Hamad Macid
TT

Yüzyılın Anlaşması ve aşırılığın inşası

Yüzyılın Anlaşması… Ya da yüzyılın tokadı, skandalı, rezaleti veya aşağılaması…
Bu, İslam ve Arap dünyasındaki çatışma, bölünme, kıtlık, kargaşa, diktatörlük ve dış müdahalelerin doğal sonucudur. Araplar ve Müslümanların kalpleri dağınıktır. Birbirlerine karşı şiddetli, düşmanlarına karşı ise hoşgörülüdür. Uluslararası kurumları kırılgandır, orduları ise birbirleri aleyhine konuşlandırılmıştır. Meydan, diledikleri gibi hareket etsin diye düşmanlarına bırakılmıştır.
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararı, ABD Başkanı Donald Trump’ın İslam dünyasını test etmesiydi. Trump bu test sonucunda Arap ve İslam dünyasında herkesin istediğini yapabileceğini dünyaya göstermiş oldu. Sezgileri Başkan Trump’ı yanıltmamış olmalı ki gurur ve özgüvenle Kudüs’ün İsrail’in ebedi başkenti olduğunu ilan edebildi. Bu karara karşı kayda değer bir muhalefetin olmayacağını biliyordu. Gerçekten de olmadı.
İsrail gerekli mesajı aldı ve Ürdün Vadisi’ni ilhak edeceğini duyurdu. Buna ek olarak işgal ettiği topraklardaki ‘yerleşim yerlerini’ İsrail’e kattığını ve yeni yerleşim yerleri yapmayı planladığını, Golan Tepeleri’nin de kendine ait olduğunu duyurdu.
Hindistan da gerekli mesajı aldı ve Pakistan’la aralarındaki ihtilaflı bölge Keşmir’i topraklarına kattığını ilan etti. Etiyopya da silaha başvurmak da dahil tehditkar açıklamalarda bulunarak Nahda Barajı’nın inşasına devam edeceğini bildirdi. Bilindiği üzere Nahda Barajı, Abdulfettah Sisi’nin de açıkladığı üzere Mısır’ın ciddi anlamda susuzluk çekmesine neden olacaktır.
Yüzyılın Anlaşması’nın duyurulmasına eşlik eden kibir ve gururlu tavır gerçekten son derece kışkırtıcıydı. Barış iddiasıyla öne sürülen bu küçük düşürücü girişim, Filistinlilerin haklarını yok saymakla kalmadı. Aynı zamanda tamamıyla zulme dayanan bu ‘girişime’ karşı gelişebilecek tepkilerin de umursanmadığını gösterdi.
Batılı birçok analist Yüzyılın Anlaşması’nın aşırılığı destekleyeceği yorumunda bulundu. Bilindiği üzere aşırılık, şiddet ve terörizm için uygun ortamın oluşmasına neden olur. Yüzyılın Anlaşması’nı kurgulayanlar bu gerçekliği umursamadı. Belki de özellikle görmezden geldiler. ABD bir yandan teröre karşı savaş ilan ederken diğer yandan terörün gelişmesi için uygun ortam hazırlıyor. Terörü, Batı’daki ve İsrail’deki sağ eğilimli kesimler beslemektedir.
İsrail’deki aşırılık yanlıları, dini kaynaklardan referansla İsrail’in Ortadoğu’daki mutlak egemenliğini savunuyor. Böylelikle dini metinlerindeki ‘müjdelerle ve kehanetlerle’ uyumlu bir gerçeklik yaratmak için çaba gösteriyorlar. Bu aşırı dinci iklimin tam tersi yönde bir eğilimi desteklemesi ise kaçınılmazdır. Uluslararası başkanlık seçimlerine lanet olsun. Seçim uğruna Ortadoğu’da haklar çiğnenmekte, halkların düşleri yok sayılmakta, zalimlere destek çıkılıp mazlumların hakları üzerinde temelsiz evler inşa edilmektedir.