Ömer Özkaya
Yazar
TT

Gücün diyalektiği, morfolojisi ve kimyası

-Tüm brifing dosyalarının, PowerPoint sunumlarının ve son durum raporlarının bugün gündeme getirilmesi iptal edilmiştir. Gündemimiz, gücü ve unsurlarını yeniden tanımlamak üzerinedir. Yepyeni bir tablo ile karşı karşıyayız. Ülkemizin, ulusumuzun ve bileşenlerimizin -son anda taraf değiştirmedilerse- gücünü yeniden koordinatlamak ve değişen şartlara göre yeni bir ordu, yeni bir devlet, yeni bir ulus tanımı yapmak artık zorunluluk haline gelmiştir.
Bileşenlerimiz, müttefiklerimiz ve dostlarımız gibi kavramların da yeniden üretimi söz konusudur. Bilinmesini isterim ki bu türden toplantılar tüm başat başkentlerde yaratıcı ve devrimci bir yaklaşımla fazlasıyla yapılmaktadır. Eski kavramları bir yana bırakarak, GÜÇ, EGEMENLİK, EKONOMİ, ORDU VE DİPLOMASİ’ye yeni tanım getirme seanslarını başlatıyorum.
-Efendim, genelkurmay başkanı olarak yeni durumumuzu tanımlıyorum. Ordumuz konvansiyonel bir güç olarak dünyadaki en güçlü ordudur. Fakat ne yazık ki bu eşsiz gücün aşırı kullanımı sonucunda stratejik sonuçlar elde etme kapasitesi sıfıra yakındır.
Ordumuza, Ortadoğu'da, örneğin Irak’ta kullandığımız gibi ya da Suriye, Mısır, Libya ve Somali’de konuşlandırdığımız gibi fonksiyon gördürme olanağımız hala vardır. Fakat buradaki heyettekiler de önemli oranda katılıyor ki konvansiyonel güç ve güç unsurları, önümüzdeki süreçte eski statümüzü teyit, takviye ve geliştiriciliği pekiştirmek için kullanılacak durumda değildir.
Asya’da Japonya’yı yendik, Vietnam'da başarısız olduk. Asya, Avrupa’ya yeni bir ruh ve enerji ile beden verdi. Fakat bizim ulusumuzun Asya’da konvansiyonel imajı ve tarihteki bıraktığı izler, ya çok daha ağır bir konvansiyonel ve post konvansiyonel savaş stratejisi uygulamamızı zorunlu kılacaktır ya da Asya’da gücümüzü, sizin de ifade ettiğiniz gibi, yeniden tanımlamak ve yeni nesil silahsız ordu kullanarak ağırlığımızı artırmak zorundayız.
-Sayın genelkurmay başkanı, Batı'nın yeni bir ideolojiye ve felsefeye gereksinim duyduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat bunun, Kapitalizmin, Sosyalizm veya Marksizm’in ya da antik ekonomik “izm”lerin yeni sürümleri olmaması zorunluluktur.
-Çok daha devrimci yaklaşımlar istiyorsak birçok bilim dalından bilim insanlarını bu toplantılarda dinlemek durumundayız.
-Bu aşamayı maalesef şu koşullarda işletemeyiz. Devlet bürokrasisinin birikimlerini öncelikle son kertesine kadar kullanmalıyız. Ordunun en az yüz tane Harvard ve MIT düzeyinde üniversite kuracak kadar yetişmiş personeli var. Bunları acilen değerlendirmeye almak gerekmektedir.
-Dışişleri de Orta Avrupa’nın doğusunda kalan tüm personelinin bilgilerinin yeni sürece ve konsepte göre güncellemesi ve simülasyonu işlemini başlatmıştır efendim.
-Efendim, maliye, hazine, bankalar, teknolojik merkezlerimiz, üniversiteler ve şirketlerimiz, bu yeni olağanüstü tablonun gerektirdiği tüm güç ve güç unsurlarını tanımlamak ve sağlamak konusunda kısa zamanda koordine ve organize edilebilir.
-O halde şimdi "güç" dediğimiz sihirli kavrama yeni bir içerik vermek, konvansiyonel gücümüzü yeni üreteceğimiz güçle birlikte kullanmak için devlet siyasetini ve diplomasisini burada bugün formatlıyoruz.
-Efendim, konvansiyonel yapımızın bu kadar iş göremez durumda olduğu bir panik yanılsaması olamaz mı?
-Panik yanılsaması mı? O süreç ve eşik çoktan aşıldı sayın bakan. Hiper geometrik oranda gelişen ekonomik, finansal, askeri, diplomatik, bilimsel ve teknolojik olgulardan söz ediyoruz. Sahip olduğumuz tüm konvansiyonel güç hurda yığını gibi kalabilir elimizde.
-Nükleer güçlerimiz var.
-Ardımızda Hiroşima’lar, Nagazaki’ler veya Vietnam’lar bırakarak daha ne kadar mesafe alabiliriz?
-Önümüzdeki süreçler ne yazık ki eski usulleri, stratejileri ve yöntemleri reddediyor.
-Aksi olsaydı Trump zaten sonuç alırdı. Her şey "yeni nesil" diyecektim artık o bile demode oldu
-Gelişmeler hipersonik hızda. Kriz masaları ve master kriz masaları oluşturulması kararı acilen alınmalıdır.
-Olağanüstü master kriz masaları desek daha uygun.
-Yüksek dereceli panik düğmesine mi basıyoruz?
-Diğer önemli ülkeler gibi biz de yüksek dereceli panik düğmesini maalesef kullanıma aldık.
-Elias Canetti’nin “kitle ve iktidar” kitabı yeni duruma uyarlanamaz mı? Kendisini davet etsek.
-Ölmese kesin burada olur, kitlelerin, iktidarın ve gücün yeni tanımını ondan alabilirdik.
-Efendim güç kavramına diyalektik, morfolojik ve kimyasal açılardan da bakabiliriz.
-Diyalektik yöntemi zaten istihbarat, finans ve diplomasi alanlarında yoğun şekilde kullanmıyoruz mu?
-Tabii ki kullanıyoruz. Dinsel, kültürel, etnik, yani antropolojik olarak diyalektik yöntem, çarpan etkisi yaratacak şekilde yoğun kullanımda.
-Efendim, ben kullanım türünü geliştirmekten, yeni boyutlar eklemekten ve negatif diyalektikten bahsediyorum.
-Negatif diyalektik de nedir?
-Düne kadar ve şu anda pozitif lineer yani dikey diyalektiği kullandık. Şimdi de tersini kullanıma alalım önerisini getiriyorum.
-Yani?
-Yani yeni bir sosyoloji bilimi ve yeni bir siyaset bilimi önerim var. Bunu yapabilirsek devrimci ve kökten bir ekonomik, siyasal, kültürel, psikolojik ve hepsinden öte sosyal medya türbülansı yaratabiliriz. Buna hazırlıklı bir ülke ya da odak olduğunu sanmıyorum. Bir de diyalektik teknikleri unuttular onun yerini kuantum teorisi ve onun üst türleri aldı.
-Kuantum teorisinin üst türleri de ne demek?
-Efendim artık kuantum teorisine kuantum sıçraması yaptırdılar demek istiyorum.
-Yani Sayın Bakan?
-Efendim NASA bu bağlamda en stratejik ve etkili silahımız olabilir. Çin’in yapay Güneş, Ay’ın karanlık yüzeyine iniş gibi atılımlarına Elon Musk’ın uyduları ile mi yanıt vereceğiz? “Çin, gecenizi, gündüzünüzü, yani zaman kavramını çöpe atıyorum” diyor.
-İşte asimetrik tabloyu bu gibi uzay teknolojisi atılımları oluşturuyor.
-Efendim, Çin’in savaş stratejileri üzerinde çok çalıştım, Çin kültürü üzerine de. Asya ülkelerinde bulundum. Çin mücadele kültürü, başkalarının gücü üzerinde sörf yapmak temelli. Benim önerim güç kavramını ters veya negatif diyalektik ile yeniden tanımlamak. Sonra güç kavramının morfolojik yorumlaması, morfolojinin tıpsal kullanımdaki etkinliğini güç kaynağı olarak kullanmanızı sağlar. Bu teknik bir konu. Bunu daha laboratuvarsal bir ortamda anlatmak isterim. Güç kavramını kimyasal ve fiziksel bir boyutta yeniden ele alabiliriz.
-Kimyasal ve biyolojik kitle imha teknolojilerinden mi söz ediyorsunuz?
-Efendim ben konvansiyonel ya da post konvansiyonel hiç bir silah ve savaştan bahsetmiyorum. Sadece beyni algılama değil de zihniyeti yeniden kurgulamaktan söz ediyorum. Yani oryantalizm kavramının enformatik ve antropolojik kullanımı, önerim. Yani antropolojik ve enformatik süreçleri yeniden mimarize etmeyi öneriyorum. Bunu başarırsak diyalektiğin tersine, morfolojinin doğrusal, kimyanın yine tersine, antropolojinin ve enformatik tekniklerin de farklı bir kullanımı ile Küre’ye yeni bir format atabiliriz.
-Efendim bunlar çok teknik ve çok analitik etütler gerektirir. Uzun bir zaman dilimi gerekebilir.
-Katılıyorum, “bu konu MIT’nin alanı” diye not düşelim.
-Şu anda üstte tasarım ettiğim gibi ABD’de ya da İngiltere’de ve Almanya’da bu türden yüzlerce toplantı ve etüt yapılıyor beyler. Hızla savruluyoruz. Hızlı ve bir o kadar da sakin olanlar kazanacak. Devletler genelde yavaş olurlar. Hızlı olduklarını düşündükleri zaman da genelde hata yaparlar. Bu nedenle küresel şirketlerimiz için yeni senaryolar geliştirmek zorundayız. ABD’de ya da Çin’de yukarıdaki tasarımını yaptığım toplantıların çok daha ileri düzeyde olanları yapıldıkça yansımaları devletlerin vücut diline yansıyacaktır. Bu vücut dillerini iyi okursak önümüzdeki çeşitli savaş türlerini atlatmak için yeni stratejiler geliştirebiliriz.
Yukarıdaki hayalî ABD toplantısının bize öğrettiği şudur Beyler, her şey tersyüz edilerek veya her şekilde karşımıza çıkabilir. Çok uluslu bir şirket olarak bizler de gelecek vadeden parlak ve üstün zekâlı gençlere yatırım yaptık. Küresel bir şirket olarak elimizde yüzlerce, binlerce bilim insanları ve uzmanlar var.
Bu süreçte devletlerin birbirleriyle mücadeleleri her zaman olduğu birçok alanda bizlere kuantum sıçraması yaptıracak fırsatlar sağlayacaktır.
Çin’in yapay güneş teknolojisi ve hatta yapay galaksiler teknolojisi Elon Musk’ın ve diğer girişimcilerin ve devletlerin tüm uzay araştırmaları ve teknolojilerini çöp haline getirebilir.
Yarın Çin fikir ve düşünce özgürlükleri ve insan hak ve hürriyetleri alanında radikal bir karar alıp kısıtlamaları kaldırabilir. Çok açıktır ki internet ve sosyal medya platformları, demokrasi ve özgürlük tabanlıdır. Asya’nın bilişim teknolojilerini alış veriş merkezli kullanımı bir süre sonra doyum noktasına ulaştığında, Batılı rakipleri, Çin’i sosyolojik ve ideolojik bir çevreleme ile siyasal ve ekonomik vizyonunu indirgeyebilirler. Bu indirgeme de Çin ve bileşenleri için ciddi bir kırılma noktası oluşturur.
“Örgütlü olmayan, bireysel, siyasal, ekonomik, sosyal ve ideolojik eleştirilerin önünü Çin beklenmedik bir biçimde açarsa küresel dengeler nasıl değişir” gibi konuları daha çok irdelemek gerekmektedir.
-ABD’deki Kongre işgali, Çin ve diğer kısıtlamacı ülkeleri kısıtlamaları daha da artırmaları yönünde motive eder mi? Böyle bir motivasyon, küresel dengeleri bir süre daha Batılı ülkeler lehine sabitler mi?
-Doğal olarak bu mümkün. Ancak SSCB’nin özgürlükleri aşırı derecede kısıtlayıcı davrandığı için siyasal ve zihinsel donukluğa maruz kalıp çöktüğünü unutmamak gerekiyor.
-Bir şeyi unutuyoruz; Çin toplumu, Batılı değil. Asya toplumları da Batılı değil. Demokrasi ve özgürlükler bu bağlamda bu ülkelerde önemli ve ciddi hedefler olmayabilir. Demokratik bir Çin mi, mevcut Çin mi?
-Çok önemli bir sorunsal. Ayrıca demokrasinin ilkel uygulamaları tüm toplumlarda her zaman var olagelmiştir. Sosyolojik ve antropolojik veriler bu savı destekliyor.
-Çin’in korkusu, rejimin değişme olasılığı. Bu olasılığı kontrol altında tutmak için çeşitli stratejiler geliştirmek zorunda.
-Çin’in ya da Asya’nın rejimleri bizim şirketlerimiz için kısa ve orta vadede risk oluşturmuyor. Küresel ticaretin önünde engeller oluşturacak ideolojik ve siyasal yaklaşımlar, Batı’da da Doğu’da da bizler için risk.
-Gümrük duvarlarını yükseltme savaşlarına karşı daha hazırlıklı olmalıyız. Asıl riskimiz budur.
-Bence küresel bir filantropik yaklaşımı desteklemek risklerimizi azaltır. Ancak bu filantropik yaklaşımı, kitlesel nüfus ve kitlesel isyanları engelleyecek düzeyleri aşmamalıdır. Bunun ideolojisine gereksinimimiz var.
-Pandemiye bağlı ekonomik kriz, kendi ideolojisini üretecektir. Doğu ve İslam kültürü içindeki "bir lokma, bir hırka" prensibi Küre’ye uyarlanabilir.
-İyi de bunun öncülü olabilecek hippi ve bohem kültürünü çok aşağılayıcı şekilde etiketleyerek bireyleri ve kitleleri Wall Street’e yönlendirerek buradaki manevra alanı daraltılmadı mı?
-Evet, bohem hayatları ve hippi kültürünü yeniden yüceltmek mümkün değil midir?
-Gerekli GB, az lokma, kot pantolon ve tişört ile sonuç alınabilir. Olgusal olarak bilgisayar gençliği zaten yüksek teknoloji, düşük yaşam standartlarını özümsemiş durumda.
-Bu tür sosyolojik ve kitle psikolojisi etütleri, bizlerin değil, devletlerin sorunu değil mi?
-Bazı araştırmalar gönüllü kölelik olgusunun hortladığını bulguluyor.
-Beyler sonuç olarak pandemik süreçlerin devam edeceğini DSÖ ve önemli tıp otoriteleri sürekli vurguluyor. Küresel bir şirket olarak bizlere düşen, pandemik toplumsal ve ekonomik kültürler ile bireysel ve kitlesel tüketim kültürlerini öngörmektir.
Bizler bu bağlamda etütlerimizi derinleştirmeliyiz. Trendler belli olmakla birlikte bir anda “bir kaç GB, bir lokma, bir kot pantolon ve tişört" ile yetinecek kültürü önerdiklerimizin arasına her an bizler de katılabiliriz. Tüm sigortalarımıza rağmen, tüm güvenlik önlemlerine rağmen bir anda çulsuz kalabiliriz. Bir an Endülüs İslam devletinin yenik düşen emiri gibi hissettim kendimi.
Beyler bu yeni olağanüstü siyasal ve ekonomik süreçler için gereksinim duyduğumuz bilimsel verilerden ve stratejilerden yoksunuz. Başka birçok devlet de bizim durumumuzda. İdeolojik, siyasal, sosyal, dinsel, kültürel ve bireysel dezavantajlar bagajımız çok yüklü. Hep dezavantajlı gruplar için kanaat önderleri ürettik. Galiba bizler de dezavantajlı grupların tecrübelerine en azından göz atsak iyi olur.