Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Aptallarla çevrili

Başlık bana ait değil, İsveçli yazar Thomas Erkinson’un 2014 yılında yayınlanan ilginç kitabının İngilizce adı “Surrounded by Idiots”ın bence en yakın çevirisi bu. Kitabın yayımcısı birbuçuk milyondan fazla sattığını söylüyor. Önsözünde de 33 dile çevrildiği belirtiliyor. Bu diller arasında Arapçanın olup olmadığını bilmiyorum, araştırdım ama bulamadım. Kitap ilgimi çekti, çünkü birçoğumuzun taşıdığı, kültürler ötesi şu düşünceyi ele alıyor ve üzerinde yoğunlaşıyor, “Ben başkalarından daha fazla bilirim. Diğerleri (aptal ya da akılsızlar) anlamazlar.” Yazar kendisine (ve elbette okuyucuya), neden kimi insanlarla engelsiz, kolayca ve basitçe konuşurken, kimileri ile konuştuğumuzda kendimizi aşılmaz ve dirençli bir engel karşısındaymışız gibi hissettiğimizi soruyor.
Konuşma sırasında muhatapların, kendilerine söylenenleri ya da düşünceleri anlamak konusunda verdiği tepkileri 4 renk kategorisine ayırıyor; kırmızı, sarı, yeşil ve mavi. Her renk, konuyu anlama ve tepki gösterme yöntemi açısından bir insan kategorisini temsil ediyor. Buna göre kırmızı kategoridekiler, başa çıkılması en zor olanlardır ve kendinizi onlarla çok yormamalısınız. Sarılar, zordurlar ve çaba gerektirirler. Yeşiller ile bazı konularda anlaştığınızı bazılarında da ihtilafa düştüğünüzü görürsünüz. Maviler ise size benzerler, çünkü tam olarak neyi kastettiğinizi anlar ve size katılırlar.Tabii ki bu yazarın yaklaşımı ve tüm insanların bu kategorilere dahil olmaları gerekmez. Bu tasnif ile verilmek istenen daha derin fikir şu; evde, okulda veya işte ilişki kurduğunuz, sizi duyan veya okuyan herkes sizin gibi değil, dolayısıyla sizden farklı insanlar görmeye alışın. Aynı sözcüklerin bazıları için çok farklı anlamları olabilir. Bunlar kitapta ayrıntılarıyla açıklanıyor ve verilen örnekler de epey dikkat çekici. Yazara göre kırmızı kategoridekiler, kendileriyle başa çıkılması en zor olanlardır, çünkü her şeyi sizin gördüğünüzün tam aksi şekilde görürler ve tartıştığınız her konuda kendilerinin kesinlikle haklı olduklarına inanırlar. Hatta “güneş doğudan doğar” gibi mutlak bir gerçeği dile getirseniz bile “tam olarak öyle değil” karşılığını verebilirler.
Yazar, karşınızdakine bir şey söylediğinizde çoğu zaman olduğu gibi anlaşılmadığını söylüyor. Sözlerimiz dinleyicinin geçmiş deneyimleri, okumaları, bilgisi, yaşam tarzı, yaşadığı çevre ve geçmiş önyargılarından oluşan birikim, hatta bilginin ilk kim tarafından verildiğinden etkilenmiş bir filtreden geçerler. Birçok insan duymak istediğini duyar. Duyduklarından işlerine geleni benimserler veya kendilerine söylenenleri sahip oldukları filtreden nasıl geçmişse öyle yorumlarlar. Yukarıda yazılanlar bir kitap incelemesi değil. Kendisi bundan daha kapsamlı bir şekilde incelenmeyi hak ediyor, çünkü gerçekten çok ilginç ve hoş. Amacım, özellikle de Kovid-19 denilen pandemi sırasında “bilgi” açısından yaşadıklarımız ve aşı hakkında söylenenler üzerinde yorum yapmak. Bir yandan sınırlı "aydınlanmış" bir kamuoyu, diğer yandan da "yanıltıcı" bir kamuoyu oluşturan bir bilgi ve karşıt bilgi dağıyla karşı karşıya bulunuyoruz.  Kanımca, "aşı karşıtı hareket" olarak adlandırılabilecek ikinci grup, daha büyük. Bu konudaki tavrınız, sorunlara yönelik farkındalığınıza veya sahip olduğunuz "filtreye" bağlı. Örnek verecek olursak, geçen hafta Kuveyt Sağlık Bakanlığından gelen mesajdan sonra, belirlenen tarihte gidip aşımı oldum. Her şey normal bir şekilde oldu. Ancak sosyal medyada ve doğrudan görüşmelerde akrabalar, tanıdıklar ve arkadaşlar arasında aşı olmanın yararları ya da zararları konusunda bir tartışma başladı.
Bazıları pandeminin esasen “büyük güçler”in işi olduğunu ve aşının özel olarak üçüncü dünya halklarından, özellikle de Arap ve Müslümanlardan kurtulmak için üretildiğini iddia ederken, bazıları da belki Çin veya ABD’de özel bir yerde üretildiğini öne sürdüler. Beni kendi bakış açısına ve tamamen haklı olduğuna ikna etmek için bir meslektaşım, kendisine gönderilen ve şarlatan “bilimciler” olarak tanımlanabilecek birçok ülkeden “uzmanların” aşının sağlığa zararlı olduğu ve ölümlere yol açtığını onayladıkları bir dolu video gönderdi. Bazıları da aşının iğnesinin açısının kendisini etkisiz kılabileceğine dair bir ABD’li bilim adamının söylediğini iddia ettikleri yalanı pazarlamaya çalıştılar. Öte yandan, sağlık alanında çalışan bazı kişilerin karşıt görüşlerin etkisi altında kalarak aşı olmaktan kaçındıklarını öğrenip şaşırıyorsunuz. Yanlış bilgilerin doğru bilgilerden 5 kat daha hızlı yayıldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bunun nedeni, kendisine inanmak isteyen psikolojileri tatmin ediyor olması. Zamanlarının büyük bir bölümünü WhatsApp hesaplarına gönderilen mesajları incelemeden başkalarına göndermekle geçirenlerin olması ve görsel-işitsel medya da doğru olanı teyit etmek yerine, nereden geldiği bilinmeyen yanlış haberlerle ve uzmanlara şüphe dağını büyütecek “akılsızca” sorular sorarak buna katkıda bulunuyor. Birçok kültürden toplumlar var olan bu şüpheyi paylaşıyor. Fransa gibi gelişmiş olduğu düşünülen ülkelerdeki aşı karşıtı kitlesel yürüyüşler de bu konudaki şüphe ve kafa karışıklığına delalet ediyor.
Her gün kamuya açık veya kişisel olarak ele alınan birçok konu gibi, pandemi konusunda da politik, toplumsal, kültürel ve ekonomik olarak "özünde birbiri ile çelişkili" görüşler var. Belli bir dogmaya sahip olanlar ve tartışılan konu ile duygusal bir bağ kuranlarla uzlaşılamaz, çünkü bu kişiler kırmızı kategoridendir. 11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kulelere düzenlenen saldırıyı örnek verecek olursak, kendisinin “Siyonistlerin” işi olduğunu veya en azından arkasında ABD istihbaratının olduğunun altını çizenler var. Kanıt olarak, bizzat bazı ABD vatandaşlarından duydukları açıklamaları gösteriyorlar. Sanki bu kişiler ve başkaları kırmızı kategoriye dahil olamazlarmış gibi.
Hatta Kuzey Amerika’nın yerli sakinlerinin sadece Müslüman oldukları için soykırıma maruz kaldıklarında ısrar edenler de var. Bir konu hakkındaki yorumlarda görülen çelişkili tavırlar ve keskinlik, genellikle “komplo teorileri” olarak tanımlanır. Komplo teorileri alanında tüm konular kolaylıkla seferber edilip kullanılabilir. Bunun sebeplerinden biri “insanın bilmediği şeye düşman olması” olabilir. Bir kişi veya toplumun bir konudaki bilgisi ne kadar az ise, onlar için daha rahatlatıcı olan mantıksız, efsanevi veya gerçek dışı yorumlara daha eğilimli olurlar. Bazıları söylediklerinin doğru olmadığını, en azından tamamen doğru olmadığını bilirler ama “otorite” korkusu ve baskısı ya da çıkarları yahut geliştirdikleri filtre büyük olasılıkla çoğunlukla mantıklı görünen düşünceleri geçirmediği için bu yanlış yorumları benimserler. İşte yukarıda bahsettiğimiz kitabın bu tür tavırlara verdiği karşılık; bütün bu yorum biçimleri doğal, dolayısıyla farklı filtreler ile karşılaştığınızda hayal kırıklığına uğramayın.
Sonuç olarak, sözcükler güçlüdür ama daha önemli olan sizin hangi sözcükleri seçtiğinizdir. Çünkü yanlış sözcük seçimi sizi aptal durumuna düşürebilir.