Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Lübnan krizlerinde gözleriniz önce Hizbullah’ı arasın

Bugünlerde Hizbullah’ın büründüğü sessizlik oldukça çarpıcı.  Bunun sebebi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Jeo-Politik Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin “(Hizbullah) Lübnan'da Ekonomiyi ve Bankacılık Sektörünü Kontrol Etme Projesi” başlıklı çalışması. Bu çalışmada, Lübnan’daki bankacılık sektörünü Merkez Bankası ve ticari bankaları ile iki taraflı hedef alan programlı bir saldırı olduğuna yer verildi. Söz konusu saldırının amacının Hizbullah’tan ve Lübnan’da iktidarı elinde tutan siyasi sistemden şüpheleri uzaklaştırmak ve mevcut ekonomik çöküşün sorumluluğunu bankacılık sistemine yüklemek olduğu kaydedildi.
Bilindiği gibi Hizbullah, 2016 yılında kendi adayını cumhurbaşkanı olarak seçtirmeyi ve sonrasında ilk kez parlamentoda çoğunluğu ele geçirmesini sağlayan seçim yasasını yürürlüğe sokmayı başarmasından bu yana iktidarı elinde tutuyor. Hizbullah’a bağlı siyasi, partizan ve medyatik güçler tarafından Lübnan Bankalar Birliği’ne yöneltilen kesintisiz saldırılar, Hizbullah’ın hazırladığı ve müttefikleri ile uyguladığı ayrıntılı bir planın ifade bulma şekli sayılır. Söz konusu planın amacı, bölgesel düzeyde Arap dünyasının, uluslararası düzeyde ise özgür dünyanın bir parçası olarak siyasi, medeni ve kültürel kimliğini değiştirerek Lübnan’ı İran projesine katma planını tamamlamaktır. Kimliği ve serbest ekonomik yüzünü değiştirmeye zemin hazırlamak için Lübnan ekonomisini tahrip etmektir.
Çalışma, meselelerin kısa ve orta vadede mevduat sahiplerinin menfaatleri, hakları ve mevduatlarının kaderi ile ilgili detayları aşan ciddi bir seviyeye ulaştığı konusunda uyardı. Stratejik olarak Hizbullah’ın siyasi sistem ve Lübnan’ın sosyal yapısına dolayısıyla serbest ekonomik sistemine dayatmaya çalıştığı yapısal değişiklikler sebebiyle uzak vadede mevcut krizden çıkmayı imkansız hale getiren bir boyuta ulaştığına dikkat çekti. Hizbullah ile siyasi sistemi, 17 Ekim devrimi hedeflerini dönüştürmeyi ve Lübnanlıların öfkelerini ekonomik çöküşün gerçek nedenleri dışında nedenlere yönlendirmeyi başardıklarına inanıyorlar. Oysa bu çöküşün gerçek nedenlerini, Hizbullah’ın Lübnan’ı İran projesine katması, Arap dünyası ve uluslararası alanda izolasyona, ekonomik döngüyü durduran, ekonomik ve finansal koşulları olumsuz etkileyen yaptırımlara maruz bırakması temsil ediyor. Hizbullah insanların duygularını, acılarını ve sıkıntılarını istismar ederek öfkelerini, kimi zaman gösteri ve göstericileri bastırdıkları gerekçesi ile Lübnan ordusu ve güvenlik güçlerine, kimi zaman da Lübnan'daki sorunu egemenlik sorunundan sınıf mücadelesine dönüştürmek amacıyla Merkez Bankası’na yönlendiriyor. Bunu yapmasının amacı krizin gerçek nedenleri olan Hizbullah’ın silahından ve bedelini Lübnan ekonomisinin ödediği, kamu ekonomisi ve finansmanını etkileyen savaşlarından kaynaklanan siyasi istikrarsızlık ve güvensizlikten dikkatleri uzaklaştırmaktır. Ayrıca halkın bunları hedef almasının da önüne geçmektir. Lübnanlılardan Suriye ordusunun 2005 yılında Lübnan’dan çekilmesinden sonra Hizbullah’ın Lübnan devleti ve kurumlarını kemirmek için uygulamaya başladığı plan ile yaşam koşullarının kötüleşmesine yol açan bu gerçek nedenler gizlenmek isteniyor.
Cumhurbaşkanlığı, hükümet ve parlamenter çoğunluk aracılığıyla Lübnan devletinin askeri ve güvenlik karar mekanizmalarını ele geçirdikten sonra Hizbullah, Lübnan’ı İran projesine bağlama hedefinde daha da ileriye gitti. Finansmanının gerilemesinden sonra savaş projelerine hizmet etmesi için ekonomi ve dayanaklarına odaklandı. Finansman sorunu yaşamasının nedeni ise İran ile Hizbullah'ın ABD yaptırımlarından kaçmasına yardım eden Lübnanlı ve Lübnanlı olmayan şirketlere, kurumlara, bireylere ve bankalara uygulanan yaptırımlardı.
Çalışmada, Hizbullah’ın Merkez Bankası Başkanı’na boyun eğdirme ve ABD yaptırımlarına uymamaları için bankalara yaptığı baskıların başarısız olmasından sonra bir sonraki aşamaya yönelik planının, ekonominin motoru sayılan Lübnan bankacılık sistemini bozmaya dayandığı uyarısında bulunuldu. Jammal Trust Bank’ın 2019 eylülünde maruz kaldığı, kendisini tasfiye etmeye ve nihai olarak kapanmaya zorlayan yaptırımlardan sonra bankaların Hizbullah’ın her türlü baskısına direndikleri biliniyor.
Hizbullah’ın planı, Lübnan bankacılık sisteminin (Merkez Bankası ve ticari bankalardan oluşan iki tarafı ile) Lübnan ulusal ekonomi döngüsü içindeki rolünü değiştirmeye dayanıyor. Bu sayede Hizbullah, ithalat ve ticaret açısından Lübnan ekonomik döngüsünün temellerini ele geçirmeyi, dolayısıyla bir yandan Lübnan lirasının döviz kuru karşısındaki düşüşünden kaynaklanan korkuyu diğer yandan bankalardaki mevduatların kaderi sebebiyle bankalardan çekildikten sonra Lübnanlıların elinde bulunan nakit parayı kontrol etmeyi başarabilir. Bankaların verdiği bilgiler, bu nakit paranın 6 milyar dolardan fazla olduğu yönünde. Bunlara bir de 7 milyar Lübnan lirası ekleniyor. Hizbullah, dış ticaretin bir kısmını kaçakçılık, iç pazarları ise kaçak Suriye, Irak, İran ve Türk malları spekülasyonu yoluyla kontrol etmek için büyük miktardaki bu nakit parayı ekonomi ve ticari sisteminde kullanmayı hedefliyor. Bu, Lübnan yasalarının ve bankacılık sisteminin denetiminden kaçarak ABD yaptırımlarını geniş ölçüde delmesine olanak tanıyacak.
Hizbullah’ın planı ile ilgili bilgiler bunu şöyle açıklıyor…
Lübnan bankacılık sisteminin bozulması, ithalat amacıyla kredi sağlama ve para transferlerine dayalı mevcut geleneksel ticari işlemlerin de bozulmasına yol açacak. Bu noktada, Lübnan’ın yılda yaklaşık 20 milyar dolar ithalat yaptığını unutmayalım. Hizbullah işte bu geleneksel ticari sistemin alternatifi olmaya çalışıyor. Bunu da, bankacılık sistemi yoluyla ithalata dayalı geleneksel ticari sistemi bozup Lübnan pazarlarında temel tüketim maddelerinde eksiklik yaşanmasına sebep olarak başarmak istiyor. Böylece Hizbullah, kaçakçılık faaliyetlerine kapıyı sonuna kadar açacak olan gerekçeyi, yani iç pazarların ihtiyaçlarını karşılama gerekçesini elde edecek.
Bu verilere dayanarak, Hizbullah’ın öncekinden daha güçlü bir şekilde ithalat hattına giriş yaptığını ve iki stratejik hedefini gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Bu hedeflerin ilki malları ülkeye sokmak, satmak ve kârlardan yararlanmak için kara sınırları, yasal ve yasa dışı hava ve deniz tesisleri üzerindeki kontrolünden yararlanarak kendi kendini finanse etmek.
İkincisi; İran ve Suriye ürünlerinde (son olarak İran ilaçları), Hizbullah’a bağlı olan ve finansal sisteminin bir parçası sayılan şirket ile tüccarlara pazarlar temin etmek. Her iki durumda da Hizbullah, ABD yaptırımlarını delmeyi, Suriye ve İran rejimlerinin ve bölgedeki uzantılarının finans kaynaklarını kurutma çabalarını boşa çıkarmayı dolayısıyla İran’ın ve uzantılarının bölgesel genişleme projesini finanse etmeyi başarmış olacak.
Bu nedenle Lübnanlıların evlerinde sakladıkları malların Merkez Bankası’nın sahip olduğu rezervden daha önemli bir “finansal rezerve” dönüşmesinden korkuluyor. Buna dayanarak, Hizbullah ve Hassan Diyab hükümeti içindeki müttefikleri, 9 Mart’ta Lübnan devletinin ödemesi gereken hazine bonolarını ödememesi için direttiler. Bu bonoların değeri yaklaşık 1,2 milyar dolardı. Hükümet, bir reform planı aracılığıyla kamu borcunu yeniden yapılandırmak için alacaklılar ve IMF ile müzakerelerin başlangıcı olarak bu miktarı kolaylıkla, hem de Merkez Bankası’nın döviz cinsinden rezervlerini büyük bir riske atmadan ödeyebilirdi. Tabii ki Hizbullah, Lübnan devletinin kaynakları ve hazinenin hakları üzerinden elini çekmeyi gerçekten istiyorsa...
Fakat Hizbullah’ın bunu istemediği aşikar. Kara, deniz ve hava sınırları aracılığıyla gerçekleştirdiği kaçakçılığın mali vitrinini oluşturan ticari sistem yoluyla yaptığı gümrük ve vergi kaçakçılığının durdurulması, Lübnan devletine yıllık yaklaşık 1,5 milyar dolardan fazla gelir sağlayabilir. Emel ve Hizbullah Şii ikilisi ile ittifakları bilinen tarafların Lübnan Elektrik Kurumu üzerinde gerçekleştirdikleri akaryakıt ve dizel ithalatı tekellerini kırabilir. Lübnan Elektrik Kurumu’nun elektrik üretim üniteleri inşa etmek, elektrik kaçakçılığını engellemek yerine enerji gemileri kiralamaktan kaynaklanan bütçe açığını kapatabilir. Ki bu açık yılda yaklaşık iki milyar dolara ulaşabiliyor.
Lübnan devletinin borçlarını ödememesi, Lübnan hükümetinin ihraç ettiği bonoların yarısından fazlasını elinde tutan bankaların vadesi geldiğinde paralarını geri alamayacakları anlamına geliyor. Bu da Hizbullah’ın Lübnan ithalat pazarındaki payını artırarak kaçakçılık ve yasa dışı kâr elde etme faaliyetlerine yardımcı oluyor. Bütün bunlar, Lübnan’daki büyük “hırsızları” masum yapmaz.