Gazze'de bekleyiş ne kadar acımasız! Çocuklar açlıklarını gidermek için yemek bekliyor, anneler çadırların direklerini deviren rüzgarlardan ve bereket yerine hastalık getiren yağmurlardan korunmak için gökten merhamet bekliyor. Babalar bekliyor, hayatın kırılganlığını, vaatlerin kırılganlığını ve düşmanın acımasızlığını hissediyorlar.
Şehrinizin veya ülkenizin kaderinin, acımasız ve adı Binyamin Netanyahu olan düşmanınız ile adı Donald Trump olan tek süper gücün efendisi arasında yapılacak bir görüşmeye bağlı olması ne kadar acımasız! Birincisi vahşi bir savaşçı ve tecrübeli bir tilki, ikincisi sağı solu belli olmayan, dürtüsel ve acele ile hareket eden bir adam. Ve tecrübe korkuyu öğretir.
Netanyahu, İsrail'in en uzun süre görev yapan başbakanı. Seleflerinden hiçbiri onun kadar savaşmadı, hiç kimse onun kadar Filistinli öldürmedi ve hiçbir ordu onunki kadar sivillerin kanını dökmedi. Ve bu adamın en tehlikeli yanı kurnazlığı. Yaklaşımları farklı olmasına rağmen Amerikan yönetimleriyle dans ediyor. Onları şaşırtıyor ve kızdırıyor, sonra da yanlış anlama bulutlarını dağıtıyor. Amerikan yönetimi kaşlarını çattığında önünde eğiliyor, ancak Amerikan yardımı İsrail devletinin can damarı olsa bile, vasal gibi davranmıyor. Önceliklerle oynuyor, konuşmaları çarpıtıyor ve müzakereleri sabote ediyor. Ateşkesi kabul etmek zorunda kaldığında, metinlere belirsizlik katıyor. Özellikleri değiştirme hakkını saklı tutan bir galip gibi davranıyor. Ateşkes onu ateş açmaktan alıkoymuyor; ateşkes öldürme “hakkını” ortadan kaldırmıyor.
Bir siyasetçi zor bir şey söyledi. Savaş Yahya Sinvar'ın saldırısını başlattığı zaman arzuladığı gibi sona erseydi, Netanyahu, bu kadar kibirli davranmazdı. Destek savaşı Hasan Nasrallah'ın umduğu gibi sona erseydi, Netanyahu ateşkes bayrağı altında düşmanca eylemlerine devam etmezdi. Savaşın zalimin lehine sona ermesi ne kadar zor! Ve denklemi değiştirebileceğinize dair hiçbir işaret olmaması ne kadar zor. Hamas yeni bir “Tufan” başlatmaya muktedir değil. Hizbullah “destek savaşını” yeniden başlatacak güce sahip değil. Keza ne İran, “savaştan” önceki İran ne de Suriye “savaştan” önceki Suriye.
Deneyimli Filistinli siyasetçinin endişelerini dinledim. İran'ı caydırmanın İsrail ve ABD için birincil mesele haline gelmesinden duyduğu korku dikkatimi çekti. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki İran sınırını ortadan kaldırmayı başardığını ama bunu ancak Şeridi yerle bir edip on binlerce sakinini öldürdükten sonra yaptığını belirtti. İsrail’in, Güney Lübnan'daki İran sınırını da ateşkes anlaşması ve Tahran'ın on yıllar içinde inşa ettiği altyapıyı ortadan kaldıran 1701 sayılı kararın uygulanmasıyla ortadan kaldırmayı başardığına dikkat çekti. Yine İsrail’in, Devrim Muhafızlarını geri çekilmeye zorlayıp Tahran'a bağlı milisleri kovduktan sonra Suriye cephesindeki İran sınırını ortadan kaldırdığını ifade etti.
Netanyahu'nun sadece İsrail'in yakın çevresindeki İran sınırını değiştirmekle kalmadığını, daha da ileri gittiğini söyledi. Uçaklarını Tahran'ı bombalamak ve hava sahasında uçmak için gönderdi. Özellikle Amerikan uçaklarının İran nükleer tesislerine saldırmasıyla, on yıllardır ilk kez İran'ın imajını ve dokunulmazlığını paramparça etti.
Netanyahu, İran'ı İsrail sınırlarından uzaklaştırmakla yetinmedi. İsrail'in gelecekteki Aksa Tufan’ı türü sürprizlere maruz kalmasını önleme bahanesiyle bu sınırlarda kalıcı değişiklikler yapmaya çalışıyor. Netanyahu'nun Gazze sınırının Tufan öncesi haline dönmesini kabul etmeyeceği açık. Bir “güvenlik kuşağı” veya “tampon bölge” istiyor. Suriye ile müzakerelerde de benzer bir şey talep ediyor. İsrailli yerleşim yerlerine nazır Lübnan köylerinin bulunduğu şeridi yok etme konusundaki ısrarı, niyetlerinin ve taleplerinin gerçek doğasını ortaya koyuyor.
Deneyimli Filistinli siyasetçi, sadece Gazze için değil, Filistin davasının tamamı için derin bir endişe duyduğunu söyledi. Donald Trump girişiminin motoru iç veya dış nedenlerle arızalanırsa ne olabileceğini sorguladı. Bunun, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasının uygulanamaması veya sadece göstermelik olarak uygulanması anlamına geldiğini belirtti. Ayrıca, Lübnan'ın Litani Nehri'nin güneyi ve kuzeyi oyununa saplanıp kalması ve istikrar, yeniden inşa ve yatırımın yokluğunun devam etmesi anlamına geldiğini de söyledi. Şu anda, kanlı krizlere batmış olanların Trump adında bir adamdan başka umudu yok.
Siyasetçi, Gazze halkının yaptığı muazzam fedakarlıkları övdü ve “başka hiç kimsenin yapmadığı gibi savaştılar” dedi. Ancak, bu fedakarlık denizinin, Gazze'yi kaybettiğimiz gerçeğini ortadan kaldırmadığını, enkazın temizlenmesinin ve yeniden inşa edilmesinin yıllar alacağını belirtti. Yerleşim yerlerinin genişlemesi, işgal ve istikrarsızlaştırma politikalarının ağırlığı altında Batı Şeria'yı da kaybedeceğimizden ciddi bir şekilde korktuğunu da ifade etti.
Siyasetçi şunları söyledi: “Örtbas etmeye ve kaçmaya çalıştığımız bir gerçek var. Bu, Gazze için de Lübnan için de geçerli. Mevcut güç dengesi bizim lehimize değil. Çözüm kesinlikle teslim olmak değil. Ama gerçeği cesurca okumalıyız. Hamas'ın Filistin saflarına geri dönüp birikimlerini devlet kurma ve Filistin’in meşruiyeti mücadelesinin hizmetine sunması daha iyi olmaz mıydı? Hizbullah'ın Lübnan saflarına geri dönüp kaynaklarını hükümetin İsrail işgalini sona erdirmek ve saldırganlığını durdurmak için yürüttüğü diplomatik mücadelenin hizmetine sunması daha iyi olmaz mıydı?”
Başkalarının görüşmelerini beklemek acı verici çünkü bunlar ülkenizin kaderini belirliyor. Yeni yıl Gazze için ne getirecek? Ve Lübnan için ne getirecek? Siyasetçi, mevcut rejim altında Suriye'nin Tufan’ın sonuçlarını gerçekçi bir şekilde ele aldığına dikkat çekti. Suriye yöntemini ve pozisyonunu seçti ve kendisine karşı uygulanan yaptırımların kaldırılmasını kolaylaştırdı. Tufan’ı atlattı ve net sinyaller verdi. DEAŞ'a karşı savaşta ABD'nin ortağı oldu; bu, Suriye için sonuçları olan ve komşuları için dikkat çekici, önemli bir değişim.
Netanyahu'nun Amerikan görüşmeleri önemli, zor ve tehlikeli. Tufan’ın acı dersleri öğrenilmedikçe, bu görüşmeler pahalıya mal olacak.