Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Batı solunun İran tehdidiyle yüzleşmesindeki başarısızlığına bir örnek

Batı solunun, özellikle de ABD solunun İran'ın onlarca yıldır terörizm ve yıkımda kullandığı en uzun kolu olan Kasım Süleymani'nin öldürülmesini ele alışına bakarsak Trump yönetiminin ya da Trump’ın sadece İranlı bir siyasi aktivisti veya Humeyni’nin İran Cumhuriyeti’ndeki Tarım ve Su İşleri Bakanı’nı öldürdüğü izlenimine kapılırız. Zira onu resmi bir yetkili olarak niteliyorlar. ABD Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Başkanı Nancy Pelosi, Başkan Trump'ı ne için kınadı? Bağdat’ta Süleymani’nin ve terörist şeytanlardan birkaçının ölümü ile sonuçlanan ve insanlığa yapılmış en büyük hizmetlerden biri olan operasyon için mi!
BBC muhabiri Suzanne Kianpour tarafından yayınlanan, Süleymani cinayetinin kişisel boyutu ve Bakan Mike Pompeo'nun Süleymani’nin öldürülmesi noktasındaki arzusuna dair bir hikaye okudum. Gelelim bu suikastın kişisel boyutuna.
Suzanne Kianpour, “Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve onun gibi İran hakkında derin bilgiye sahip az sayıdaki ABD’li yetkili Süleymani  suikastının kşisel bir mesele olduğunu biliyor” dedi.
Kianpour bize 2016 yılının başlarında Kansas'tan Cumhuriyetçi Parti'nin Temsilciler Meclisi üyesi olan Pompeo'nun İran'a seyahat etmek için vize başvurusunda bulunduğunu ancak bu kararından vazgeçtiğini aktarıyor. Pompeo, İran’da Rejim Lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmeyi planlıyordu.
Pompeo ve diğer iki Cumhuriyetçi üye, İran parlamento seçimlerini izlemek ve nükleer bölgeleri ziyaret etmek için Tahran'a gitmek istediler. Bunun yanı sıra üst düzey İranlı yetkililerle toplantılar yapmak, ABD’li mahkumlarla görüşmek, Tahran’ın balistik füze programı ve diğer konular hakkında bilgi almak istiyorlardı. Kianpour, Pompeo'nun İran Devrim Muhafızları ve Kasım Süleymani ile "kişisel" ilişkisinin dikkat çekici nihai boyutuna ulaştı. Pompeo ve diğer iki Cumhuriyetçi üye elbette büyükelçiliğin resepsiyon salonunun ötesine geçemediler ve İran’a gidemediler. Bunun üzerine Pompeo, İran’a “Hedefimdesiniz” mesajını içeren açık bir mektup gönderdi.
Suzanne Kianpour, muzip olarak nitelediği bir İranlı yetkiliden aktardığına göre Pompeo ve diğer iki Cumhuriyetçi üye, Büyükelçilik’ten seyahat vizesi istediler. Söz konusu yetkili “Pompeo, Tahran'da bir CIA müdürü olabilirdi” dedi.
Bir yandan Suzanne Kianpour’un aktardığı Pompeo’nun İran deneyimlerini diğer yandan da İran Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü tarafından 1980’li ve 1990’lı yıllarda ve içerisinde bulunduğumuz yüzyılda işlenen tüm suçları düşünün! Mesele vize alamayan eski bir milletvekilinin kişisel kızgınlığı mı!
Suzanne Kianpour’un aktardığına göre İran uzmanı eski istihbarat ve güvenlik görevlisi Michael Pregent, “Süleymani, Ali Hamaney’den sonra ortadan kaldırılması gereken en önemli kişi” açıklamasında bulundu.
Bu örnek Batı solunun İran tehdidiyle yüzleşmesindeki başarısızlığını ortaya koyuyor. Bunun gibi çok sayıda benzer ve dikkat çekici örnek var.