Dr. Muhammed Nuğaymiş
Kuveytli yazar
TT

Hikâyenin diğer yarısını da dinlemek

Davud Peygamber insanlar arasında yargının uygulanmadığı sıradan bir günde ibadet ettiği sırada iki kişi “mabedin duvarına tırmanmış”, (Sâd Suresi 21. ayet) yani kapı kapalı olduğu için duvarın üzerinden atlamıştı. “Davud onları görünce telaşlanmıştı, ‘Korkma’ dediler. ‘Birimizin diğerini haksızlık etmekle suçladığı iki davacıyız biz. Aramızda adil bir hüküm ver; doğruluktan sapma, bize de doğru yolu göster’ ”(22. ayet). Ardından hikâye şöyle devam ediyor:
“‘Şu adam benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise bir tek koyunum var. Buna rağmen ‘Onu da bana ver’ dedi ve bu tartışmada bana baskın çıktı.’” Yani biri hem gücü hem dili akıcı kullanışı hem de izahatı dolayısıyla diğerini mağlup etmiş. “Davud şöyle dedi: ‘Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana karşı haksızlık etmiştir.’” (24. ayet). Nitekim Davud aleyhisselam, hasmını dinlemeden bu kişi lehine hüküm vermiştir. Ancak Ibn Useymin’in zikrettiğine göre hüküm vermenin yolu, hüküm verenin diğer tarafı dinlemeden hüküm vermemesidir.
Hikâyenin ya da ayrıntıların tamamlanması için her iki tarafın da dinlenmesi gerektiğine dair bu derin ve anlamlı hikâye faydalı olacaktır. Peki ya başkalarını yargılayacak olsaydık. İnsan çokça hata yapan bir varlık olduğu için günün birçok saatinde böyle yapıyoruz. Nitekim tüm bakış açılarına dikkate almama ile karşı karşıyayız. Yazı unsuru da mevzuya dahil olduğunda karışıklığın bulanıklığı daha da ortaya çıkar. Yargının bazı savunmaları ya da delilleri yazmaya, hâkim huzurunda tanık ifadelerine başvurmaya meylederek modern çağda yaptığı da budur. Meşhur Starbucks’taki çalışanlar bile karşılamanın ardından müşteriye kulak verir. Müşteri isteğini sözlü olarak belirtir, bardakların büyüklüğünü eliyle işaretler, ardından çalışan bardağın büyüklüğüyle birlikte ayrıntıları yazar. Böylece profesyonel kahve makinesinin işi bu noktada kolaylaşır; zirâ iki taraftan da sipariş dile getirilmiş, yazıya dökülmüştür. Hatalar ve maliyetler de bu şekilde azaltılmış olur. Bir kafe, talebi anlamak için bir mekanizmaya sahip olmadığı taktirde her gün 5 bardak kahvenin çöpe atıldığını, bir bardağın da 5 dolar ettiğini varsayalım; bu da günde 25 dolar zarardan şube başına yılda 9 bin 125 dolar zarara denk gelir. Bu kafenin tüm dünyadaki şube sayısının da 20 bin olduğunu farz edelim, nitekim iki tarafın da faydalanmadığı bir dinleme mekanizmasının yokluğu sebebiyle yıllık 182,5 milyon ABD doları değerinde bir zarar kaydedilir. 
Modern çağda şirketler bu durumun ciddiyetini kavrayarak, iç ve dış ilişkilerinde düzenlemeler ve sistemlerle "yanlış anlama çemberlerini" azaltmak için organizasyon yeteneklerini geliştirmeye başladılar.
Nitekim bahsi geçenlerin hepsinden ibret çıkarabiliriz.