İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

İran’ın uydusu stratejik bir tehdittir

Arap dünyasında bazı insanların durumu çok ilginç. Son günlerde sanatsal bağlamlarının sınırları içinde kendileri ile hemfikir veya karşı olabileceğimiz bir vizyon taşıyan şu kanalda yayınlan dizi ya da diğer bir kanaldaki televizyon programı ile kendilerini meşgul edip çok az kişinin dikkatini çeken yakın bir tehlikeye gözlerini yumdular.
Nisan ayının son haftasının ilk günlerinde İran, balistik bir füze yoluyla 425 kilometre yükseklikte yörüngeye oturtmayı başardığı “Nur” adlı askeri uydusunu uzaya fırlattığını duyurdu.
Aklımıza ısrarla şu soru geliyor: İran böyle bir şeye hazırlanırken ABD neredeydi ve bu durum, bir istihbarat başarısızlığından mı ibaret yoksa arkasında başka şeyler mi gizli?
Her halükarda İran’ın yaptığı, Arap dünyası ve komşu ülkeler için iki nedenle tehlikeli ve zararlı bir stratejik yaklaşımdır.
Birincisi: Herkesi kandıran, 2015 yılında alınan 2231 sayılı Güvenlik Konseyi kararını hiçe sayan bir füze programı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Gün geçtikçe gelişen bir program. Herkes, bu uzay füzeleri hikayesinin, yetmişli yıllardan itibaren yenilenmesi duran İran Hava Kuvvetlerinin eksikliklerini telafi eden bir askeri füze programının somutlaşmış hali olduğunu biliyor.
İran uydusunu uzaya taşıyan “Kased” adlı füze, İran’ın taktik dönemini aşıp artık stratejik bir tehdit haline geldi. Bu füze, biyolojik silah, zehirli gaz, belki de atom başlıklar taşıyabiliyor. Hatta sonunda nükleer başlıklara da sahip olabilir ki İran’ın 40 yıldır istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü hayali de budur.
İkincisi: Uydu yer küreye yakın olsa da Mollalar rejimine cumhuriyeti dışında geniş ölçekli bir kapsama alanı sağlıyor. Gözlemlediği bölgeler Ortadoğu ve Basra Körfezi’nin büyük bir bölümünü kaplıyor. Keza, İranlılara araziyi, bölgede mevcut diğer güçler tarafından yapılan değişiklikleri ve kamuflaj operasyonlarını sürekli izleyebilmeyi garanti ediyor.
Olanların, bölgede ABD varlığına yönelik bir tehditten önce Arap dünyasına yönelik stratejik bir tehlike olduğunu söylediğimizde durumu abartmıyoruz. Çünkü bu tür bir uydu, yakın zamanda çok önemli bir özellik olan sistemini uzay navigasyonu dünyasıyla birleştirme özelliğini de kazanması ile İran’ın balistik füzelerini kullanma yöntemlerini değiştirecek. Bu, daha yüksek isabet gücüne daha doğrusu yerdeki sabit hedefleri vurmakta son derece yüksek isabet gücüne sahip yeni nesil İran balistik füzeleri ile karşı karşıya kalacağımız anlamına geliyor.
Bizi endişelendiren stratejik kaygılardan biri de bunun, uzaya fırlatılan ve Washington’un füzeleri ve uzaydaki hedefleri tarafından imha edilebilecek bir uydudan çok daha fazla anlam taşıyor olmasıdır. Çünkü bu, gün geçtikçe etki ve güç kazanan bir İran uzay programının varlığını deşifre etmektedir. Nur uydusunun, İran’ın şu anki füze gücüne bağlı olarak yakın vadede uzay hedeflerini imha edebilecek duruma geleceğini belirtmek sanırım tehlikenin boyutunu anlamak için yeterlidir.
Samad füzesi ve Nur uydusu arkalarında gözden kaçmayacak bir mesaj taşıyorlar. Bu mesajın başında da, Devrim Muhafızlarının İran sahnesini tamamen ele geçirdiği, İran’da yönetim üzerindeki kontrolünü pekiştirecek ilave kazanımlar elde ettiği yer alıyor.
Yukarıda zikredilenlere ek olarak bu ikisi, doğudan batıya tüm dünyaya gizli bir mesaj da taşıyorlar. O da, koronavirüs salgınının devrimci İran’ın ilerleyişini durdurmadığı ve İranlıların liderliklerinin etrafını sardıkları ve ona güvendikleridir.
ABD’ye de bir mesaj taşıyordu: Mollalar rejimi ile uzlaşıya güvenmenin hiçbir yararı yoktur. Ne var ki Ronald Reagan ve “İran-Kontra” skandalından Barack Obama ve beş yıl önce imzaladığı kötü şöhretli nükleer anlaşmaya kadar ABD’liler bu dersi hep gözden kaçırdılar.
İran’ın uzay aracı programı askeri programının sadece bir parçasıdır. Uzaya uydu göndermek uzun yıllar alan ve kaynaklara gereksinim duyan bir adımdır. Bu da, İran’ın kendisine uygulanan uluslararası yaptırımları deldiği ve kandırmayı başardığı anlamına geliyor.
İran’ın stratejik askeri uydu ve füze tehlikesi, en kısa sürede bir Arap-Arap toplantısı düzenlenmesini gerektiriyor çünkü İran’ın kötülüğü artık yeryüzünden gökyüzüne uzandı. Bunu duyacak kulaklar ya da anlayacak akıllar var mı?