Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Sayıların sertliği ve yapay zeka

Bir Arap siyasetçi, yapay zeka ve ulusların, bireylerin yaşamlarında yaratacağı şaşırtıcı değişim hakkında her okuduğunda bunda bir kışkırtma hissettiğini söyledi. Bu kışkırtma hissi, kimsenin dışında kalamayacağı, yaklaşan, ekonominin değişeceği, bilimlerin değişeceği, çalışma ve yaşam yöntemlerinin değişeceği büyük bir dönüşümün şokundan kaynaklanmıyor. Bu değişimin üretimine katılan bir dünya ile geçmişin savaşlarına hapsolmuş bir dünya arasındaki keskin zıtlıktan kaynaklanıyor.

Bir dizi bilimsel ve teknolojik devrim vaat eden yapay zekanın gerçekleştirdiği atılımların ölçeğini okurken, aynı zamanda geçmişin kafeslerinde çırpınan ulusların yaşadığı dehşetin büyüklüğünü okuduğunuzu hayal edin. Bilimsel devrimlerde varılan son gelişmeleri size ulaştıran gazete, hemen yanında yürek burkan trajedilere yer veriyor. Aynı sayfada veya hemen yanındaki sayfada el-Faşir'deki korkunç vahşeti okuyabilirsiniz. Etnik temizliği, soykırımı, ceset yakmayı, tecavüzü, nefret ve ölüm cehenneminden kaçmaya çalışanların hedef alınmasını okuyabilirsiniz. Yine hizip içi çekişmelerde halklarının hayatlarını heba eden, modern dünyadan ve ilerlemeden daha da uzaklaşan ülkeleri de okuyabilirsiniz.

Arap siyasetçi, Güney Kore'de geçirdiği birkaç günü anlattı. Petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklardan yoksun bir ülkenin, halkına geleceğe doğru giden ilerleme treninde bir yer sağlayabilmesine şaşırmıştı. Zenginliğin, ulusların ve halkların yaşamlarında zamanın önemine dair keskin bir farkındalık ile başladığını; zamanı boşa harcamanın en az kan ve parayı heba etmek kadar tehlikeli olduğunu, kamusal zamanı boşa harcamanın kelimenin tam anlamıyla bir suç olduğunu anlamakla başladığını söyledi. Meselenin ekonomik, bilimsel ve insani ilerleme saflarına katılma kararıyla başladığını ve ilk anahtarın eğitime ve onun gelişimine odaklanmak olduğunu belirtti. Modern bir üniversite geleceğe ait olmanın biletidir. Eğitimle birlikte, insanları ilerleme, çalışma değerleri ve kurumlara güven arayışına çeken rasyonel ve iddialı politikalar gelir. Eğitim, çalışma ve teknoloji zenginliği, bir ülkenin doğal kaynak eksikliğini önemli ölçüde telafi edebilir.

Kore'nin diğer yüzüne bakmak meseleyi açıklığa kavuşturmaya yardımcı olacaktır. Kuzey Kore, korku ve çatışmaya hazırlık dünyasında sıkışıp kalmış. Kim Il-sung'un mirasçıları, füze ve nükleer sırların dünyaya duyurulmasına katkıda bulunuyorlar, ancak ülkelerindeki yoksulların sayısı azalmak yerine katlanarak artıyor. Oradaki yöneticiler, cephaneliklerini genişletmeyi kapsamlı ilerleme ve insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye tercih ediyormuş gibi savaş teknolojisinin peşine düşmüşler.

Devlet olmadan geleceğe doğru ilerlenemez. Bununla, ilerlemeye, planlama ve uygulama kurumlarına odaklanan modern bir devleti kastediyoruz. İnsanları sindirme ve bastırma araçlarından çok üniversitelere ve araştırmalara para harcayan bir devlet. Tarihin entrikalarından kaynaklanan mezhep savaşları veya miras kalmış intikamlar ile meşgul olmak yerine, ilerlemesini adım adım inşa eden bir devlet. Zamanını ve kaynaklarını mezhep siyasetine, hükümet krizlerine, etnik çatışmalara, sınır ötesi hırslar veya tarihin dikenleri ve geçmiş savaşların kalıntıları nedeniyle komşularıyla süregelen gerilimlere harcamayan bir devlet.

Yapay zekanın başarılarına doğru hızla ilerleyen bir dünyada, mülteciler, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, işsizler ve okula gitmeyen öğrenciler yetiştiren bir dünya olarak kalabilir miyiz? Arap siyasetçi sayılara bakıyor ve dertleniyor. Dünya çapında mültecilerin ve kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişilerin sayısının 35 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor ve BM’ye kayıtlı yaklaşık 9 milyon Arap mülteci de bunlara dahil. Arap ülkeleri, dünya genelinde ülke içinde yerinden edilmiş mültecilerin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Sığınma ve yerinden edilme sorunu yalnızca günümüzün bir sorunu değil; geleceğe de acı verici izler bırakıyor. Sağlık ve insani sorunlar, boşa harcanan potansiyel, istikrar ve ekonomik kalkınma fırsatları üzerindeki korkutucu yansımalar anlamına geliyor.

Rakamlar oldukça sert. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde şu anda okula gitmeyen çocuk ve ergen Arap öğrenci sayısı yaklaşık 30 milyona ulaşıyor. Bu rakam gerçekten korkutucu. Bu kadar çok çocuğu ve evladı okumayan toplumlar nasıl ilerleyebilir? Okuma yazma bilmeme oranları nasıl sıfırlanabilir ve genç erkekler ve kızlar, kendilerini eğitmesi, modern dünyaya, toplumlarını inşa edecek atölyelere bağlayan köprüyü kurması gereken okulların dışında büyürlerse, iş piyasasına nasıl hazırlanabilirler?

Rakamlar oldukça sert. Birçok çalışma, Arap dünyasındaki işsiz sayısının kesinlikle 60 milyonu aştığı konusunda hemfikir. Birçok Arap ülkesini etkileyen istikrarsızlığı düşünürsek, bu rakamların öngörülebilir gelecekte düşmesi de pek olası değil.

Yapay zeka, geleceğe açılan yeni kapıdır. Bu trene, sendeleyen devletler, kaybolmuş hükümetler ve çağdışı üniversitelerle binemeyiz. Gerçek bir kültürel devrim, zihniyet ve yöntemlerde köklü bir değişim şart. Savaşlar adalet, vatandaşlık ve uluslararası hukuka saygı temelinde durdurulmalı. Pencereleri kapatmak bir çözüm değil; izolasyon en iyi ölüm reçetesidir ve akıntıya karşı yüzmek bir intihar girişimidir. Pencereleri açıp ilerlemeye katılmaktan başka seçenek yok. Katılım istikrarı tehdit etmez; aksine onu korur, özgünlükleri yok etmez, onları muhafaza eder.

Siyasetçi, Arapların geleceklerini garanti altına almak için ilerleme sürecine katılmaktan başka seçenekleri olmadığını belirtti. Arap ve İslam ülkelerinin bu yolda ilerlemedeki başarısını kanıt olarak göstererek, irade ve vizyon mevcutsa bunun mümkün olduğuna değindi. Suudi Arabistan'ın son on yıldaki ilerleme deneyiminin Arap ve İslam toplumları için ilham kaynağı olabileceğine dikkat çekti. Suudi Arabistan'ın ilerlemesinin, Krallığın bölgesel ve uluslararası nüfuzunu önemli ölçüde artırdığının, Başkan Donald Trump'ın bu hafta Beyaz Saray'da Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı kabulünde bunun daha da belirginleşeceğinin altını çizdi. Bu Beyaz Saray görüşmesi, her iki ülke için ve aynı zamanda Ortadoğu'nun geleceği, istikrarı ve refahı için de önemli.