Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Sudan ve tehlikeli odak

Afrika Birliği Temsilcisi Musa Faki’nin “büyük bir tarihi başarı” olarak nitelediği tarihi bir adım ile Sudanlı taraflar, toplumsal barış bildirgesini ve geçiş dönemi belgesini imzaladı. Her ne kadar bazı devrim güçleri katılmasa da bu belge gelecek 36 ay içerisinde barışı gerçekleştirme çabasının bir güvencesi gibiydi. Bundan sonra ise sıra; el-Beşir rejiminin büyük, karmaşık sorunlar ile ağır mirası, Sudan’ın ekonomik, siyasi hatta tarım ve su krizlerinin nedeni olan ve el-Beşir’in iktidar ortağı olan Müslüman Kardeşler gibi derin devletin kalıntılarının ortadan kaldırılması gibi meselelerin çözümüne gelmiştir.
Anayasa Bildirgesi ancak oturma eylemine güç kullanılarak müdahele edilmesinin ardından Askeri Geçiş Konseyi ile göstericiler arasında başgösteren güvensizlik engelinin aşılmasından sonra imzalanabildi. Bu müdahale bir dönüm noktasıydı çünkü müdahale sonucunda bazı göstericilerin hayatını kaybetmesi bütün taraflar arasındaki diyaloğun askıya alınmasına ve gerilimin yükselmesine yol açmıştı. Bütün tarafların katıldığı bu gerilimi yükseltme adımı, Sudan’ı sonu belirsiz karanlık bir tünele sokabilirdi.
Bu nedenle en başından beri Sudan’da çözümün; gerilimin düşürülmesinde, bütün tarafların aralarında uzlaşmalarında, AGK ile güvenli bir geçiş süreci ile ilgili müzakarelere dönülmesinde, Sudan ordusuna olan güvenin pekiştirilmesinde yattığını belirttik. Çünkü ordusu çökmüş ya da bölünmüş bir ülkenin varlığını sürdürmesi imkansızdır.
Sudan’da siyasi uzlaşı; devrimci güçlerin ve bazılarının haklarında idama varacak kadar ceza hükümleri bulunan diğer silahlı grupların açık bir şekilde fark edilen yokluğunun gölgesinde AGK ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri arasında imzalandı. AGK’nin  bazı liderler hakkındaki idam cezalarını kaldırdığı doğrudur.  Ama uzlaşı belgesinin bir yandan azımsanmayacak kadar çok grup tarafından desteklenirken diğer yandan gözden gelinmeyecek kadar çok grubun da kendisine ya da  bazı maddelerine karşı olduğu göz önüne alınırsa bu adımın, uzlaşı sürecine yönelik güveni arttırmaya yetip yetmeyeceği bilinmemektedir.
Vatansever güçler bildirgeyi kabul etmeleri ve imzalamaları ile teorik olarak; istikrarlı, güvenli ve el-Beşir rejiminin mirasının etkisinden uzak bir Sudan arayışında olduğunu kanıtlasa da El-Beşir rejiminin mirası, değişim ve Sudan’ın barış dönemine geçmesinin önünde gerçek bir engel olarak kalmayı sürdürecektir. Çünkü el-Beşir yönetimi Müslüman Kardeşler abasına bürünmüştü ve örgütün uzun eli ülkeyi ele geçirmişti.
Sudan modern tarihinde; İbrahim Abbud’un 17 Şubat 1958 tarihindeki darbesinden daha uzun süre iktidarda kalmak için Müslüman Kardeşler ile ittifak kuran Ömer el-Beşir’in darbesine kadar askeri darbeler konusunda büyük bir birikime sahiptir. Müslüman Kardeşler ise el-Beşir rejiminin müttefiği olmasına rağmen gösteriler ve devrim başlar başlamaz hemen kendisinden vazgeçti. Müslüman Kardeşler’in Sudan’daki genel gözlemcisi örgütün el-Beşir rejimi ile ittifakından geri çekildiğini ve el-Beşir döneminde Sudan’ı yöneten “Kurtuluş Cephesi”nin “hem dünya hem de dini bozduğunu” deklare etti. Bu da örgütün, batmakta olan gemiyi ilk terk edenlerden olduğunu bir kez daha kanıtladı. Oysa 30 yıl boyunca Sudan’ı tek başına yöneten rejimin 30 Haziran 1989’da gerçekleştirdiği darbenin en ünlü lideri aynı zamanda Sudan’daki Müslüman Kardeşler’in manevi babası olan Hasan Turabi’ydi. Turabi her ne kadar bir zamanlari uluslararası Müslüman Kardeşler örgütüne paralel bir örgüt kurma tutkusuna kapılmış olsa da çok geçmeden ana örgütün kucağına geri dönmüştü. Müslüman Kardeşler’in Sudan kolu; İslami Misak Cephesi, Ulusal İslami Cephe, Ulusal Kongre Partisi ve son olarak Halk Kongresi Partisi gibi kendine farklı adlar seçmiş olsa da aslında bunların hepsi, örgütün Sudan’daki temsilcilerinden ibaretti. Müslüman Kardeşler ise her zaman iktidarın kolu ve organları içerisinde etkili bir güçtü. Dolayısıyla derin Müslüman Kardeşler devleti gelecek dönem için en tehlikeli odaktır ve kendisine karşı çok dikkatli olunmalıdır.