Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Şöhrete giden zorlu yol

İtalyan tarihinin en ünlü kadın aktrisi olacaktı ve belki de en güzeli ve cazibesi. Ancak şöhrete ulaşmadan önce çok zorlu bir yolu kat etmesi gerekiyordu. Sophia Loren hatıralarına, ölmekte olan babasının yatağının ucuna oturduğu günle başlıyor. Onun babası ki annesi ile evlenmeyi ve kendisini kızı olarak kabul etmeyi reddetmişti. Bu nedenle çocukluğunun ilk yılları, insanların kendisine işaret edip gayrı meşru bir çocuk olduğunu söylemeleriyle geçmişti. Okulda iken günün sonunda arkadaşlarının alaylarından korktuğundan okuldan ilk ayrılan olmak için acele ederdi. O sadece gayrı meşru değil aynı zamanda hastalık derecesinde zayıf bir kızdı. Yüzündeki sarı renkli izler bebekliğinden kalmaydı. Annesinin ne kendisine süt alacak ne de kaldığı odanın kirasını ödeyecek parası olmadığı zamanlardan. Kaldığı evin sahibi kadın “Her halükarda yakında ölecek. O güçlü değil” diyerek her zaman annesini bu gayrı meşru çocuğu ölüme terk etmeye teşvik ederdi. 
Ama Sophia'nın annesi onunla birlikte ailesinin yanına geri dönmeye karar verdi. Utanç ölmekten daha kolaydı. Dedesi, iki kardeşi ve ninesi, Pozzuoli’deki küçük bir dairede yaşıyorlardı. Dördü de aynı yatakta uyumak zorundaydılar. Sophia hatıralarında şöyle diyor: “Uzun yıllar, bir yatakta en az üç kişi olmadıkça uyuyamadım”.
Yoksulluğun üstüne bir de savaş başladı. Almanlar Pozzuoli’yi (Napoli’ye çeyrek saat uzaklıkta) işgal etmiş olduğu için Müttefiklerin uçakları sürekli hava saldırıları düzenliyorlardı. Herkes yer altındaki metro tünellerine sığınıp geceyi orada geçiriyordu. Sabah olduğunda Sophia annesiyle birlikte yakınlardaki bir keçi çobanının yanına giderlerdi. O da onlara sadaka olarak bir bardak süt verirdi. Sonra renkli resimleri çalıp bunları birkaç kuruşa ya da bir gelato (dondurma) karşılığında satabileceğini keşfetti. Kış gelip Pozzuoli soğuklara teslim olduğunda Sophia’nın annesinin yapabileceği tek şey vardı; elbiselerini söküp kızları Sophia ve Maria’ya elbise yapmak.
Savaşın şiddeti artmıştı ve Pozzuoli halkının köylerini boşaltıp Napoli’ye gitmeleri gerekiyordu. Anne ve kızları kendilerine bazı akrabalarının evinde bir oda buldular. Ama annesinin  sokaklarda ekmek dilenmesi, savaş nedeniyle şehirde kıt olan suyu çalması gerekiyordu yoksa en küçük kızı şiddetli ateşten ölecekti.
En sonunda annesi kızının “çirkinliğine” meydan okumaya karar verdi ve onu güzellik yarışmalarına katılmaya teşvik etti. Kızına iş bulmak için onunla birlikte bir film stüdyosundan diğerine gezdi. Bu sayede Sophia orada burada küçük roller almaya başladı. Yönetmenlerin hepsi ona, eğer bu alanda çalışmak istiyorsa burnunu ve kalçalarını küçültmek için estetik ameliyatları yapması gerektiğini söylüyorlardı. Ama o onlara, böyle doğduğu ve böyle kalacağı karşılığını veriyordu.
Yıllar süren sefaletin ardından yapımcılar peşinden koşmaya başladı. Roma’dan Hollywood’a taşındı. Oradan da tüm dünyaya açıldı. En yüksek ücret alan oyuncu oldu ama yoksul hayatına geri döneceği, yeniden aç kalacağı ve yarın iş bulamayacağı düşüncesi hala onu titretiyordu. Hatıratında bu korkuların bugün bile uykularını kaçırdığını yazıyor. Ayrıca, “Bir keresinde annesi ile birlikte kendisini ziyaret ettiklerinde onları reddeden ve ikisini de kovan, hatta bir keresinde şüpheli bir işten para kazandığına dair polise şikayette bulunan babasının” neden olduğu acıyı da hiç unutmadığını kaydediyor.