Toplumdaki makineleşme yani makinelerin yaşama egemen olması, Ortadoğu’da modern ve gelişmiş yaşamın ilk belirtisidir. Çocukluğumda Dicle ve Fırat nehirlerinin kenarlarına su pompalarının yerleştirildiğini gördüm. Bu pompalar, çiftçileri ve hayvanları nehirden su taşıyıp su çarklarına ve kanallarına dökme meşakkatinden kurtardı. Fakat tarımı ve sanayiyi geliştirme rollerinin yanı sıra su pompalarının şiirsel ve müzikal bir yönü de vardı.
Cuma günü Al-Jadriya’ya gidip nehrin kenarında oturur ve bu pompalar, bir yandan dumanı havaya üfleyip diğer yandan da nehirden su çekerken bacalarından çıkan ritmik sesi dinlerdik. Su pompalarının nostaljik sesi halen kulaklarımda çınlar. Tabi birçok su pompası vardı. Nehrin karşı tarafında da su pompaları bulunuyordu. Her birinin kendine özgü sesi ve ritmi vardı. Sanki birbirlerine şarkı söylüyormuş gibi bu su pompaları, kendi aralarında uyumlu bir şekilde hareket ediyordu. Biz de oturup su pompalarının bu sihirli seslerini dinlerdik.
Su pompalarının kullanımı hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Meyve, sebze ve karpuz yetiştirilen Samarra ve Sarsar gibi çeşitli tarım bölgelerine intikal etti.
Görünüşe göre su pompalarının sesi, Samarra yakınında meşhur çiftçilerden biri olan Ebu Muhammed es-Saci’yi cezp etmişe benziyor. Saci, tarımda su değirmenlerini kullanan bir çiftçiydi. Ancak Saci, su pompalarına ve tatlı seslerine kapıldığından dolayı bir adet su pompası satın almaya ve bu su pompasını Ebu Kilavi ve Ebu Şare lakabıyla bilinen bir velinin türbesine yakın el-Havi bölgesinde Dicle Nehri’nin kıyısına yerleştirmeye karar verdi.
Su pompasını monte etmekten ve bu pompaya bir kulübe yapmaktan sorumlu usta, bazı tuğlalara ihtiyaç duydu. Velinin türbesinin dışında bölgede başka bir yerde tuğla yoktu. Bunun üzerine usta, su pompasını monte etmede kullanmak için türbenin bir duvarını yıkmaya karar verdi. Bilindiği üzere Samarra halkı, kendi evlerini inşa etmede kullanmak için tarihi binaların tuğlalarını yağmalamaya alışkındı.
Evet, ustanın geçmişte başka sabıkaları da vardı. Ancak halk, veliye ait türbenin duvarının yıkılmasını hoş karşılamadı. Bundan dolayı halk, görevli ustanın bu hareketine öfkelendi ve karamsarlığa kapılarak kötü bir şeylerin olacağını sezinledi.
Su pompasının sahibi ve usta, halka pek de kulak vermedi. Su pompasını çalıştırmak için türbenin duvarını yıkıp kulübeyi inşa etmeye ve su pompasını monte etmeye koyuldular. Bölge halkı, su pompasının olduğu yerde toplandı ve usta, su pompasını çalıştırdı. Usta, su pompasını çalıştırır çalıştırmaz pompa, sağa-sola yalpalamaya başladı. En nihayetinde su pompası dayanamayıp patladı ve parçaları her tarafa fırladı.
Şeyh Ebu Kilavi’nin, türbesine yapılanlardan dolayı intikam aldığı söylentisi halk arasında yayıldı. Yetenekli şairler çıktı ve Samarra halkı arasında şu beyitler yaygınlaştı:
Helal olsun ey tulumbayı patlatıp kendi mezarını koruyan Ebu Klav ve Rai’ş Şare
Helal olsun ey tulumbanın demirlerini ta karşı kıyıya fırlatan Ebu Klav ve Rai’ş Şare
Ebu Muhammed’in yanına destursuz girerek surlarını yıktılar
Medet ey Ebu Klav ve Rai’ş Şare
Gidin de Rabbinin gazabıyla ocağı sönen İbn Saci’nin halini görün
TT
Makineleşme süreci
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة