Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

İslam ekonomisi: Ekonomi kutsal mı?

Modern dönemde İslam ekonomisi adı altında bir disiplin oluşturulmaya çalışılmaktadır. İslam ekonomisi tartışmasının İslam Peygamberi’nden itibaren başlayan bir tartışma olmadığı, 19’uncu yüz yıldan itibaren oluşturulmaya çalışılan bir tartışma olduğunun altı çizilmelidir.
Kolonyalizm döneminden sonra siyasal bağımsızlıklarını kazanan ülkelerde, İslam ilkeleri ışığında ekonominin şekillenmesi tartışması yapılmaya başlanmıştır.
İslam ekonomisi tartışması, Batılı ekonomik teorilere bir tepki olarak gündeme getirilen bir kavramdır.
İslam ekonomisi kavramında, İslami ilkeler çerçevesinde bir ekonomik sistemin oluşturulabileceğini iddia eden bazı yazarlar,  sekülerizmi ve bilimlerin farklı disiplinlere ayrılmasını eleştirerek İslam şemsiyesi altında bütün bilimlerin bir araya getirilmesini savunmaktadırlar.
Attas ve Faruki gibi kimselerin ‘bilimin İslamileştirilmesi’ etrafında yaptığı tartışmalar, kaçınılmaz olarak ‘ekonominin İslamileştirilmesi’ şeklinde bir tartışmanın yapılmasına da neden olmuştur.
Mevdudi, Seyyid Kutup ve Muhammed Bakır Sadr gibi kişiler, İslam’ın kendisine özgü bir ekonomik ideolojisi olduğunu iddia etmişlerdir.
Mannan, Naqvi,  Kahf, Chapra, Zaman ve Choudhury gibi İslam’ın kendisine özgü bir ekonomik doktrini ve finansal sistemi olduğunu iddia eden yazarlar, şimdiye kadar bütüncül, tutarlı ve güvenilir bir teorik çerçeve ortaya koymadıkları gibi,  ileri sürülen iddiaların gerçek ekonomik sorunlara nasıl uygulanacağına dair pratikler de önümüzde bulunmamaktadır.
Mülkiyet hakları ve özel mülkiyet konusunda İslam ekonomisi alanında yazanların bazıları, özel mülkiyetin İslam’a uygun olduğunu söylerken, kimileri de çok sınırlı bir özel mülkiyet anlayışını savunmaktadırlar.
İslam ekonomisi ideolojisi, birbiriyle ilişkisiz, dağınık, yazardan yazara değişen ideolojik ve teolojik yönü ağır basan spekülasyonlar ve inançlardan oluşmaktadır.  
İslam ekonomisi, teorisi ve pratiği birlikte ortaya konamayan ideolojik bir ütopya olmanın ötesine geçememiştir.
İslam ekonomisi çerçevesinde yazdığını iddia eden yazarlar, bir ekonomik konuyu İslami yapan ölçünün ne olduğunu bile ortaya koyamamaktadırlar.
Modern ekonominin kavramlarını, teorilerini ve yaklaşımlarını bolca kullanan İslam ekonomisi ideolojisi yazarları, şimdiye kadar, bir İslam ekonomisinin doğumunu gerçekleştirememişlerdir.
İslam ekonomisi, doğmamış bir ideolojik kurgudur. İslam ekonomisi ideolojisi, İslami ve ekonomik olanı birlikte anlamsızlaştıran ve ortadan kaldıran bir söylemdir.
İslam ekonomisi, İslamilik ölçüsünden yoksun bir ideolojidir.
İslam ekonomisi olarak niteleyebileceğimiz bir sistem şimdiye kadar ortaya konmamasına rağmen, İslam’ın ekonomiye sıfat olarak kullanılması, Müslüman toplumlarda İslami ekonomik sistem ütopyasının duygusal ve sosyal olarak çekici olmasına neden olmaktadır.
İnsanların ve toplumların,  hayatlarını kazanmak için çalışmaya, çalıştıklarının hakkını almaya, yolsuzluktan arınmış bir ekonomik hayata olan taleplerine ve refah üretecek ekonomik politikalara olan ihtiyaçlarını istismar etmek için İslam ekonomisi kavramı etrafında ekonomik popülizm olarak niteleyebileceğimiz bir durum, din adına oluşturulmaktadır.
Faizsiz bankacılık ve kar dağıttığını söyleyen sözde İslami finans ve ticari kurumları, toplumların ekonomik kaynaklarını sömürmüşler ve toplumsal açıdan büyük mağduriyetlere yol açmışlardır.
İslami finans kurumları, toplumsal olarak derin hayal kırıklıklarına yol açan tam bir başarısızlık örnekleridirler.
İhlas Finans’ın söndürdüğü hayatların travması, toplumda devam etmektedir.
Batıya karşı din ve geleneklerini koruma adına üretilen İslam ekonomisi ideolojisi, kimlik politikasının popülist bir versiyonu olarak önümüzdedir.
Ekonomi, her şeyiyle bir insan faaliyetidir ve insan davranışının sonucu ortaya çıkan ilişkilerdir.
Ekonomi, insan yapımıdır.  Ekonomi, dini kaynaklara ve dini pratiklere dayanmamaktadır.
İnsan faaliyeti olan ekonomik faaliyetin bir dini çerçeveye sığdırılması, ekonominin kutsallaştırılması veya kutsal ekonomi olarak niteleyebileceğimiz bir kurgunun icat edilmesi anlamına gelmektedir.
Ekonomi, ilahi bir alan değil, tamamen insan faaliyetleri ürünü olan insan yapımı bir tecrübedir.
Ekonomi, dinlerin ve ideolojilerin tekellerine alacakları bir alan değildir.
Ekonominin kutsal olmadığı, ekonominin dinin sınırlarıyla sınırlandırılmayacağı ve dinin ilkeleri ışığında kutsal bir ekonomi sistem oluşturulmayacağı gerçeğinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır.
İslam ekonomisi tartışmasını ortaya atanlar, İslam adı altında kendi insani görüşlerini dinselleştirmektedirler.
İslam ekonomisi tartışması, İslam’ın bir parçası değildir. İslam ekonomisi adı altında seküler bir tartışma yapanlar, aslında ekonomi alanında insan olarak hayallerini, isteklerini ve arzularını dini argümanlarla meşrulaştırmaktadırlar. 
Modern dönemde gündeme getirilen İslam ekonomisi tartışmalarında İbn Hazm, İbn Haldun, Gazali, Ebu Yusuf ve İbn Teymiye gibi geçmiş asırların fıkıhçı ve kelamlarına atıflarda bulunulmaktadır.
İslam düşünce geleneğinde bugünkü anlamda ekonomist olarak niteleyebileceğimiz kimseler yoktur.
Başka bir ifade ile İslam düşüncesinde İslam ekonomisini sistemleştiren bir Adam Smith veya Karl Marx yoktur.
İslam düşüncesinde ekonomik sorunlar, genelde fıkhi konular olarak görülmüştür.
Fıkıhçılar,  kendi tarihsel-sosyal şartları bağlamında değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Kelamcıların ekonomik konulara ilgisinin çok sınırlı olduğunu söyleyebiliriz.
Elimizdeki fıkıh kaynaklarından günümüz dünyasına sunulabilecek bir İslam ekonomisi icat etmek mümkün olmadığı gibi, bu aslında verimsiz bir çaba olmaktan öteye gidememektedir.
İslam ekonomisi ideolojisi, Üçüncü Dünya ideolojisi olarak üretilmiştir.
Kapitalizm ve sosyalizmin zayıf olarak görülen yanları eleştirilerek İslam’ın bu sistemlere üstünlüğü iddia edilmektedir.
Kapitalizm ve sosyalizmin, materyalist ve hazcı olduğu söylenmekte, İslam’ın ise ilahi boyutu vurgulanmaktadır.
Başka bir ifade ile sosyalizm ve kapitalizm, insan ürünü, eksik ve yetersiz ekonomik sistemler olmasına rağmen İslam ekonomi ideolojisi Allah tarafından gönderilen kutsal ekonomik sistem olarak ifade edilmektedir.
İslam ekonomisi adı altında yazılan eserler, kapitalizm ve sosyalizme yönelik eleştirilerle dolu iken İslam ekonomi sisteminin muhtevasına yönelik ise çok ciddi fikirler ortaya konmamaktadır.
İslam’ın, kapitalizm ve sosyalizmden farklı bir ekonomik sistem ortaya koyduğunu iddia etmek, elimizde İslam Ekonomi Doktrini olarak ifade edebileceğimiz bir sistemin olduğu anlamına gelmemektedir.
Kapitalizmi ve sosyalizmi eleştirmek ve İslam ekonomisi ideolojisini savunmak, Müslüman toplumlara, ekonomik sorunlarının İslam ilkelerine uygun bir şekilde çözüleceğine dair bir özgüven kazandırmamaktadır.
İslam ekonomisi şeklinde bir ideolojinin kurgulanması, Müslüman toplumları gerçeklikten koparmakta, karşılaştıkları ekonomik sorunların akıl, ahlak ve adalet çerçevesinde nasıl çözüleceğine dair somut politikalar üretmelerine engel olmaktadır.
Kapitalizm ve sosyalizmi eleştirerek ortaya büyük bir İslami ajanda ortaya koymaya çalışan İslamist yazarlar, İslam’ın tek çözüm olduğunu sorgulanmaz gerçek olarak tekrar etmektedirler.
Dünyada yaşanan büyük ekonomik krizler ve sorunlardan dolayı kapitalizmin bittiği ve tek çıkış yolunun İslam ekonomisi olduğu ifade edilerek yeniden büyük bir İslami anlatı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Çözümün İslam ekonomisinde olduğunu söylemek, insanlığın küresel sorunlarının nasıl çözüleceği konusunda tatmin edici çözümlerin ve politikaların üretilmesi demek değildir.
Tek çözümün İslam veya İslam ekonomisinde olduğu şeklinde otoriter ve totaliter klişeleri tekrar etmek yerine Müslümanlar, soruları ve sorunları anlamak için sahici anlamda çaba sarf etmelidirler.
Soru ve sorunları anlamadan din adına dayatılan çözümler, çözüm değil, bizzat sorunları derinleştiren sorunlu, verimsiz ve yıkıcı yaklaşımlardır.
Müslüman toplumlar ahlak, akıl ve hukuk çerçevesinde bir ekonomik düşünme ve yaşama biçimine ihtiyaç duymaktadırlar. 
Müslüman düşüncesinin metinleri, ekonomik hayatta ahlak ve hukuka göre nasıl davranılacağı konusunda önemli değerler ortaya koymaktadırlar.
Müslümanlar için temel soru, ekonomik hayatta nasıl ahlaklı kalınacağıdır.
Müslüman düşüncesine ait kaynaklardan bir İslam ekonomi biliminin çıkması imkansızdır.
İslam’a özgü bir ekonomik sistem ve bilim icat etme şeklindeki boş bir ideolojik kurgu uğruna enerjinin sarf edilmesi yerine, Müslüman bireylerin ve toplumların ekonomik ahlakın nasıl yaşanacağı üzerine odaklaşması lazımdır.