Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Mukteda es-Sadr… Kaçış nereye?

Üniversite ve lise öğrencilerinden, akademisyenlerden, mühendislerden, doktorlardan, çiftçilerden, işsizlerden, ev kadınlarından, hemşirelerden ve öğretmenlerden oluşan öfkeli Iraklıların bugün ulaşmaya çalıştıkları, tüm Iraklı politikacıların omuzlarındaki yüce bir hedeftir.
Yeşil Bölge yöneticileri, Um Kasr’dan Bağdat’a kadar Mezopotamya semalarında dolaşan bu Irak şahininin kanatları altında son derece öfkeli...
2003’ten sonra doğan Irak siyasi sınıfının içinden ne zaman yeni bir isim ortaya koyulsa, öfkeli Irak halkı bunun içerisindeki okları parçaladı, bıçakları bıçaklarla kırdı. Nihayetinde Muhammed Allavi de bunların sonuncusu olmayacaktı.
Nasiriye, Basra, Necef ve Bağdat’taki tezahüratlar, yürüyüşler ve hitapların takibi, neyin gerekli olduğunu ortaya koyuyor. Ülkenin onurlu ve medeni yüzünü deforme eden ve düzenli olmayan milislerin bulunmadığı yeni bir Irak…
Ülkenin mallarına, silahlarına ve kararlarına sahip olmalarıyla bir kriz oluşturan milisler, tüm bunlarla Ayetullah Humeyni’nin öğrencilerinin ve öğrencilerinin de öğrencilerinin hükümranlığından 40 yıl sonra İran halkının da öfkesiyle karşı karşıya olan İran’ın komşusunun çıkarları üzerinde bahis oynuyor.
‘Küstah’ milisler, yani kendi ismini taşıyan Sadr Akımı’nın lideri Iraklı oluşum Mukteda es-Sadr’ı temsil ediyor!
Bugün, Mukteda’nın, akımının, yardımcılarının ve yandaşlarının yanında kim var? Bir düşman ya da ‘siyasi sınıfın bir eleştirmeni olarak’ kendisini her zaman halk taleplerinin bir sembolü olarak tanıttığı halk mı?
İran’a bağlı diğer Iraklı Şii akımların ve partilerin pozisyonlarından farklı olarak sergilediği tutumu nedeniyle Mukteda birçok defa karakter olarak övgü aldı. Ancak bugün Mukteda garip bir pozisyonda görünüyor ya da Profesör Mustafa Fahs’ın ‘Ortadoğu’ ile ilgili bir makalesinde nitelediği gibi; ‘kafası karışık’ bir konumda. Mustafa, büyük Lübnanlı Şii Arap sembolü ve düşünür Seyyid Hani Fahs’ın (rahimehullah) oğludur.
Mustafa’nın Fransız Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı ve Irak işlerinde uzman Dr. Hişam Davud’dan aktardığına göre Sadr ve protesto hareketi arasındaki ilişkilerde yaşanan tıkanıklığa rağmen Sadr akımının tanık olduğu krize ilişkin nihai kararlar almadan önce uzun bir süre düşünmek gerekiyor. Profesör Mustafa Fahs bu çerçevede şunları söylüyor:
“Bir yandan protesto hareketinin yüksek bağımsızlığı ve bu durumun partiler tarafından aşırı düzeyde benimsenmesi, diğer taraftan da Sadr akımının yaklaşmakta olan değişimde liderlik rolü oynama isteği arasında savunma aşamasındayız.”
Ancak Fahs’ın da özetlediği gibi nihai gerçek, Irak’ta geniş bir kesimin Sadr’da yalnızca siyasi ve toplumsal temsili değil, kurtuluşu da görüyor olmasıdır. Buna rağmen bugün halk protestoları, insanların imge ve etkilerinin ötesine geçmiş durumda. Bu nedenle Sadr’ın durumu, tarihindeki neredeyse en zor ve acı verici krize tanık oluyor. Bu durum, siyasi hayattaki pozisyonunun boyutunu da kaçınılmaz olarak etkileyecektir.
Buna dayanarak, sayın Mukteda es-Sadr’a sesleniyorum; kaçış nereye? Bugün Irak halkının farkındalığını, amacını ve hayalini karşılamaya mı yoksa tarihsel unutulmuşluğun küllerinde kaybolmaya mı?