“İki devletli çözümü somut bir gerçeklik haline getirmek için çalışmalıyız.” “Ortadoğu'da siyasi bir çözüme ulaşmak için durdurulamaz bir ivme başlattık.”
“Bağımsız bir Filistin devleti, bölgede gerçek barışın anahtarıdır.”
Bu “anahtar” cümleler, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın “İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Küresel İttifak” konferansındaki konuşmasından alıntılanmıştır. Konferansın tam resmi başlığı ise şu: “Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Uluslararası Konferans”.
Bu konferans, Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla düzenlendi. Konferansın sonuçlarından biri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ülkesinin uzun zamandır arzulanan Filistin devletini tanıma niyetini açıklamasıydı.
Konferans, Arap Barış Girişimi ve ilgili BM kararları doğrultusunda, adil ve kalıcı bir çözüm temelinde, egemen bir Filistin devleti kurulmasını ve Filistin topraklarında işgalin sona erdirilmesini öngören takvim önermeyi amaçlıyor.
Dünya genelinde, özellikle Avrupa ve Batı'da, 1967 sınırlarına dayalı ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletini tanıyan ülkelerin sayısında giderek artan bir ivme var.
Bu durum, özellikle İsrail'i, Netanyahu ve yandaşlarını çok rahatsız ediyor, bu yüzden bu devleti doğmadan öldürmeye çalışıyorlar. Oysa bu talep yeni değil, örneğin, 2002 Beyrut Arap Zirvesi'nin çıktıları, dün New York konferansında söylenenlerle temelde aynıydı; Kral Abdullah bin Abdulaziz'in girişiminin sunulmasının ardından Filistin devletinin tanınması.
Bu vizyona giden eski ve bağlantılı bir yol var ve bu ikilemin tek çözümü, bu hassas coğrafyada iki devletin, Filistin ve İsrail’in kurulması. Fransa Dışişleri Bakanı Jean Barrot'nun konferanstaki konuşmasında da belirttiği gibi, bu konferansın avantajı, başta Suudi Arabistan olmak üzere büyük İslam ve Arap ülkelerinin 7 Ekim saldırılarını kınamış olmaları.
Bu, Batı'nın bu yeni yönelimini Batı Avrupa kamuoyuna meşrulaştırmak için kullandığı bir bakış açısı veya pazarlama stratejisi. Gerçekte ise Araplar uzun zamandır bu yolda ilerlemeye hazır olduklarını ifade ediyorlar.
Bu yolun önündeki engelleri iki taraf koyuyor; İsrail'in aşırılıkçıları ve Filistin'in aşırılıkçıları. İlki ABD tarafından, ikincisi ise Saddam Hüseyin, Kaddafi ve benzerlerinin direnişini miras alan direniş ekseni tarafından destekleniyor.
Gerçekçi çözüm budur. Başka türlüsü sıfır toplamlı, beyhude ve yıkıcı bir çatışma demektir. Ne İsrail, Filistin'i ve halkını ortadan kaldırabilir, ne de Hamas ve ondan önce Filistinli devrimci solcu örgütler İsrail'i ortadan kaldırıp “denize atabilir”.
Bu yolda ilerlemek Avrupa'nın ve dünyanın geri kalanının da yararınadır. Faydacı bir dille konuşalım; Filistin kaynağı, bölgedeki milislerin ve anarşistlerin susuzluğunu gideren kaynaktır; bu örgütlerin zararları her zaman dünyaya, özellikle de Batı dünyasına ulaşmıştır ve ulaşmaya devam etmektedir.
İki devletli çözüm, sadece Araplar ve İsrail için değil, tüm dünya için acil bir ihtiyaçtır.