Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

​Korona günlerinde sahte maneviyat ve dinbazlık

Koronavirüs, hayatı durdurmuştur. Bu virüsün toplumumuzda salgın bir afete dönüşmemesi için herkes üzerine düşeni yapmaya çalışmaktadır. Temizlik, sağlıklı beslenme ve sosyal yalıtım, koronavirüse karşı alınacak en önemli tedbirdir. Virüsün etkisi kırılıncaya kadar bilimsel çerçevede yetkili makamların önerileri doğrultusunda tedbirli davranmaya devam etmemiz gerekmektedir. Koronavirüs tehdidiyle baş etmenin yolu bilimin ve aklın verileri ışığında hareket etmekten geçmektedir.
Koronavirüs, doğal bir şekilde karşılaştığımız bir hastalıktır. Virüsün ortaya çıkışını, insanların dinden uzaklaşmasına ve ahlaksızlığın yaygınlaşmasına bağlamanın hiçbir anlamlı ve verimli tarafı bulunmamaktadır. Koronavirüs, Allah’ın insanları cezalandırmak için insanları maruz bıraktığı bir ceza değildir. Koronavirüsün ilahi bir ceza olarak sunulması, insanların bu hastalığın doğasını anlamasına ve gerçekçi tedbirler almasına engel olmaktadır. Din kullanılarak koronavirüs hakkında yapılan verimsiz yaklaşımlar, bizi daha dindar hale getirmediği gibi, sağlığımızı korumamıza da hiçbir katkı sunmamaktadır. Koronavirüs konusunda din kullanılarak söylenilenler, hurafeci dinbazlığın kökleşmesine ve yaygınlaşmasına hizmet etmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Koronavirüs,  hurafeci dinbazların iddia ettiği gibi, dünyanın sonunun geldiğinin veya beklenen vaktin geldiğinin işareti değildir. Koronavirüs, ayrıca Mesih, Mehdi ve Deccal’in çıkışının da işareti değildir.  Koronavirüsün Dabbetü’l Arz olduğunu iddia edenlerin sayısı da az değildir. Koronavirüs,  bütün insanlığı tehdit eden reel bir küresel sağlık sorunudur. Koronavirüsü sahici bir sağlık sorunu olarak görmenin ötesinde onu Mesih, Mehdi, Deccal, Dabbetü’l Arz gibi, sahte hurafelerin gerçekleşeceğinin işareti saymak, insanları bugün karşılaştıkları gerçeklikten koparmakta, sahte dinbaz hezeyanları gerçek sanmak şeklinde sağlıksız ve tehlikeli bir durumun oluşmasına yol açmaktadır.
İnsan sağlığını korumak için toplumsal ölçekteki dini faaliyetler minimuma indirgenmelidir. Camilerde toplu ibadetlere ara verilmesi doğru bir uygulamadır. Kabe’nin ziyaretlere kapatılması, zorunlu bir ihtiyacın sonucudur. Acil olan insan sağlığının korunmasıdır. İnsan sağlığının korunması için, her alanda olduğu gibi, dini hayatta da gerekli olan tedbirlerin ivedilikle alınması gerekmektedir.
Umrecilerin dualarıyla virüsün kahrolacağı gibi kışkırtıcı söylemlerden uzak durulmalıdır. Umreden dönenlerin karantina uygulamasından kaçmalarının hiçbir mazereti olamaz. İçinde bulunulan kritik durumun herkes tarafından anlaşılması ve alınan tedbirlere uyulması gerekmektedir. En büyük ibadet, insan hayatını ve sağlığını koruyan tedbirleri uygulamaktır.
Koronavirüs her hastalık gibi, her insanı her yerde vurabilir. Virüsün cami gibi mekanlara ve dindarlara bulaşmayacağı gibi bir anlayışın hiçbir geçerliliği yoktur. Koronavirüs, hiç kimseye istisnai ayrıcalıklar tanımadığı gibi, hiçbir yeri de dokunulmaz olarak algılamamaktadır. Koronavirüs salgının etkili bir şekilde ortaya çıktığı yerlerin başında İran’ın dini merkezi Kum olduğu unutulmamalıdır. Dini rehber Hamaney dahil bütün Şii ruhban sınıfı virüs karşısında aciz kalmıştır. Koronavirüs, herkese ve her yere bulaşabilir. Bu gerçeklik içinde herkesin bulunduğu yerlerde maksimum düzeyde tedbirlerini alması, temizlik başta olmak üzere kendisiyle diğer insanlar arasına sosyal mesafe koyarak virüsün yaygınlaşmasına engel olmak için önlemlerini alması  gerekmektedir.
Koronavirüs tehdidiyle, Kuran ve Tevrat’taki sinek,  karınca ve çekirge istilası gibi olaylar arasında benzerlikler kurulmaktadır. Koronavirüsün karınca ve çekirdek istilalarının günümüzdeki bir versiyonu olduğunu iddia eden bu yaklaşımlar, insanlara Allah’ın geçmişte olduğu gibi bugün de insanlığı helak edebileceği mesajını vermektedirler. Koronavirüsün hayatlarımıza kabus gibi çöktüğü bugünlerde insanların, helak söylemi etrafında üretilen korku ve panik senaryolarına ihtiyaçları yoktur.
Koronavirüs belasına karşı insanların morale, motivasyona ve bilinçli davranmaları için teşvike ihtiyaçları vardır. Bu zor günlerde dini metinler, insanların moral ve motivasyonlarını düşüren birer korku kaynakları olarak yorumlanmamalıdırlar. Bugünkü virüs olayı ile dini kitaplarda geçen eski kavimlerin başına gelenler arasında hiçbir bağ yoktur. Dini metinlerin yorumlanması, geçmiş hikayeler ile ve bugünkü olgusal durum arasında yanlış, gereksiz ve olumsuz paralellikler kurulması konusunda daha dikkatli davranılmalıdır.
Koronavirüs tehdidi fırsat bilinerek dini metinler birer korku ve felaket kaynağı olarak istismar edilmemelidir. Bu zor günlerde dini metinler, birer hidayet, rahmet ve maneviyat kaynağı olarak yorumlanmalıdır.
Virüs salgını dahil her fırsatta dini kullanarak toplum üzerindeki etkinliklerini arttıran hurafeci dinbazlar güruhunun hemen harekete geçtiğini görüyoruz. Dini kullanarak kendilerine çıkar ve nüfuz devşirmek isteyen hurafeci dinbazlar güruhu, dua, ayet ve tıbb-ı nebevi gibi kavramları kullanmaktadırlar. Hurafeci dinbazlar güruhu, dini kavramları kullanarak koronavirüse karşı en etkili korunma yolunun kendilerinde olduğu mesajını vermektedirler.
Hurafeci dinbazların en çok istismar ettikleri konu duadır. Hurafeci dinbazlar, Koronavirüsne karşı korunmak için okunacak dualar listeleri yayınlayarak din adına cehaleti ve popülizmi yaygınlaştırmaktadırlar. Veli, şeyh ve sufi olduğu iddia edilen kişilere ait duaların Kkoronavirüse karşı tek etkili ilaç olduğu söylenmektedir. Hurafeci dinbazlar, söyledikleri duaların defalarca okunmaması halinde insanların başına bela yağacağı tehditleriyle toplumu korkutmaktadırlar.
İlaç, aşı ve temizlik yerine dua ve zikrin koronavirüse karşı en etkili silah olduğunu ifade eden hurafeci dinbazlar, cehaletleri uğruna insanların sağlıklarıyla oynamaktadırlar. Kişileri koronavirüs dahil hiçbir hastalığa karşı koruyan özel bir dua, sure, ayet veya hadis yoktur. Kişi, istediği şekilde Allah’a dua edebilir ve her türlü tehlikeden O’na sığınabilir. En makbul dua, kişinin kendisini Allah’ın huzurunda doğal olarak ifade ettiği duadır.
Hurafeci dinbazların içeriği boş, yapay ve yüzeysel klişelerini dua olarak tekrarlamanın hiçbir anlamı ve işlevi bulunmamaktadır. Hastalıklara karşı en etkili yol temizlik ve sağlıklı beslenmedir. Temizlik ve sağlıklı beslenme, virüsten korunmak için Allah’a yapacağımız en etkili duadır.
Okunmuş maske, virüse karşı koruyan dua ve muska gibi sahtekarlıklarla ve hurafelerle ruhsal ve zihinsel sağlığımızı gasp etmeye kalkan hurafeci dinbazlar, Koronavirüsü fırsat bilip, insanları zehirlemeye devam etmektedirler. Koronavirüs tehdidi, hurafelere devam için bir fırsat değildir. Hurafeci dinbazların panzehiri, bilim, akıl, maneviyat ve ahlaktır. Koronavirüs konusunda bilimsel çalışmaların ve resmi yetkililerin verdiği bilgilerin dışında hurafeci dinbazların zehirlerine kulak vermemek lazımdır. Bu kritik anda hurafelerle değil, temizliğe, beslenmeye, bilgilenmeye, tefekküre ve korunmaya odaklanmalıyız.
Hurafelerin fiziksel sağlığımızı korumaya hiçbir katkısı olmadığı gibi, manevi açıdan da ruhlarımızı çürütmektedir. Korona günlerinde sevgiyle, saygıyla, bilgiyle ve öğrenmeyle manen kendimizi beslemeliyiz. Birbirimizle yardımlaşma ve dayanışma sayesinde birbirimizin manevi destek kaynağı olmalıyız. Allah’ın temizlenen ve aklını kullanmak suretiyle her türlü pislikten uzak duran insanlarla beraber olduğu gerçeğinden hareketle birbirimize moral ve motivasyon kaynağı olmaya çalışmalıyız.
Korona günlerinde en erdemli davranış, birbirimizi desteklemek ve motive etmek şeklindeki moral yükümlülüğümüzü yerine getirmektir.