Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Beşşar buradan geçti

Uzaklığın insanı acıdan kurtardığı doğru değil. Mezar, bir yöneticiyi ülkesinin fırtınalarından korumaz. Naaşı birçok darbeye maruz kalabilir; dalga geçme, alay etme, aşağılama ve bir nefret seli. Mezarın kendisi bile paniğe, utanca ve korkuya kapılabilir, halkın gazabından ve tarihin yargısından kaçmaya çalışan bir suçlu gibi kaçmaya çalışabilir.

Bu olay bir yıl önce yaşandı. Ofis müdürü Ebu Salim onu ​​uyandırmakta tereddüt ediyordu ama uyandırdı. Durum çok ciddiydi. Ekranda korkunç bir ifade gördü: “Esed’in (aslan) kaçışı”. Hafız gözlerine inanamadı. Kaçan biri nasıl aslan olabilirdi? Dakikalar sonra olan olmuştu. Stalin'in ülkesinden bir uçağın, başkanı ailesi ve ağır bagajıyla birlikte karlar ve unutuluş diyarına taşıdığını söylediler.

Ebu Salim ona hemen bir bardak su verdi. Bu haber dayanma gücünü aşıyordu. Ne kadar yıkıcı bir kayıp. Kader, öbür dünyada aralarında bir buluşma ayarlarsa, Saddam Hüseyin'in yüzüne nasıl bakacaktı? Saddam'ın uyanıp haberi duyduğunda, yüzünde belirecek o kibirli gülümsemeyi gözünde canlandırdı. Saddam'ın “İşte Hafız Esed'in okulu budur. Size defalarca söyledim ama bana inanmadınız. Bu, dava sahibi kişilerin değil, güce aç insanların okuludur” dediğini duymuş gibi oldu. Saddam'ın “Oğullarım ve torunum, cephaneleri bitene kadar Amerikalılarla savaştılar. Esed Suriyesi onları topraklarından kovup işgal için yem olarak kullandıktan sonra savaştılar ve öldürüldüler” dediğini hayal etti.

Saddam'ın diline düşmeyeyim de ne olursa olsun diye mırıldandı. Bağdat’ın yöneticisinin kendi hikâyesini yazmakta mükemmel olduğu inkar edilemez. George W. Bush ailesiyle birlikte Irak'tan ayrılmasını istedi, ancak o Irak topraklarında kalmayı tercih etti. Yakalandı ve kendisini esir alanlara meydan okudu. Hakim onu ​​yargılamaya çalıştı, ancak o, hakimi ve mahkemeyi kuranları yargılayarak karşılık verdi. İp boynuna dolandığında, ipi dolayanlara küçümseyen bir bakış attı. Hafız, “Saddam büyük bir suçluydu, ancak Dicle kıyılarında veya sayıları ne kadar az olursa olsun destekçilerinin hafızalarında yankılanacak bir hikâyeyi ustalıkla kurguladı” dedi kendi kendine.

Acı içinde kıvrandı. Burası Esed'in Suriyesi. Hem de sonsuza dek. Efendisinin seçimi açık: Ya saray ya da mezar. Kendisine emanet edilen kişi, sağ salim kalmayı seçme tuzağına nasıl düşer? Zeynel Abidin Bin Ali'nin seçimini nasıl yapar? Ölümcül bir utanç hissediyor. Ali Abdullah Salih, Husi kurşunları altında yere yığıldı. Sürgün utancını reddetti ve bir boksör gibi itibarını korumayı tercih etti. Ringde ölmeyi tercih etti. Muammer Kaddafi fırtınaya boyun eğmeyi reddetti. Onu öldürdüler ve oğulları dağıldı, bazıları öldü, bazıları da kaçak hale geldi. Hüsnü Mübarek, onu sürgününe taşıyacak bir uçağa binebilirdi. Ama tarihin yazacaklarından korktu. Cezaevi ve mahkeme salonu arasında gidip geldi ama Mısır topraklarında öldü. Kaybeden için hikayesini meydan okuma ve gurur mürekkebiyle yazmaktan başka teselli yoktur. Kısa bir hayat, uzun bir aşağılanmadan çok daha iyidir.

Fırtına, sarayın efendisini ve “Sonsuza Dek” partisini şaşırttı. İdlib'de saklanan adamın kaderinin acı dolu bir sondan başka bir şey olmadığı izlenimi hakimdi. Esed'in istihbaratı, keza Putin'in uçakları onu arıyordu. Analistler, Bağdat hapishanelerinde “Ebu Muhammed el-Colani” olarak bilinen adamın eski yoldaşlarıyla aynı kaderi paylaşacağını söylüyorlardı. Analistler yanıldı.

Uzun ve acı dolu bir yıldı. Ahmed eş-Şara, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki baba oğul Esed’in koltuğuna oturdu. Aniden önünde kapılar açıldı. Sanki dünya, Esed Suriyesi'nden intikam almak için bir fırsat bekliyormuş gibiydi; sanki savaşlarından, manevralarından ve ittifaklarından bıkmıştı. Donald Trump adında bir adam Riyad'da elini uzattı ve Şara ile tokalaştı.

Duvarlar yıkılacak, engeller çökecekti. Şara, Beyaz Saray'da sıcak bir şekilde karşılanacaktı. Kremlin'e de gidecek ve Beşşar Esed'e insani sığınma hakkı veren Çar ile görüşecekti. Avrupa, yeni başkana bir şans vermek için acele edecekti. Ve Şara olağanüstü bir beceri gösterecekti; ılımlı ve ikna edici bir söylem benimsemek. Suriye, yaralarını sarmakla meşgul olacak. Önce Suriye. Ve İsrail de dahil olmak üzere komşuları için bir tehlike kaynağı olmayacak. Netanyahu'nun provokasyonları ve saldırıları, onu projesini engelleyecek hiçbir şeye itmeyecek.

Bir yıl sonra, Ebu Salim onu ​​bir kez daha uyandırdı. İkinci Esed döneminin sırları Al-Arabiya'da yayınlanmıştı. Guta'ya doğru bir araba yolculuğu. Beşşar’ın danışmanı Luna eş-Şibıl ile şeffaf bir sohbet, başkanın tarzını ve kafa karışıklığını ortaya koyuyor. Saray daha önce hiç duvarsız ve sırsız olmamıştı. Başkanın ifadeleri zor, dikkat çekici ve korkutucuydu. Suriye'de Esed rejiminin yaşadığı büyük çöküşü anlamaya yardımcı olan ifadelerdi. Sürgünde sessizliğe boğulmuş başkanın kaderi, sohbeti olan ilgiyi arttırmıştı. Keza saraydaki etkisi makamının sınırlarının çok ötesine uzanan danışmanın kaderi de. Suriye sahnesindeki önemli aktörler arasında tehlikeli bir oyun oynadığı iddia edildikten sonra ölüm fermanı imzalanmıştı.

Suriye muhalefetinin Beşşar'ın sarayına yaklaştığı sırada duyduğum bir sözü hatırladım. Görüşlerini öğrenmek üzere merhum Lübnan dışişleri bakanı Jean Ubeyd'e gitmiştim. Tedbirli bakana Beşşar'ı sordum, “Allah babasına rahmet etsin” dedi. Söyleyeceklerini saklayacağıma güvendiği için “Maalesef miras, varisin taşıyabileceğinden daha büyüktü. Beşşar, Suriye'yi bir oyuncu olarak miras aldı ve şimdi onun yönetiminde bir oyun alanına dönüştü” diye ekledi.

Yine o günlerde Lübnanlı lider Velid Canbolat, Hafız Esed döneminde Suriye genelkurmay başkanı olan Hikmet el-Şihabi'nin kendisine söylediklerini bana aktarmıştı. Şihabi, “Bu adam (Beşşar) deli. Suriye'yi iç savaşa ve bölünmeye sürükleyecek” demişti. Canbolat, “Bana (Beşşar'a yakın bir subay olan) Atıf Necip'in Dera'daki çocuklara neler yaptığını, tırnaklarını nasıl söktüğünü, aşiret liderlerini nasıl çağırıp, namuslarını çiğnemekle tehdit ettiğini ayrıntılı bir şekilde anlattı” diye belirtti. Bir keresinde Canbolat Beşşar'a, Atıf Necip'i neden cezalandırmadığını da sormuş ve Beşşar'ın cevabı, “Kimse ona karşı şikayette bulunmadı” olmuş. Beşşar'ın yöntemi buydu.

Beşşar Esed bir yıl önce gitti. Esed rejimi devrildi. Direniş duvarı yıkıldı ve bölgedeki aktörlerin büyüklükleri değişti. Bölge, “Sinvar Tufanı”ndan Gazze ve Lübnan'da silahsızlandırma taleplerine geçiş yaptı. İran'ın bölgesel etkisi değişti ve artık Netanyahu'nun harita ve sınır ihlallerini durdurmak için Beyaz Saray ile temas kurulması gerekiyor.

Birinci Esed, mezarından Suriye'nin başına gelenleri takip ediyor. İkinci Esed'in videolarını izliyor. Beşşar neredeyse çeyrek asır hüküm sürdü. Bu yıllarda Suriye'nin acıları büyüdü ve Lübnan'ınkiyle birleşti. Bir keder denizi ve sayısız cenaze. İki Esed dönemi, tarihin mahkemesine teslim edildi. Varis, ülkesi büyüklüğündeki bir mirasa kumar oynayıp kaybetti. Zamanı geri almak ne kadar zor. Zaman sayfalar gibidir. Ve Beşşar buradan geçti.