Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Nil ülkeleri ve Nahda Barajı krizi

“Nehrin seviyesi düşerse, tüm Firavun askerleri kaçsın ve Nil akışını kısıtlayan şeyden kurtulana kadar geri dönmesinler.”
Bu, Horus Tapınağı'nın duvarlarında yazılı olan bir cümledir.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması ise şöyle: “Mısır halkının haklarından ödün vermeyeceğiz ve mevcut her türlü araçla bunu korumaya çalışacağız.”
Nil Havzası ülkelerinin su paylarını koruma hakları vardır. Bu, dünya üzerinde doğrudan Mısır’la ilişkili olarak gündeme gelir. Kaynak ülke olmasına rağmen hiç kimse Etiyopya'dan bahsetmez. Çünkü Heredot tarafından tanımlandığı gibi “Mısır Nil'in armağanıdır.” Mısır'dan bahsetmeden Nil'den söz edemeyiz.
Nahda yahut Büyük Etiyopya Rönesans Barajı, Benishangul-Gumuz Bölgesi’nde yer alan Mavi Nil'in üzerine kurulan bir Etiyopya barajıdır. 1902'deki Nil suyunu paylaşma konulu anlaşmalarda, Mavi Nil veya Tana Gölü ve Sobat Nehri üzerinde hiçbir projenin yapılmaması şart koşuldu. Bu anlaşmalar, havza ülkelerinin Mısır'ın Nil suyundan olan payını kabul etmelerini ve ayrıca Mısır'ın, nehir ve kollarında yeni projeler yapılması durumunda itiraz etme hakkına sahip olduğunu da içeriyor. Etiyopya Barajı, yaklaşık 4 milyar dolara mal oldu. Bunun 1,8 milyarı Amerikan doları. İsrail’in barajı finanse ettiği yönünde dile getirilen birtakım şüphelerle birlikte bu barajın finansmanı Çin merkezli bankalar. Netanyahu'nun 2016 yılında Etiyopya'ya yaptığı ziyaretinin Nahda Barajı'nın ilk aşamasının kutlamalarıyla aynı zamana denk gelmesi bu yöndeki şüpheleri artırmıştı. Bununla birlikte Etiyopya, İsrail ile Etiyopya arasındaki enerji yönetimine ilişkin bir ortaklıktan söz etti. Nitekim Nahda Barajı, elektrik üretimi için yapılan en büyük su projesidir. Bu, Binyamin Netanyahu'nun ağız suyunu akıtmış olmalı ki şu ifadeleri kullandı: “İsrail, Addis Ababa'yı destekleyecek ve böylece Etiyopya su kaynaklarından faydalanabilecek.”
Etiyopya’nın tek taraflı olarak barajı doldurmaya hazır olduğunu açıklaması, krizi daha da kötüleştirdi ve bir çıkmaza sürükledi. Çünkü anlaşmalarda, Nil Havzası ülkeleriyle istişare yapılmaksızın baraj inşa edilmesi ve doldurulması yasaklanıyor. Etiyopya’nın amacı, inşaatı tamamlamak, rezervuarı doldurmak için zaman kazanmanın yanı sıra, Mısır ve Sudan’ı mevcut gerçekliği kabul etmek zorunda bırakmaktır. Etiyopya’nın bu davranışı, bölgesel güvenliği tehdit ediyor. Arap Birliği'nin Nahda Barajı konusundaki kararını ‘kör bir karar olarak’ nitelendiren Etiyopya Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması, krizi ele almakta diplomatik liyakatin dışına çıkıldığının göstergesidir. Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında böyle bir adımın, Nil Nehri üzerinde tamamen kontrol sağlama ve kendini tek bir faydalanıcı görme anlamına geldiği ifade edildi.
Barajın aşağı havzadaki ülkeler üzerinde ciddi etkisi olacak. Deponun dolum süresi nedeniyle yaşanacak azalmanın yanı sıra depolardaki suyun buharlaşmasıyla da kalıcı bir azalma ortaya çıkacak. Sonuç olarak Nasır Gölü’nün su seviyesi ‘daimî bir düşüşle’ karşı karşıya kalacak. Etiyopya’nın yaptığı, sonuçları ve riskleri hesaplanmamış bir provokasyondur.
Etiyopya'nın barajı doldurmak konusundaki uzlaşmazlığı nedeniyle son müzakereler çıkmaza girdi. Üç ülke, yağmur mevsimi boyunca barajın doldurulması sürecinin kademeli bir şekilde yapılması gerektiği konusunda bir ön anlaşmaya varmıştı. Ancak Etiyopya anlaşmayı bozdu. Barajın 74 milyar metreküpe ulaşan depolama kapasitesi, Mısır ve Sudan'ın yıllık su paylarına neredeyse eşittir. Etiyopya, Mısır ve Sudan'ı iki seçenekle karşı karşıya bırakmaya çalışıyor: Etiyopya'yı en yüksek irade sahibi kılan belgeyi imzalamak ya da barajın doldurulmasıyla yüzleşmek.
Nahda Barajı krizine çözüm bulmak için müzakereler yapılmalıdır. Herhangi bir tarafın askeri seçeneğe başvuracağı yönünde imada bulunması, krizi karmaşıklaştıracak ve çözüm getirmeyecek. Etiyopya’nın Temmuz ayında barajı doldurma niyetini açıklaması ve bundan geri adım atmaması, barışçıl bir çözüme ulaşma şansını ortadan kaldırıyor.