Ömer Özkaya
Yazar
TT

Bana çabuk tanrıyı bağlayın

Phung Van Cung, Zülfikar Ali Butto, Deng Şiaoping, Hüsnü Mübarek, Kral Fahd, Süleyman Demirel, Gorbaçov, Haydar Aliyev, Nur Sultan Nazarbayev, Kaddafi, Hafız Esat, Saddam, Musaddık, Bumedyen, Buteflika, Tito, Helmut Schmidt, Margaret Thatcher, Valery Giscard d'Easting gibi onlarca siyaset adamı ve diktatörün biyografileri masasının üzerinde duruyordu.
Bunun yanı sıra Çin, Rusya, İran, Irak, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Ukrayna, Yunanistan, Doğu Akdeniz, Suriye, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Pakistan, Hindistan, her iki Kore, Japonya, Venezuela, Somali, Cibuti, Etiyopya, Nijerya, Kenya, Singapur, Bolivya, Brezilya, Arjantin, Peru, Şili, Endonezya, Vietnam, Kamboçya, Tayland, Afganistan, Nikaragua, Balkanlar, Azerbaycan, Lübnan, Yemen, Meksika ve Kanada ile ilgili istihbarat ve dış işleri bilgilerini içeren brifing notları başka bir yığını oluşturmaktaydı.
Ticaret savaşları, enerji savaşları, radikal İslam sorunu, Budizm ve Hinduizm sorunu, NATO tartışmaları, kripto para evreni, etnik, dini ve mezhepsel çatışmalar, müttefiklerle sorunlar gibi onlarca stratejik sorun da neon ışıkları gibi yanıp sönen bir başka tablo olarak masanın bir başka köşesini işgal ediyordu.
Başkan Trump'ın ekibinden kalan bu enformasyon yığınları sonucu danışman kadro, ABD'nin küresel bir swot analizini yaparak rekabetin ve savaşın boyutları ve geleceği hakkında da verileri ortaya koymuş ve izlenecek olası stratejiler ve yapılacak harekatlar bir daha gözden geçirilmişti.
Trump'tan yaklaşık sekiz saat önce de İngiliz kraliçesi ve yönetim ekibi hemen hemen aynı konuları içeren gündemle toplanmış ve Trump'ın izlediği yöntemle küresel gelişmeleri irdelemiş ve bir swot analiz de yapılmıştır. Uygulanan ve uygulanacak olan stratejiler, yapılacak siyasal, askeri, istihbari, ekonomik, finansal, kültürel, psikolojik harekatlar bir daha gözden geçirilmiş, yeni bir start verilmişti.
Rus lider Putin de Trump'tan yaklaşık on saat önce metot kopyası çekercesine benzer bir yöntemle ülkesinin küresel koordinatlarını check etmiş, ABD'yi, AB'yi Çin'i ve İngiltere'yi özellikle takibe başlamıştı.
Çin, Fransa, Almanya, Japonya, Suudi Arabistan, İran, Türkiye ve Hindistan da benzer işlemleri yaparak küresel rekabette geri kalmamak için gerekli adımları atmaktadırlar.
Buraya kadar küresel güçlerin, lidere günlük brifing süreci betimlenmiştir ve süreçler önemli oranda kısaltılmıştır. Oysa rekabetler ve savaşlar "olağanüstü" kavramını projektörlerle aratacak niteliğe bürünerek devam etmektedir. Kazanan ve kaybeden ülkeler tablosu sürekli değişmektedir. Gelişmelerin hızını yakalamak insanüstü bir çabayı gerektirmektedir.
Devletler liginde bunlar olurken küresel şirketler ligindeki savaş ve rekabet, devletlerin de her türlü desteği ile daha ileri boyutlarda devam etmektedir.
Aramco'nun küresel piyasalara arzı sonucu oluşan rakamlar not edilmektedir. Küresel zenginlerin listesi yayınlanmakta ve değişimlere dikkat çekilmektedir. Küresel yatırım enflasyonunu veya hareketliliğini anlamak için "trilyon dolar" kavramının ne kadar sık kullanılmaya başlandığına dikkat etmek yeterli olabilir.
Tüm para birimlerinin emisyonundaki artış ve küresel rekabet ile korelasyonu ve olası sonuçları ile ilgili araştırmalar, emisyon artırma stratejileri ile paralel gitmektedir. Küresel para sisteminin geleceği ile ilgili projeksiyonlar ve simülasyonlar, küresel finansal bir patlamanın yaşandığını ortaya koymaktadır ve dolaşımda olan emisyon miktarları, havsalaları zorlamaktadır.
Oysa dijitalleşen dünyada bu parasal genişleme ve genleşme, ekonominin dinamiklerine ve kitlelerinin finansal hareketlerine göre doğal karşılanmalı değil midir?
Trump, ABD-Çin ticaret savaşlarını irdelerken, danışman ekibe "Yarım asırdır Çin'i sınırlamak için mücadele ettiğimiz ortaya konulmaya çalışılmaktadır. ABD, Çin'i sınırlamaya çalıştıkça Çin neredeyse tüm alanlarda sistematik olarak genişlemektedir. Bunu anlamakta zorlanmaktayım" derken OECD'nin yayınladığı veriler Trump'ı teyit etmektedir.
Baba Bush hortumun ucunu tıkayarak vanayı patlatma stratejisini uygulamak konusunda uzun bir mesafe almıştı. Fakat küresel ekonomiyi rasat eden kuruluşların analizleri "Asya Gerçeği" denilen yeni bir dönemin artık istikrar kazanarak realize olduğunun kabul edildiğini onaylamaktadır.
İşte tam da bu noktada neredeyse tüm batı başkentlerinde "Asya alarmı" çalmaktadır ve tüm önemli liderler, "Bana çabuk tanrıyı bağlayın" psikolojisi içine girmişlerdir. Oysa "Asya gerçeği" ile daha önce tanışmayan Batılı küresel güç yoktur. Hollanda, İngiltere, Fransa ve ABD bu konuda çok ciddi birikime sahiplerdir. "Burası Asya'dır" mottosu, koyu bir Katolik olan Güney Vietnam lideri Phung Van Cung'a aittir.
Batılı devletlerin, özellikle ABD'nin ve İngiltere'nin diplomatik ve istihbari arşivleri "Asya gerçeği" ile ilgili çok ilginç ve çok stratejik verilerle ve bilgilerle doludur. Uzak Doğu Asya ve Çin, Batı'nın tarihini ve talihini Ortadoğu'dan sonra belirgin şekilde belirleyen ekonomik ve siyasal derinliği ve etkiyi fazlası ile taşımaktadır.
"Beklenilmeyeni bekleyin" aforizması Batı'da meşhurdur. Bu bağlamda özellikle ABD'nin ticaret savaşları ve bu savaşların bileşenlerini oluşturan ek jeopolitik ve jeostratejik harekatlar, küresel dinamiklerin önünü almak bağlamında anlamlı hâle gelmektedir.
Küresel siyasal, askeri ve ekonomik hegemonya tarihine bakınca İngiltere'nin elindeki diplomatik, istihbari, finansal, ticari, siyasal, toplumsal, dinsel ve etnografik Asya bilgi birikimi de Brexit projesi ile AB'den ve ABD'den bağımsız bir Asya stratejisini de zorunlu kılmaktadır.
Batı'nın Asya gerçeği karşısındaki tepkileri, analiz tekniklerindeki bir daralmayı da saptamaktadır. Bu orta ve yüksek düzey analiz teknikleri geliştirmekteki kısırlık, Çin'in veya Asya'nın şansı, Batı'nın şanssızlığı olma potansiyelini içinde barındırmaktadır.
Aslında hem Asya gerçeğini oluşturan aktörlerin hem de Asya gerçeğinde tehlikeler ve fırsatlar algılayan ülkelerin, gelişmelerin alabileceği seyirler konusunda inanılmaz öngörü hataları yaptıkları da bir gerçektir.
İşte sadece bu hatalar zinciri yüzünden "Bana çabuk tanrıyı bağlayın" iç-emrini anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü gelişmeler sadece Tanrı'nın öngöreceği ve bilebileceği bir hız ve yoğunluk kazanmış durumdadır. Görünen o ki "Bana çabuk tanrıyı bağlayın" iç-emrini verecek lider sayısı giderek artacaktır.