Lahsan Haddad
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Parlamento Ağı'nın yönetim kurulu üyesi ve eski Fas Turizm Bakanı.
TT

Fas kalkınma modeli

Fas basını ve sosyal medyadaki yorumlar, siyasi çevrelerdeki salon tartışmaları, Fas Kralı 6. Muhammed’in atadığı ve başkanlığına Fas Paris Büyükelçisi Şekip Binmusa’yı getirdiği komitenin yapısına odaklandı. Kimileri hangi isimlerin var olduğu ve hangilerinin var olmadığını tartışırken kimileri de bazı üyelerinin siyasi eğilimlerine odaklandılar. Bir grup da komite üyelerinin teknik yeterliliklerine yoğunlaştılar.
Eski bir üst düzey yetkili, komitenin dengeli olmadığı ve din adamlarını içermediği yorumunu yaptı. Ancak, din ile kalkınma arasında ne gibi bir ilişki olduğunu açıklamadı. Bazıları da komitenin kusurunun, siyasi deneyiminin eksik olması, yerel düzeyde kalkınma gerçeği hakkında uzman partili yetenekleri barındırmaması olduğunu belirttiler. Bu görüşe sahip olanlara göre bu durum kaçınılmaz olarak, komitenin çalışmalarının sonucunu olumsuz etkileyecek.
Ancak, gerçek yahut sözde kusurlarına ve eksikliklerine rağmen asıl önemli olan bu komitenin, Fas Kralı ve onunla birlikte tüm Faslıların beklentleri ışığında neler başarabileceğidir.
Bilhassa, durgunluk, beklentiler, açık bir vizyonun olmaması ile somutlaşan bir dönemde beklentiler çok büyük. Fas, son 20 yılda istikrarlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirdi ama bu büyüme yüzde 4 oranını geçemedi. Bu oran ise yüz binlerce işsiz gence iş fırsatları yaratmak, kişi başına düşen milli geliri ve GSYH’yı yükseltmek için yeterli bir oran değil. Fas işsizlik oranlarını yüzde 10’un altına düşürmeyi başardı. Yine de işsizlik oranları gençler arasında özellikle de şehirlerde hala yüksek ve yüzde 14’e ulaşıyor. Üniversite mezunlarının yüzde 20’si işsiz iken 16 ila 24 yaş grubu arasında bu oran yüzde 20’ye kırsal kesimlerde ise yüzde 40’a ulaşıyor.
Öte yandan, Fas yoksulluk sorununun üstesinden geldi fakat tamamen ortadan kaldıramadı. Fas’ta yaklaşık 2 milyon insan hala günde 1.5 dolardan daha az bir parayla yaşıyor. Son 20 yılda orta sınıfın tabanını da genişletmeyi başardı. Bununla birlikte, alt orta sınıflarda birçok kesim hala aylık 300 doları aşmayan aile gelirleri ile geçinmeye çalışıyor. Bu da söz konusu kesimlerin özellikle şehirlerin banliyölerinde ve kırsal bölgelerde ciddi sosyal kırılganlıklardan muzdarip olmasına yol açıyor.
Ekonomik düzeyde, sanayi, turizm, hizmet sektörü büyüdü. İhracat mallarının değeri yükseldi. Alt yapı önemli ölçüde büyüdü. Lojistik taban gelişti. Ulaşım, havacılık, dış ticaret, finansal hizmetler, tarımsal üretim, yenilenebilir enerji sektörleri niteliksel bir sıçrama yaşadı. Bütün bunlar, Fas’ın Afrika kıtası düzeyinde öne geçmesini sağladı.
Bununla birlikte, Fas müteahhitliğinin rekabet gücü düşük kaldı. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında araştırma, buluş ve patent alanları geride kaldı. Üniversiteler, ekonomiyi  çerçeveleme, araştırma ve çözüm sağlama rollerini oynamadılar. Tarım sektörü kendisine pompalanan milyarlara rağmen Akdeniz havzasındaki diğer ülkelerin oranları altında kaldı. Bankalar özellikle projelerin ilk yıllarında orta ve küçük ölçekli müteahhit işletmelere, gençlik girişimlerine gerekli finansmanı sağlamayı reddeden muhafazakar bir bakış açısının esiri olmaya devam etti.
Mevcut kalkınma projesinin sonucu, Fransızların deyimiyle “yarısı incir yarısı üzüm dolu” bir sepet gibi. Fas, modernleşme, sosyal kalkınma ve adem-i merkeziyetçi yönetim düzeyinde, küreselleşmeye katılmakta önemli aşamalar katetti. Fakat yönetim, planlama, yönetişim, sorumluluğun hesap verebilirlikle ilişkilendirilmesi, şeffaflık, bilgiye erişim, fırsat eşitliği ve karar alma sürecinin demokratikleştirilmesi düzeyindeki ciddi yapısal engeller nedeniyle henüz gelişmekte olan ülkelerin safına katılamadı.
Komitenin kendisine yanıt bulması gereken sorular, Fas’ta kalkınmanın gelecek yıllarda benimseyeceği rotayı değiştirmek konusunda oldukça belirleyici ve hassastır. Bu soruların ilki; Fas halkının daha iyi bir gelecek beklentilerine uygun yönetişim şekli hangisidir? Mevcut yönetim sistemi, teknik olan ile devlete bağlı teknokrat olan arasında iki başlılık şeklinde kendini gösteriyor. Politik olan ise partilerin güdümünde. Bunun yanısıra mevcut sistemde; aktörlerin sorumluluklarında ve rollerinde karışıklık ve bulanıklık olduğu , kaynakların dağıtıldığı, politik aktörlerin kontrolünden ve parlamentonun gözetiminden uzak tutulduğu, sorumluluk ve hesap verebilirlik kuralları dışında kararlara müdahale edildiği de göze çarpıyor. İyi yönetişim; rollerin ve sorumlulukların açığa kavuşturulmasını, kaynakların hükümet ve seçilmişlerin kullanımına sunulmasını, karar mekanizmasının bağımsızlaştırılmasını, adil bir hesap verebilirlik sistemi kurulmasını gerektirir. Gerçek ve iyi bir yönetişim olmadan da gerçek bir kalkınma olamaz.
Fas ekonomisinin çarkını hareket ettirmek için sabit sermayeye, yani iç ve dış yatırıma güvenmeye devam mı edecek? Son 20 yılda sabit sermayeye odaklanmasının kendisine yıllık yüzde 4’ü geçmeyen bir büyüme sağladığını bilmesine rağmen bunu sürdecek mi? Yükselen ülkeler kulübüne girmek için sabit sermayenin GSYH içerisindeki yüzde 5.6 olan oranının yüzde 50’ye ulaşması gerekiyor. Bu ise özellikle zayıf tasarruf ve kırılgan bir performans dengesinin ortasında mümkün ve sürdürülebilir değil (Bakınız: 2 Kasım 2019- Şarkul Avsat gazetesi “Fas ve yükselen ülkeler kulübü: Nasıl bir gelecek vizyonu?” başlıklı yazı). Tasarrufları desteklemek, ihracat kapasitesini artırmak ve ekonominin rekabet gücünü desteklemek önemli ancak 20 yıl içinde istikrarlı bir şekilde yüzde 6 büyüme oranına ulaşmak için yetersizdir. Fas her yıl yüzde 6 oranında büyüyebilirse, Güney Avrupa ülkelerinin düzeyine ulaşabilir.
Sorunun yanıtının bir kısmı, Fas’ta üretici tabanını genişletmekte gizli olabilir. Fas’ta iş gücü piyasasının dinamikleri, Arap bölgesindeki ve Afrika'daki diğer benzer ülkelere kıyasla düşüktür. Fas’ta erkeklerin sadece yüzde 46’sı, kadınların da yüzde 23’ü iş piyasasında çalışıyor. Bu oranlar da ulusal ekonominin üretkenliğini artırmak için yeterli değil. Bu sorun, göründüğü gibi kolay değil ve istihdamı düzenleyen, geçici istihdamı teşvik eden yasalarda daha fazla esneklik,  yaşam boyu öğrenme kabiliyetlerine yatırım yapmayı gerektiriyor. Ayrıca işletme eğitimi için üniversiteler, liseler ve eğitim merkezleri açmak, tüm eğitim ve öğretim kurumları düzeyinde kariyer yönetimi birimleri kurmak, orta ve yüksek okul düzeyinde uzman meslek okulları açılması gerekiyor. Sosyal girişimciliği, kişisel istihdamı ve uzaktan istihdamı desteklemek, kadınlar ve diğer dışlanmış gruplara karşı pozitif ayrımcılık politikalarını yürürlüğe sokmak icap ediyor. İşgücü piyasasını açmak ve desteklemek, Fas ekonomisinin üretkenliğinin artmasını desteklemek için vazgeçilmez bir süreçtir. Böylece şimdi yıllık bir olan gelişme puanı ikiye yükselebilir.
Fas, ekonomisinin büyümesine yeni bir soluk kazandırmak için kurumsal, sosyal ve beşeri sermayeye nasıl yatırım yapıyor? Kurumlarını nasıl daha şeffaf, demokratik ve hakları garanti edici hale getirebilir? Mevcut belirsizlik, yolsuzluk, ahbap-çavuş ilişkisi, adam kayırmacılık, güçlü ve gizli sırları bilenlerin çıkarlarını koruma uygulamalarından uzakta konut sahibi olma, finansmana, sermayeye ve bilgiye erişme haklarını nasıl güvence altına alabilir? Sosyal sermeyesini özellikle de yerel ve sosyal kurumlarını, sendikalarını, siyasi gruplarını, toplumsal sözleşmelerini nasıl destekleyebilir? Gençlerin, kadınların,  sosyal olarak dışlanmış grupların ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal faaliyetlerine daha fazla ve güçlü katılımını nasıl sağlayabilir? Son olarak; üniversitelere, araştırma ve düşünce merkezlerine, yeni teknik ve hayat becerilerine yatırım yapmaya, buluşları, yaratıcılığı, bilimsel çözümleri ve araştırma çalışmalarını desteklemeye dayanan bilgi ekonomisine nasıl katılabilir? Bu sayede mevcut ve gelecek nesillerin bilgilerini, yeteneklerini ve kapasitelerini nasıl güçlendirebilir?
Maddi olmayan sermaye, gerçek ve etkili reformu gerçekleştirmek,  Fas kalkınma modelini stratejik olarak yeniden şekillendirmek için en büyük ve en etkili giriş noktasıdır.
Bu modelin başarılı olma şartları şunlarda gizlidir. Birincisi; şartlı nakit yardımlar ile (çocukların eğitimi, kadınlara doğum öncesi testlerinin yapılması, yetişkinleri girişimcilik ve yaşam becerileri konusunda eğitmek) yoksulluğun nihai olarak ortadan kaldırılmasıdır. Bu yardımları kadınların yönetmesi daha faydalı olabilir. Ayrıca yoksulların, yoksulluklarını ortadan kaldırma, toplumsal ve sosyal farklılıkları azaltma savaşına katılmalarıdır. Bu da, hizmet erişimine yatırım yaparak, yerel ekonomik dinamiği destekleyerek sağlanabilir.
İkincisi; daha adil bir vergi politikası uygulayarak, servetin yeniden dağıtımını sağlayarak, ulaşım, üniversite, yolculuk, eğlenceye erişim ve konut sahibi olma haklarını destekleyerek, yaşam boyu öğrenme becerilerine yatırım yaparak orta sınıfın kapasitesini desteklemektir.
Üçüncüsü; gelişmiş mekanizmalar yoluyla vatandaşların katılımını, kalkınma planları ve projelerine ilişkin önerilerde bulunmalarını sağlayan yeni mevzuat ve politikalar geliştirmektir. Vatandaşların, projeleri uygulama sürecinde takip etmelerini sağlamaktır. Sosyal hesap verebilirlik için açık ve net örnekler geliştirmektir. Şikayetlerin iyi yönetilmesidir. Karar alma sürecine dahil olması için vatandaşa başvurmaktır. Bütün bunları, seçimlere ve seçim sandıklarına dayanan temsili demokrasiyi destekleyen ve güçlendiren doğrudan demokratik mekanizmalar aracılığıyla gerçekleştirmektir.
Son olarak; her yeni kalkınma modeli, uzak görüşlülük, sağlam stratejik yönetim, izleme ve takip etme yeteneği gerektirir. Bu da, aynı anda uzun, orta ve kısa vadede esnek çalışma yeteneğine sahip yeni nesil kalkınma öncüleri oluşturmak, en yüksek gayeyi gözden kaybetmeden rotayı değiştirme kabiliyeti gerektirir. Romalı düşünür Seneca’nın dediği gibi, “Gideceği yönü bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez”. Faslılar 20 yada 30 yıl sonra nasıl bir ülke istediklerine dair net bir vizyon geliştirmeden takip edilecek  iyi bir model de oluşturlamaz. Bu aynı zamanda hem hedef hem de başlangıç noktasıdır.