24 Temmuz'da korkunç yeni bir Esed-Rus hava saldırısından sonra İdlib’in Eriha kasabasında iki kız çocuğuna ulaşmaya çalışan genç bir Suriyeli babanın görüntüsü benim ve dünyadaki binlerce insan üzerinde derin bir etki bıraktı.
23 Temmuz'da İdlib’in Maaretu'n-Numan bölgesine bir hava saldırısından sonra enkaz altında duran bir ABD vatandaşının bir videosunu izledim, Başkan Trump'a Esed rejiminin bombardımanlarını durdurması ve müdahale etmesi için yalvarıyordu, Dışişleri Bakanlığı hava saldırılarını hemen kınadı.
Birçok Suriyelinin, ABD ordusunun, Suriye rejimi tarafından işlenen vahşetleri durdurmak için müdahale etmesini beklediklerini biliyorum. Amerikalılar olarak şu anda Suriyelilere karşı kesinlikle dürüst olmalıyız, ABD, İdlib’e yönelik hava saldırılarını durdurmak için müdahale etmeyecek. Suriyelilere şunu sormakta haklılar; Neden?
Hükümetteki vazifemden emekli oldum, dolayısıyla açık konuşabilirim.
Birincisi, uluslararası meşruiyet ile ilgilidir. Bir ülkenin başka bir devlete askeri olarak müdahale edebilmesi için, o ülkenin ya doğrudan bir saldırıya maruz kalmış olması ya da BM Güvenlik Konseyi'nin onayını almış olması gerekir. Ancak Suriye, ABD’ye saldırmadı, Rusya ve Çin, Suriye uçaklarının İdlib’e yönelik hava saldırılarını önlemek için ABD’nin güç kullanmasına izin veren herhangi bir Güvenlik Konseyi kararını veto edecektir.
Suriye hükümetinin kimyasal saldırılarından sonra ABD hava saldırıları dahi uluslararası meşruiyete tabidir. (Tabii ki, yalnızca uluslararası hukuka ve meşruiyete dayanan uluslararası bir sistem talep edenlere sormak gerekir: kendi vatandaşlarını öldüren devletler egemenliklerine tam bir saygı göstermeyi hak ediyorlar mı?)
İkincisi, Washington ve Moskova Suriye hava sahasını paylaştı, Ruslar Fırat'ın batısını, ABD'liler ise nehrin doğusunu kontrol ediyor. ABD Hava Kuvvetleri İdlib üzerinde uçmaya başlarsa, Rus ve Amerikan savaş uçakları arasında gerçek bir çatışma ihtimali doğacaktır.
Gerçek şu ki, ABD’de hiç kimse Suriye yüzünden üçüncü bir dünya savaşı riskini almaya hazır değildir.
Şimdi, itiraf etmeliyim ki, Washington'da Dışişleri Bakanlığı’ndaki Suriye dosyası üzerinde çalışırken, Rus müdahalesinden önce, Suriye’deki uçuşa yasak bir bölge üzerinde herhangi bir baskı yapamamıştım, meşruiyetle ilgili soru işretleri vardı zihnimizde. Ayrıca, Irak deneyimini hatırlamıştık. ABD Hava Kuvvetleri, Saddam döneminde Irak hava sahasını 1991’den 2003’e kadar uçuşa yasak bölge ilan etmişti. Bu görev ancak ABD ordusu Bağdat’a girip Saddam’ı devirdiğinde sona erdi. 2012 ve 2013'te, Washington’da ABD ordusu ile yaptığımız görüşmelerde, Suriye’deki uçuşa yasak bölgenin çok sayıda uçak ve birçok savaş görevi gerektireceği söylenmişti. Yasağın ne zaman biteceğini kimse kestiremez dendi.
Son ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesini ancak Aralık 2011’de sona erdirebilmiştik ve hiçbir ABD'li üst düzey yetkili, ben de dâhil olmak üzere, Suriye'de ne zaman biteceği belli olmayan yeni bir askeri operasyon başlatmak istemedi.
Ancak 2015 yılında ABD politikası değişti. DEAŞ’la mücadele etmek için, ABD, Suriye toprakları üzerinde Fırat Nehri'nin doğusunda uçuşa yasak bölge uygulaması başlattı.
Bu süreç ABD ordusunun 2012'de bize anlattığından çok daha kolaydı; eylem daha küçük ama başarılıydı. Suriye'nin Kuzeydoğusundaki bu şehirler hava saldırısından korkmuyorlar ve İdlib halkının hayal edemeyeceği göreceli bir güvenlikten yararlanıyorlar.
Dolayısıyla, ABD'lilerin Suriyeli sivillerin hayatlarını gerçekten umursayıp umursadıklarını sorgulayabiliriz. Duygusal olarak, kesinlikle umursuyorlar; BM ile birlikte çalıştılar, yerinden edilmiş kimselere ve Suriye dışındaki mültecilere yardım etmek için 9 milyar dolardan fazla para harcadılar. Suriye'nin doğusunda uçuşa yasak bölge var, ancak bu uçuşa yasak bölgenin amacı DEAŞ’la savaşan "Suriye Demokratik Güçlerine (SDG)" destek olmak.
Yönetimde, Kongre'de ve birçok Amerikan medya kurumunda, ABD’nin bu güçlere yardım etmesi gerektiğine dair bir kanaat var çünkü “DEAŞ” ile yüzleşmemize yardımcı oldular.
Hiç kimse, bu uçuşa yasak bölgenin veya Suriye Demokratik Güçleriyle (SDG) olan özel ilişkinin ne kadar süreceğini bilmiyor, ancak deneyimlerimiz bir gün biteceğini söylüyor.
Başkan Barack Obama döneminden bu yana Amerikalılar, Suriye sorununa sınırlı bir katılımdan yanaydılar. Başkan Donald Trump’ın, ABD ve Suriye-Kürt kuvvetleri Rakka’yı DEAŞ'dan temizledikten sonra buranın yeniden imarı için fon sağlamama konusunda ısrar ettiğini vurgulamakta yarar var. Aynı zamanda, Amerikalılar, Güney Suriye’nin “el-Tanf” bölgesinde ve ABD üssüne yakın bir yerde bulunan “Rukban” kampında hayatta kalma mücadelesi veren yerinden edilmiş kimselerin acıları hafifletme adına herhangi bir yardımda bulunmuyorlar.
Amerikalılar İran'ın orada bir koridor açmasını engellemek için oradalar, yani Rukban bölgesine yardım etmek için orada değiller. ABD güçleri “el-Tanf” bölgesini işgal etmesine ve uluslararası hukuka göre Rukban bölgesi kendi sorumluluk alanında bulunmasına rağmen Washington, Rukban kampının sadece Şam ve Moskova’yı ilgilendiren bir sorun olduğunu iddia ediyor.
Washington’un Suriyeli vatandaşların çoğunun ABD vizesi almasını engellediğini belirtmekte fayda var. Trump yönetimi geçenlerde Kongre'ye, Suriyeliler de dâhil olmak üzere yeni mültecilerin ABD’ye girişini yasaklamayı önerdi.
Bu nedenle, eğer bir Suriye vatandaşıysanız, çok fazla beklenti içine girmemenizi ve ABD'den yeni bir hamle beklememenizi içtenlikle öneririm.
*Bu makale Şarku’l Avsat için kaleme alındı
TT
ABD, İdlib trajedisini durdurmak için müdahale edecek mi?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة