Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Saad el-Cabri’nin yolsuzluk şebekesi

Devletlerin temellerini ve varlıklarını kemiren kurt, yolsuzluktur. Yolsuzluğun da çeşitleri ve türleri vardır. En açık ve net olanı, dünyadaki tüm yasaların kınadığı ve sadece yolsuzların savunduğu mali yolsuzluktur.
Şarkul Avsat gazetesi dünkü (Cumartesi) sayısında, ABD’li Wall Street Journal gazetesinin Saad Cabri adındaki adaletten kaçmış Suudi Arabistanlı bir kişinin yolsuzluklarından detaylı bir şekilde bahseden haberini yayınladı. ABD’li gazeteye göre haberin içeriğinde, “mali yolsuzluk”, Cabri ve örgütlü şebekesinin zimmetlerine geçirdikleri milyar dolarlar dışında söz konusu kişinin karakterinin hiçbir boyutuna değinilmedi.
Haberden, Suudi Arabistan devletinin Saad Cabri’nin iadesini talep ettiği anlaşılıyor.  ABD’liler, Cabri ve yolsuzluk şebekesi hakkında oldukça bilgiye sahip çünkü banka hesapları, ortaklıklar, işlemler ve anlaşmaların birçoğu ABD içinde gerçekleşiyordu. Bu sayede ABD’deki ilgili kurumlar, bilgileri kolayca izleyip suçları keşfedebildi.
Bu kişinin yolsuzluğu mali yönle sınırlı değildi. Organize bir yolsuzluk şebekesinin yanı sıra Müslüman Kardeşler ve siyasal İslam grupları tarafından ideolojik olarak örgütlenmiş bir şebekesi de vardı. Bu sonuncusu son derece tehlikelidir çünkü devletin kendisini ve siyasi sistemini hedef almaktadır. Keza bazıları çeşitli davalardan yargılanıp cezaevinde olan ortakları da bulunuyordu. Müslüman Kardeşler Örgütü ise Suudi Arabistan’da terör örgütü olarak tasnif edilmektedir.
Dünyadaki her ülke gibi Suudi Arabistan da yolsuzlukların yaşandığı dönemlerden geçti. Ne var ki Veliaht Prens Muhammed bin Selman, prens ya da bakan olsun yolsuzluğa bulaşmış herkesten hesap soracağını daha ilk günden açık bir şekilde deklare etmişti. Her zaman olduğu gibi söylemekle yetinmedi. Yaklaşık 400 milyar doların geri alındığı geniş çaplı bir yolsuzlukla mücadele kampanyası ile bunu eyleme de döktü.
Yine herhangi bir ülkede olduğu gibi bir kurum içinde bir kişinin yolsuz olması söz konusu kurumun yozlaşmış olduğu anlamına gelmiyor. Aksine içinde, güvenilir, sadık, her türlü yolsuzluğu tespit etmek için çabalayan devlet adamları olduğu anlamına geliyor.
Bu gazetede dün yayınlanan haberde şu ifadelere yer verildi: “Cabri, İçişleri Bakanlığında çalıştığı süre zarfında buradaki işini yöneten bir grup insanla birlikte hükümet fonlarından yaklaşık 11 milyar doları zimmetine geçirmek, kendilerine en az 1 milyar dolar aktarmak ile suçlanıyor. Geri kalan miktarın ise yolsuzluk yolunda kullanıldığı biliniyor.
Cabri ve şebekesinin ABD içindeki yolsuzluk faaliyetlerinden bahseden bölüm de oldukça ilginçti: “ABD istihbarat teşkilatları, Cabri ailesiyle ilişkili şirketlerin, Amerikan askeri tedarikçileriyle ortaklık kurduğunun, Suudi hükümetinin bu şirketlerden yaptığı alımlardan kazanç sağladığından haberdardı. Nitekim gazete (Wall Street Journal), bankalara ve yetkililere dayanan belgelerin paranın uluslararası bankalardan Cabri’ye, ailesine ve şebeke üyelerine aktığını aktardı.
Peki bu askeri tedarikçiler kimdi? Söz konusu istihbarat teşkilatlarının hangi önde gelen yetkililerinin bu yolsuzlukla hakkında bilgisi vardı? Neden şimdiye kadar sessiz kaldılar? Bu ve benzeri sorular sorulması gereken sorulardır. Wall Street Journal gazetesi bu ana hikayeyi en az onun kadar heyecanlı ve kendisini tamamlayacak yan hikayelerle sürdürmelidir.
ABD’li gazetenin haberi, Cabri’nin yolsuzluğa karışan şirketlerinin adlarına ve zimmetlerine geçirdikleri astronomik rakamlara, İsviçre, İngiltere’nin Virgin Adası ve ABD’de yönettikleri bazı şirket ve banka hesaplarına, Boston ve Kanada’nın Toronto şehrindeki bazı gayrımenkullere de yer verdi. Dolayısıyla gazetenin haberi medyatik tüketim amacı taşıyan bir haber değil, dünyadaki her ülkenin yasalarına göre Cabri ve şebekesini suçlu gösteren kesin delillerle desteklenmiş bir haberdi. Buradan yola çıkarak, gazetenin haberine göre, “Suudi Arabistan, kaçak olan Cabri’yi tutuklamak için bildirim yayınladı ve Interpol’e iade talebinde bulundu. Kanada ise kendisini teslim etmeyi reddediyor.” Kanada’nın Suudi Arabistan’a yönelik pozisyonlarını, takip edenler çok iyi bilmektedir.
Cabri, terörle savaş gerekçesi altında siyasal İslam liderleri ve kadrolarından oluşan köktenci bir şebeke kurdu. Bu şebeke “Nasihat Komisyonu” gibi içi boş sloganlar altında faaliyet gösterdi. Bazı üyeleri köktenci fanatiklerdendi ve bu satırların yazarı kendileri ile tartışmalara girişmişti. 14 Mayıs 2007 yılında el-Riyad gazetesinde “Nasihat Komisyonuna Nasihat” başlığını taşıyan makalem, bu amaçla yazılmış makalelerimden biridir.
Cabri ve şebekesi 17 yıl boyunca Suudi Arabistan’da düzeni bozdu, devlete, istikrarına ve siyasi sistemine karşı tehlikeli bir örgütsel tarzda faaliyet gösterdi. Bu, Müslüman Kardeşlerin en büyük tehlikelerinden biridir. Yani devlet kurumlarına sızmak ve içten kemirerek yıkılacak hale getirmek. Müslüman Kardeşlerin bu politikası, kurucusu Hasan el-Benna ve öğrencilerinin yazılarında açıkça dillendirilmektedir. Hatta Cuheyman el-Uteybi gibi önde gelen teröristler bile Müslüman Kardeşlerin bu özelliğini, sadece dini değil insani olarak da hoş görülmeyen ihanetlerini eleştirmişlerdir.
Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliği, krallık emriyle kurulan Suudi Arabistan Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun Başkanı güvenilir ve dürüst Veliaht Prensi’nin düzenli takibi ışığında yeni Suudi Arabistan tamamen yeni bir geleceğe doğru ilerleyişini cesaretle sürdürüyor. Kim olursa olsun, yolsuzlardan hesap sormaktan, peşlerine düşmekten, yolsuzluklarını, planlarını ve ağlarını halka ve tüm dünyaya belgeler ve gerçeklerle açıklamaktan kaçınmıyor, bunun değerini düşüreceğini düşünmüyor. Aksine bu, dünyada ayağa kalkmaya ve öne çıkmaya çalışan ülkelerin davranışıdır. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Arap halklarının övündüğü ve ülkelerinde örneklerini görmeyi temenni ettikleri bir modele dönüşmesini sağlayan da budur.
Saad Cabri, ünlü bir davetçi, siyasal İslam’ın sembollerinden, bilinen fıkıh alimlerinden değildi ama tüm bunlardan daha tehlikeliydi. Çünkü devletin en önemli kurumlarından birine, İçişleri Bakanlığına sızmayı başarmıştı. Müslüman Kardeşlerin hesabına ve devletin çıkarlarının aleyhine gözdağı ve korkutma ile bu bakanlığı yönetmişti. Yıllarca devlet ve toplumu tehdit eden aşırılıklarına ve ihlallerine rağmen bütün bu ideolojik sembolleri koruyan bir şemsiyeyi temsil etmişti.
Siyasal İslam grupları gerçek bir tehlike oluşturmaya devam ediyorlar. Bazı sembol ve kadroları halen devlet içinde ve dışında faaliyet gösteriyorlar. Sahneye güçlü bir şekilde dönmek için fırsat kolluyorlar. Entelektüeller, iş adamları ve yetkililer arasında Müslüman Kardeşlerle bağlantılı kişiler, örgüt ile temaslarını sürdürüyorlar. Bu yüzden, bu kişi ve gruplara karşı savaşımız uzundur. Maruz kaldığı uzun yıkımdan sonra ahlaki ve politik değerler sistemini sağlam temeller üzerinde yeniden inşa etmek için zamana ihtiyacımız vardır.
Son olarak; bilhassa su götürmez gerçeklerin ortaya çıkmasından sonra hukuk ve insan hakları sloganları altında yolsuz ve hırsızlara koruma sağlamak kabul edilemez. Bu kişileri korumakta direten ülkeler tüm dünyanın gözünde zor bir duruma düşecektir. Cabri’nin adresi ve hangi ülkede ikamet ettiği de bellidir.