Halid Kıştini
Iraklı gazeteci - yazar
TT

Ortadoğu sorunlarının kurbanlarından biri: Herbert Norman

Siyonist lobinin kurban listesi son derece uzundur. Halk arasında az bilinen dramatik bir örneğini göstermek istiyorum. Herbert Norman 1957'ye kadar Kanada'nın Kahire Büyükelçisi görevinde bulundu. Ebeveynleri misyoner olan Norman, Columbia Üniversitesi'nde Japon kültürü eğitimi aldı. Daha sonra bir süre Tokyo'daki Kanada Büyükelçiliği'nde çalıştı. Asya başta olmak üzere uluslararası ilişkilerle ilgiliydi.
Filistin davasına özel ilgi duyan Kanada yönetimi, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesinin ardından, İngiltere-Fransa ve İsrail’in Mısır’a yönelik ‘üçlü saldırganlık’ diye bilinen kriz döneminden birkaç hafta önce, Herbert Norman’ı Kahire büyükelçisi olarak atadı. Arap yanlısı Norman’ın atanması, Kanada’nın devlet politikası uyarınca mıydı? Yoksa kendisi mi devletinin politikalarını etkilemişti bilemiyoruz.
Siyonist lobi, Herbert Norman’ın Arap-İsrail çatışmasındaki tutumundan ötürü Kahire büyükelçiliğine atanmasından rahatsızdı. Adetleri üzere geçmişini eşeleyerek aleyhine olabilecek deliller aradılar. Kısa süre sonra adının, ABD’deki histerik ‘komünist avı’ dönemindeki bir soruşturma dosyasında geçtiğini öğrendiler. Eski komünistlerden Carl Wittwockel adında biri, Columbia Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarında Norman’la birlikte ‘komünist hareket’ içinde yer aldıklarını itiraf etmişti. Soruşturma sonucunda suçlamalar reddedilmiş, Norman aklanmış ve dosya kapanmıştı.
Ancak bu suçlamalar Siyonistler için yeterliydi, bu gerekçeden hareketle 1957'de Kanadalı diplomatın adını karalamaya başladılar. Medyada neredeyse her gün aleyhine yeni bir haber çıkıyor, suçlamaların ardı arkası kesilmiyordu. Konu o kadar büyüdü ki; Kanada başbakanı bile büyükelçinin masumiyetini ilan etmek zorunda kaldı. Kanada kamuoyu bu süreçte ABD’nin sanki bir eyaletiymiş gibi davranarak iç işlerine müdahale etmesine itiraz etti.    
Herbert Norman, 1957'nin güzel bir Nisan sabahı, karısını uyandırmamak için adeta bir hırsız gibi evinden ayrıldı. Nil Nehri kıyısındaki yüksek binalardan birine doğru yürüdü. Sekiz katlı binanın üstüne çıkan Herbert çatının kenarından Kahire’yi son kez izledi, ardından kendini boşluğa bırakarak intihar etti. Taş kaldırıma çarpan bedeni kanlar içinde bu dünyaya veda etti. Hastaneye kaldırıldığında cebinde bulunan küçük kağıt parçasında şöyle yazıyordu; ‘’Başka seçeneğim yok. İntihar etmeliyim çünkü yaşamak için umudum kalmadı.’’ Bu genç diplomat, Ortadoğu sorunlarının kurbanlarından biriydi.