Fransa’da İslam ya da Fransız resmi ve medyatik seslerin tanımıyla İslamcı şiddet hakkındaki medyatik patlamalar ve dumanı eksik olmuyor. Atalarımız, “insan hem kınar hem de mazur görür” derler. Fransa, son yıllarda bireylerin ve grupların hayatına mal olan korkunç bir şiddete tanık oldu. Bu şiddetin, İslamcı olarak tanıtılan kişiler tarafından işlendiği söylendi. Yani bu kişiler, İslam dinine mensuptu, ama bir özellikleri daha vardı; ötekine nefret ve öldürmeyi mubah sayan bir anlayışa dayanan aşırılık, şiddet ve terör. Dünyanın tanık olduğu bu kanlı faaliyetler, doğusundan batısına herkesi –Müslümanlar dahil- sarstı. Fransa’da büyük bir Müslüman topluluğun bulunması, Avrupa’da kendisini özel bir sosyal olguya dönüştürdü. Bu topluluk çeşitli ve farklı yapılardan oluşmaktadır. Örneğin, basit, neredeyse tamamen yoksul işçiler ve okuma yazma bilmeyenler gibi. Ancak yine de aralarından birçoğu kamusal alanda başarılı oldu ve bazıları büyük bir servet elde etti. Ayrıca, Fransız üniversitelerinde eğitim gören ve eğitim veren Müslüman düşünürler de var. Fransız entelektüeller Cezayirli Müslüman düşünür Muhammed Arkun’u, Malik bin Nebi’yi, Mısırlı filozof Abdurrahman Bedevi’yi, Fransız kütüphanesini Arap medeniyeti, İslam düşüncesi ve tarihi hakkındaki eserleriyle zenginleştiren diğerlerini tanıyorlar.
Fransa’daki Arap ve İslam varlığını, neredeyse kapalı mahallelerde içine kapanmış, dışlanmışlığa maruz kalmış bir gruba indirgenmesi basitleştirme, hatta yüzeyselleştirmedir.
Kuşkusuz, farklı din, mezhep ve etnik kökenlerin yaşadığı birçok ülkede olduğu gibi Fransa'da da sosyal bir sorun var. Ancak, bu ülkeler arasında herkesi hak ve görevlerde eşit tutan vatandaşlık temelinde ve devlet tarafından korunan bir yapı içinde, bir arada yaşama ve bütünleşme kurallarını pekiştirmeyi başaranlar da bulunmaktadır. Avrupa'nın kendisi uzun bir süre Protestanlar ve Katolikler arasındaki mezhepçi savaşlara şahit oldu ama ulusal devletin kurumsallaşması, medeni bir zihne ve davranışa sahip yeni bir insan yarattı. Bütün insanlar yeteneklerini bilgi, üretim ve yaratıcılık için seferber etti.
Fransa’da ve Avrupa’da son yıllarda, aralarında Müslümanların ve yabancı turistlerin bulunduğu suçsuz vatandaşların üzerine araba sürüp onları toplu bir şekilde ezmek gibi yaşanmış hadiseler, bilgisizlik ve deliliği ifade eden bir olgudur. Kendilerini İslam’a mal eden ama aslında insanları kandıran bilgisizler de bunu istismar ettikleri için, gerçek faillerden daha hastalıklıdır. Bu hastalıklı eylemlere İslam sıfatı ya da İslamcı kelimesinin eklenmesine nesnel bir tanım da eşlik etmektedir. Finlandiya'da bir camide düzinelerce Müslümanı öldüren katili Hristiyan terörist veya eylemini Hristiyan terörizmi olarak nitelendiren oldu mu? Jim Jones, 1978'de Guyana'daki "Halkın Tapınağı"nda zehirli bir içecekle 918 kurbanı toplu intihara yönlendirdiğinde, bu korkunç eylemi kim bir Hristiyan terör eylemi olarak niteledi? Jim Jones, dünyanın sonunu geldiğini söyleyerek Mesih olduğunu iddia etmesine rağmen.
Sözde İslam’ı temsil eden hastalıklı katillerin eylemlerinden, Müslümanların kendisi de nasibini aldı. İslam düşmanları sahip oldukları her şeyi İslam’ı karalamaya harcasalar kuşkusuz bu bilgisiz hastalıklı kişilerin çirkin eylemleri ile İslam’a verdikleri zararı veremezlerdi. Teröristler, kendileri etrafında naralar atarken Ürdünlü pilot Muaz el-Kesasibe’yi bir kafesin içinde canlı canlı yakıp, bu çirkin görüntüyü tüm dünyaya servis ettiklerinde, asıl yaktıkları İslam’ın gerçek imajıydı. O zaman, politikacılar, medya ve basın, İslam’a karşı büyük ve geniş ölçekli bir kampanya başlatmış, insan hakları örgütleri, İslami olan her şeyi eleştirmekte birbirleriyle yarışmışlardı. Şimdi, Moskova’da büyüyen ve Fransa’ya iltica eden hastalıklı küçük bir Çeçen genç de aynı şeyi yaptı. Fransız hükümeti, 18 yaşına ulaşana kadar bu Çeçen gence yasalar gereği gereken tüm yardımları sunmuştu. Ancak bu yaşa ulaştığında yardımlar sona erdi. İşte o zaman, bilgisizliklerine İslam’ı kalkan yapan katiller onu, bir ölüm makinesine dönüştürmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. O da işleyeceği cinayetin, ses getiren, insani duyguları ve vicdanları sarsan bir eylem olmasına karar verdi ve bir Fransız öğretmeni öldürdü. Böyle bilgisiz ve hastalıklı birisi, İslam dini hakkında ne bilebilir? İslam’ı nerede ve ne zaman öğrendi? Kuran’ı Kerim’de, “Birisini öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir ve kim, birisini kurtarır, diriltirse bütün insanları diriltmiş gibidir” denmiyor mu?
Libya’nın güneyinde İtalyan işgal kuvvetleri ile Libyalı mücahitler arasında gerçekleşen Kufra Savaşı’nda mücahitler, bazı İtalyan askerlerini esir etmeyi başarmışlardı. Libyalı komutanlardan bazıları, faşist İtalyan komutan Graziani’nin kendilerini esir aldıktan sonra idam ettiği arkadaşlarının intikamını almak için İtalyan esirleri öldürmek istediler. Ömer Muhtar ile iletişime geçip, esirleri öldürmek için izin istediler. Ömer Muhtar onlara şu karşılığı verdi: “Bizim örnek aldığımız kişi Graziani değil, esirleri affedip öldürmeyen Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir.” İslam’ın doğru ve gerçek ahlakı budur. Çeçen katil ya da onu buna azmettirenler, sınıfta Peygamber Efendimizi kötüleyen karikatürü öğrencilerine gösteren öğretmeni arayıp kendisini, bir fincan kahveye davet edip, Peygamberimizin hayatı ve İslam’ın tüm insanlığa getirdikleri hakkında küçük bir sunum yapsalardı ne olurdu? Yahut İslam dini hakkında iyi bilgi sahibi birkaç kişi kendilerine, İslam’ın gerçeklerini ve Resulünün mesajını anlatmak için karikatürlerin gösterildiği aynı sınıfın öğrencileri ile konuşma fırsatı verilmesini talep etselerdi ne olurdu?
Müslüman olduklarını söyleyenlerin yapacağı başka bir İslami davranış daha vardı; öğretmenin yaptığını görmezden gelmek ve aldırış etmemek. Kuran’ı Kerim’de Allah şöyle buyuruyor: “Bilgisiz (ve görgüsüz) kimseler kendilerine sataştıklarında ise onlara: “Selametle (barış ve güvenlik içinde olun.) derler (ve geçiştirirler, gereksiz tartışma ve kapışmalara girişmezler)”. Selamet içinde olun ifadesi, Müslümanların bu gibi durumlarda vereceği en iyi karşılıktır. Yani bilgisizlerin eylemlerini görmezden gelmeli ve onların davranışlarına karşılık vermeye tenezzül etmemeliyiz. Salman Rüşdi, Şeytan’ın Ayetleri kitabını yayınlayıp Allah’ın kitabına dil uzattığında, hiç kimse kendisini dikkate almamıştı. Ne zaman ki Humeyni, öldürülmesi hakkındaki fetvasını yayınladı, dünya genelinde birçok kalem harekete geçerek, fikir özgürlüğünü savunma sloganı altında kendisiyle dayanışan yazılar yazdı. Binlerce kişi Humeyni’nin bedava reklamını yaptığı kitabını kapıştı. Yayınladığından saatler sonra çöp kutusuna atılacak gazetedeki bir karikatür ya da bir kitaptaki birkaç satır, asırlardır kendisine inananlar ve şimdi 1.5 milyar mensubu varken İslam dinine ve resulüne zarar verebilir mi?
Fransa'da kültürel ve eğitimsel ilgiyi hak eden bir sorun var. Arapçanın isteğe bağlı olarak öğretilmesi, Fransa'daki yeni nesil Müslüman çocukları dinleri hakkında bilgisiz olma çılgınlığından korumaya büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Paris'teki Arap Dünyası Enstitüsü ile İslam Konferansı Örgütü’nün yanı sıra diğer İslami kurumlar bunda önemli bir rol oynayabilir. Bilgisizlik, nerede olursa olsun insanın düşmanıdır. Bilgi ise, herkesi koruyan, aynı toplumda hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünü yayan gerçek koruyucudur. Fransız öğretmenin katili, bilgisizliktir. İslam değil, İslam hakkındaki bilgisizliktir.
TT
Fransız öğretmeni kim öldürdü?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة