyasıdır; çünkü ana teması, farklı çıkarları uzlaştırmak, yönelim ve eğilim farklılıklarından doğan çatışmaları yatıştırmaktır. İnsanların günlük yaşamları, yolların onarımı, elektrik ve telefon şebekeleri, sağlık tesisleri, eğitim ve diğerleri gibi kamu hizmetlerinin işleyişi sorumlu kuruluşlar tarafından yönetilir. Bu kurumlar siyasete bulaşırsa veya siyasi çevrelere bağlanırsa, rolleri kamuya hizmet etmekten, iktidar grubunun, onun ortaklarının veya hatta muhalefetin siyasi amaçlarına hizmete dönüşür.
Siyasetin her şeyi nasıl yuttuğunu, her şeyin nasıl siyasallaştırıldığını merak ediyorsanız, bugün Suriye ile ilgili basında çıkan haber ve yorumları okuyun. Sosyal medyada Suriyeliler ve diğer Araplar da dahil, insanların yorumlarını okuyun. Tartıştıkları konulara bir bakın. Terk edilmiş veya yıkılmış köylerin yeniden inşası ve tarımla ilgili bir şey görüyor musunuz? Daha önceki çatışmalarda yaralananların, mağdur olanların rehabilitasyonundan bahsediyorlar mı? Ülkelerinden kaçarak komşu ülkelere sığınan ve bir kısmı hâlâ kötü şartlarda kamplarda yaşayan milyonlarca Suriyelinin geri dönmesine yönelik düzenlemelerden haberiniz var mı? Su, elektrik, telefon şebekeleri, sağlık tesisleri vb. altyapının yenilenmesine yönelik projeler duyuyor musunuz?
Bu konuların her biriyle ilgili mutlaka bir veya iki haber var. Ama neredeyse görünmüyorlar. En fazla yer kaplayan konular ise ihanet suçlamaları, birilerini tekfir etmek, birilerini öldürmenin, bir şeyleri yıkmanın ve insanların hayatını kötüleştirmenin gerekliliğine dair deliller sunmaktır. Bu tartışmalara hakim olan genel ruhu bilmek istiyorsanız kaba dillerine bakın. Bugün düşman olarak gördükleri ve ister sevsinler ister nefret etsinler, aynı anavatanda ve karar alma süreçlerinde onların ortakları olmuş ve olmaya devam edecek insanlar için kullandıkları hakaretlerin boyutuna bakın.
Halep'te, Deyrizor'da, Kuveyt'te, Kahire'de, Beyrut'ta, Londra'da, Stockholm'de yaşayan birinin, siyasi veya dini olarak kendisiyle aynı fikirde olmasalar bile Süveyda'da, Dera'da, Hama'da veya İdlib'de yaşayan insanlara hakaret etmesinin ne faydası var? Dahası çözüm sürecine katılmaktan acizken, yani sözleri iyi bir söz veya iyi bir çağrı olmaktan ziyade sadece duyguları alevlendirecek ve nefreti körükleyecekken, Süveyda, Dera, Kuneytra veya diğer bölgelerin sorunlarını tartışmakla neden meşgul oluyor?
Eğer Suriye'nin o bölgesi (veya başka bir ülke) onun için önemliyse, önce kan dökülmesinin durdurulması çağrısında bulunsun, sonra da barışa katkı sağlayacak, enerjisini insanları yargılamak ve küçümsemek yerine, özellikle rehberliğe ve yardıma ihtiyaç duyan halkın hayatını, geçim kaynaklarını iyileştirmeye harcamasını sağlayacak eylemler düşünsün.
Yaklaşık 30 yıl önce bir gazeteci, Cezayirli siyasetçi merhum Mahfuz Nahnah'a, ülkesinde yaşanan iç savaşa nasıl bir çözüm önerdiğini sormuştu. Nahnah şu ayeti kerimeyi okumuştu: “Ellerinizi savaştan çekin ve namazı dosdoğru kılın”. Ben de her şeyi siyasallaştıran, siyaseti yozlaştıran ve hiçbir şeyi düzeltmeyenlere diyorum ki: “dilinizi tutun, suskunluğunuz bir ganimettir”, Allah sizi ıslah etsin.