Suudi Arabistan ve Pakistan, 70 yıldır yakın bir iş birliği içindeydi ve şimdi bunu, bölgesel ve uluslararası düzeyde tüm siyasi ve askeri dengeleri altüst eden “Ortak Stratejik Savunma Anlaşması” ile taçlandırdılar. Bu anlaşma, kapsamlı ve geniş çaplı olup, bir ülkeye yapılan saldırının her iki ülkeye de yapılmış sayılmasını şart koşuyor.
On yıllar boyunca bölge, milliyetçi, Baasçı ve solcu rejimler de dahil olmak üzere çok sayıda yıkıcı güce tanık oldu. Bu güçler, ülkelerine sadece felaket getirdiler, aynı zamanda 1990'ların başında Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali gibi Arap devletlerine karşı da savaşlar açtılar. Bu yıkıcı güçler arasında, Arap devletleriyle savaşlara giren ve kazanan, yenilgiye uğratan İsrail de yer alıyor. Ancak Batı Şeria, Gazze, Sina ve Güney Lübnan'ı işgal ettikten sonra geri çekildi ve komşularıyla barış anlaşmaları imzaladı. Gazze ve Batı Şeria'dan çekildi, Filistin Ulusal Otoritesi ile Oslo Anlaşması'nı, Ürdün ile Vadi Araba Anlaşması'nı ve ondan önce de Mısır ile Camp David Anlaşması'nı imzaladı.
Yıkıcı güçler arasında, ister mezhepçi ister köktendinci olsun, Arap devletlerine karşı yayılmacı projeleri olan bazı bölgesel devletler de yer alıyor. Bu devletlere bağlı milislerden bazıları, Suudi Arabistan'ın petrol şehri Abkayk'ı hedef almıştı. Daha önce de Suudi Arabistan, Yemen devletini ve halkını kurtarmak için Husi milislerine karşı bir savaşa girmiş, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle müttefik bazı uluslararası güçler ise hiçbir şey yapmamıştı.
7 Ekim 2023 ve Hamas saldırısının ardından İsrail, Arap devletleriyle yaptığı tüm anlaşmalardan cayarak bir dengesizlik dönemine girdi. Gazze'deki Filistin halkına karşı, modern zamanlarda eşi benzeri görülmemiş bir vahşet sergiledi; katliamlar, bombardımanlar ve savunmasız sivillere karşı acımasız bir savaş yürüttü. Bunu yapmaya devam ediyor ve buna bir de Gazze halkına tüm dünyanın gözü önünde yaşattığı açlığı ekledi. Ayrıca kibirli bir şekilde Lübnan, Yemen ve Suriye gibi Arap devletlerinin egemenliğini ihlal etti. Sonra, kardeş devlet Katar'a yaptığı apaçık saldırıyla tarihinin en büyük aptallığını işledi. Bu, İsrail'in tarihte ilk kez bir Körfez ülkesine haince saldırdığı bir andır. Daha da tehlikelisi, Katar'ın bölgedeki en büyük Amerikan askeri üssüne ev sahipliği yapması ve bu üssün hiçbir şey yapmamış olmasıdır.
Bu Amerikan sessizliği, imaları, anlamları ve boyutları bakımından sağır edici ve tarihte ilk kez, Körfez-Amerikan ilişkilerinin doğası sınanıyor. İsrail'in kendisine, ABD'nin itibarına ve dünya çapındaki birçok ittifakına büyük zarar veren aptalca bir eylemde bulunduğuna şüphe yok. Zira güven kaybolduğunda, dünya genelindeki müttefikler hızlı, güçlü ve garantili alternatifler arayacaktır.
Suudi Arabistan bölgede önemli bir güç ve uluslararası dengeleri güçlü bir şekilde etkiliyor. Lider ve öncü bir ülke. Son olarak Pakistan ile, bölgede ve dünya genelinde yıkıcı tüm güçlere karşı Suudi Arabistan'a üstün bir caydırıcılık garantisi veren tarihi bir anlaşma imzaladı. Bu, bölgenin kapılarını kendisini örnek almaya sonuna kadar açacak gibi görünen bir yol. Sadece bilgisiz biri, aptalca eylemlerde bulunmanın güç denklemlerini ve belirleyici askeri caydırıcılık dengesini değiştirmeyeceğini düşünebilir.
Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki bu tarihi stratejik anlaşmanın kimseye yönelik olmadığı, herhangi bir ülkeyi veya herhangi bir bölgesel veya uluslararası gücü hedef almadığı açıktır. Ancak, iki ülkeden birine saldırmayı düşünen herkesin, bilinmeyene atılmadan önce tekrar tekrar düşünmesi, hesaplarını dikkatlice değerlendirmesi gerektiğini net bir biçimde belirtmektedir.
Gazze Holokostu, bölgedeki devletlerin egemenliğine yönelik apaçık saldırılar ve Katar'a karşı askeri bir saldırı düzenleme kertesine varmak, tüm bunlar, bölgedeki hiçbir aklı başında insana ittifaklar kurmaktan, gücün sınırlarını çizmekten, gücü ve askeri ve kültürel, dini ve etnik uluslararası ve bölgesel ittifaklarını yeniden tanımlamaktan başka seçenek bırakmayan işaretlerdir. O zaman, zaman ve mekanın, coğrafyanın gücünün ve tarihin mantığının etkisiyle birçok kart karılacaktır.
Tarihi okuyup ders almak, kelimelerle değil anlamlar, araçlarla değil amaçlar, yanılsamalarla değil sonuçlar ile olur. Yetmiş yıldan fazla bir süre önce, dünya tarihin en menfur suçlularından birine tanık oldu; yenilmez gücü konusunda kibirli, Nazizm'e ve “Yahudileri” ortadan kaldırma misyonuna olan inancından emin, hatta “Holokost” suçunu işleyecek kadar emin Hitler.
Bugünün Netanyahu'su, modern zamanın Hitler'idir ve buradaki ders sayılarda değil, anlamlardadır. Dünyaya düşmanlık ederek İsrailli Yahudileri intihara sürüklüyor. ABD’deki, Batı ülkelerindeki ve dünyadaki Yahudilerin yaşadığı trajedilere duyulan tüm sempatiyi yok etmeye çalışıyor. İsrail'in ABD ve Batı ülkeleriyle ilişkilerini sistematik olarak bozuyor. Rusya'ya ve diğer güçlü ülkelere karşı düşmanca politikalar benimsiyor. Tıpkı Hitler'in daha önce Avrupalı çevresine yaptığı gibi, kendi bölgesindeki ülkelerin gücünü küçümsüyor.