Bekir Uveyda
TT

Birleşik Libya ve bölünmüş Libya

İlki, orijinal olandır. Yetmiş dört yıl önce, 24 Aralık 1951'de doğdu. Tarihsel olarak belgelenmiş doğum belgesinde “Libya Birleşik Krallığı” adı yer alıyordu. Birleşik Libya henüz on sekiz yaşındaydı, gençliğinin en verimli çağındaydı ve diğer doğal kaynaklarına ilave olarak, düşük kükürt içeriği nedeniyle hafif zengin petrol kaynaklarından, Akdeniz kıyısındaki Libya ihracat limanlarının Avrupa pazarlarına yakınlığından faydalanarak tüm halkı, komşuları ve hatta coğrafi olarak daha uzaklardaki halklar için parlak bir gelecek vaat ediyordu. Tam bu döneminde Muammer Kaddafi 1 Eylül 1969'da iktidarı ele geçirdi. O zamanlar teğmen rütbesinde genç bir subaydı, ancak hızla kendini albaylığa yükseltti. Bir Numaralı Bildirisi’nde -tüm darbelerde olduğu gibi- Libya Krallığı’nı “geçmiş dönem” diye adlandırdı. Dünyanın tamamının bildiği gibi, ikinci Libya, “Büyük Libya Arap Halk Sosyalist Cemahireyesi”nin kalıntıları üzerinde bugün ayakta duran Libya'dır. Cemahiriye, NATO'nun yardımıyla muhalefetin 17 Şubat 2011'de Kaddafi iktidarını sona erdirmesiyle çökmeden önce 42 yıl boyunca hüküm sürdü. Yine güney Libya'yı tamamen ayrı bir varlık olarak kabul etmediğimiz sürece, ikinci Libya’nın iki bölüme ayrıldığı da bilinen bir gerçek. Bunlardan biri Trablus'tan, diğeri Bingazi'den yönetiliyor.

Birleşik bir krallık olan Libya ile Kaddafi yönetimindeki Libya ve bugünkü bölünmüş Libya'yı birleştiren tek bir ortak bir payda, tek bir kalıcı gerçek vardır ve bu gerçek, tüm ihtişamı ve çirkinliğiyle zamanın iniş çıkışlarını, değişen çağlar ve değişen güç sembolleri engellerini aşacaktır. O gerçek de Libya’nın, farklı siyasi yönelimlerine ve çeşitli kültürel geçmişlerine bakılmaksızın, her zaman tüm Libyalıların olduğu ve öyle kalacağıdır. Bu tanım, pratikte, dünyanın tüm halkları için geçerli. İnsanlar ölümsüz değildir, ancak vatanlar zamanın kendisi var olduğu sürece varlığını sürdürecektir. Ancak bu, her dönemin olumlu yönlerini kabul eden ve eksikliklerini belgeleyen objektif karşılaştırmaları engellememeli. Bu bağlamda, iki bölümden oluşan bir görüş sunabilirim. Birincisi, Libya Krallığı gerçekten umut vaat ediyordu, ancak bu hayal erken bir şekilde söndürüldü. Olan oldu ve konu kapandı, dolayısıyla görüşümün ikinci bölümü özetle şöyle; Libyalılar, tüm bölgelerinde, bugünkü bölünmüş Libya'dan daha iyisini hak ediyorlar.

Peki, Kaddafi'nin Büyük Cemahiriyesi’ne karşı çıkan devrimciler neden ülkelerini bir arada tutmayı başaramadılar? Biliyorum ki, son 14 yılda bu soruyu cevaplamaya çalışan yüz binlerce, belki de milyonlarca makale yazıldı. Bu bağlamda, meslektaşım Cemal Cevher'in geçen yıl 4 Haziran'da Şarkul Avsat’ın yayınladığı önemli bir haberine atıfta bulunmak istiyorum. Evet, Libya'nın istikrarlı olmasını istemeyen dış taraflar vardı. Ancak bu, istikrar için ilk koşulun hiçbir zaman karşılanmadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz, çünkü çoğu liderin niyeti tamamen saf ve birleşik değildi. Yani, Libya'nın her şeyden önce Libyalılara ait olduğu ilkesine bağlılıkta birleşmemişlerdi.