Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

İnsan Kardeşliği Belgesi’ni tweetle birleştiren ortak zemin!

Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid, Twitter üzerinden bir açıklama yaparak, eğitimin, insanı hayatın sınırlarında kalmak yerine yücelttiğini ve onu insanlık düzeyinde önemli kıldığını belirtti.
Bu tweet, kelimeler açısından az, harfler olarak sınırlı, cümle olarak dar ve iki cümlede mütevazı bir mesaj içeriyordu.
Ancak mesaj bir insanı, insan olarak kapsayabilecek düzeyde de genişti.
Kaldı ki eğitim, insanı yalnızca kapsamakla kalmaz, evrendeki çeşitli yaratıkların bildiği biyolojik yaşamdan, yalnızca Allah’ın insanları yarattığı fıtrat ilkeleri uyarınca başkalarıyla birlikte hareket eden Ademoğullarını kapsayan insanlık ailesine taşır.
Tweet, oldukça hoşuma gitti ve onda, eğitimi bir insanın hayatında olması gereken yere koyan şeyin ne olduğunu gördüm.
İnsanların hayatlarında eğitimin gerekliliği ve tüm halkların bilmedikleri bir ülkeye eğitimle ellerini uzatma yeteneği hakkında konuşulduğunda her zaman, genişletilmiş bir süreç olarak mevcut olmayan yeni bir boyut kazandırdığını gördüm.
Bu noktada, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) 4 Şubat 2019 tarihinde El-Ezher Şeyhi Dr. Ahmed et-Tayyib ve Papa Francis tarafından imzalanan İnsan Kardeşliği Belgesi’ne sponsorluk yaptığını hatırlayabiliriz. Dünyadaki insanlar arasında aranan anlam bakımından benzersiz olduğu için eşsiz bir belgeydi.
Bazı yönlerden tweet, belgeye yakın görünüyor. İkisi de yaşadıkları topraklarda insanlara hitap etmek üzere BAE’den yola çıktılar. Her ikisi de her bir ‘insanı’, parantez içinde yer alan bu kelimenin anlamında uzlaştırmak için yaşamlarındaki ve uzun yolculuklarındaki koşulların gereklerine teşvik eder.
İnsan Kardeşliği Komitesi Genel Sekreteri Müsteşar Muhammed Abdusselam, bu yıl imzalamanın yıldönümünde, belgenin hazırlanış aşamalarını belgeleyen bir kitap yayınladı. 2016 yılında Şeyh Tayyib ve Papa arasında bir görüşmeyle sürecin ne kadar erken başladığını anlatıyor. BAE’nin başkentindeki taç giyme törenine kadar tekrar eden daha sonraki görüşmeler, bir belgenin imzalanmasıyla, iki büyük dini sembol arasında türünün ilk örneği oldu.
“İmam, Papa ve Zor Yol: İnsan Kardeşliği Belgesinin Doğuşuna Bir Ahit” adlı kitap, Dubai, Abu Dabi, Riyad ve Londra’da yayınlandı. Yakın gelecekte, Kahire’de yeni bir baskısı yayınlanacak ve başlığından, konusunun ‘sahibin zihninde hayret uyandırıcı bir fikir olmasından, dünyanın konuştuğu bir törende iki adamın imzalamasına ve ilkelerini her ülkede eğitim müfredatına dahil etmek için çalışan bir komite oluşturulana kadar’ bu belgede olduğunu anlayabilirsiniz. Belki de kelimelerini ve içeriğini, tüm anlamıyla insani ilkeler oluşturuyordur.
Papa, toplantılardan birinde oturup Şeyh’e bir gün yaşadığı bir hikâyeyi anlattı. Afrika kıtasındaki bir ülkeyi ziyaret ettiği bir zamandı.
O ülkedeki havalimanına indiğini ve din adamlarından birinin kendisiyle görüşmek üzere orada bulunduğunu, birkaç çocuğun da kendisini beklediğini ve onlarla tek tek el sıkıştığını anlattı. Ancak ilk başta anlamadığı bir durum olarak, her çocuğun kendisini selamladığını, ama gözlerinin, arkadaki din adamına odaklandığını belirtti.
Papa, ilk başta ne olduğunu ve çocukları arkalarına baktıran şeyi anlamamıştı. Onu selamlamak yerine ona bakıyorlardı. Ama çocukların dikkatini neyin çektiğini görmek için geriye baktı. Bu sayede, kendisini takip eden din adamının cebinden tatlılar çıkardığını ve bunları, Papa ile el sıkışmasını bitiren her çocuğa dağıttığına şahit oldu.
Sonrasında ne olduğunu anladı ve ne diyeceğini bilemeden gülümsedi. Ama bu kısa süreli an onu meşgul ederken Papa, ziyaretine devam etti. Ve yanına ne zaman bir misafir gelse, bu hikâyeyi misafirine anlatmaya devam etmişti.
Hikâyeyi anlatmak ya da hikâyenin anlamını karşıya aktarmak istemişti. Ama hikâyeyi, gözleriyle gördüğü şekliyle anlattı. Ve herkesi, gözlerinin gördüklerini ve konu hakkında aklındaki yorumları görmelerine izin vermek için, kendisini dinlemeye ya da dört şehirde yayınlanan kitabı okumaya bıraktı.
Hikâyenin özgünlüğü ve kendisini selamlamaya gelmelerine rağmen gözleri arkalarındaki tatlılara takılmış çocukları görünce Papa’nın yaşadığı şaşkınlıkla birlikte, tek bir temel anlam mevcuttu; Ve diğer her şey alt anlamlar olacaktı.
Her çocuğun gözlerinin, Papa’nın elindeki şekerlemeye odakladığını ve elini sıktıkları Papa’nın yüzüne de bakmadıklarını düşünüyorum. Aksine barındıkları fıtrattan dolayı masum davranıyorlardı. Dünyaya bu fıtratla gelmişlerdi. Bu da çağın lekelerini taşımayan, pek çok insanın yaşadığı hayatların sahteliği ile karıştırılmayan soyut ve kusursuz bir doğaydı. 
Geçen ayın 22’sinde Dünya Günü kutlamalarının yıldönümünde Papa, bizi misafir eden gezegenin, üzerindeki Ademoğullarından oluşan misafirlerinin davranışları nedeniyle bir uçurumun kenarında durduğunu ve insanların kendimize önem vermek için doğaya dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Bu uyarıyı yaparken, Afrikalı çocukların görüntülerini hayalinde canlandırmış olmalı. Ve her birimizin, havalimanında karşılandığında çocukları tatlılara doğru hareket ettiren aynı ilk fıtratla hareket etmemizi diledi!
Görüntüyü hatıranın sınırında tutan bilincin ötesinde de olsa, bunu diledi.
Kamuoyuna açıklanmamış olsa da eğitimden, farklı bir perspektiften bahsederken Şeyh Muhammed bin Raşid’in kastettiği aynı fıtrat, hayatta olmak ile insanca yaşamak arasında ayrım yapan aynı içgüdüdür. İçimizden biri, insan olmadan tüm hayatını yaşayabilir. Çünkü her insan bir bireydir. Ama her birey bir insan değildir. Yaşamakla insan olmak arasında bir mesafe vardır!
Kısa tweet’in söylemek istediği şey de budur. Eğitim, onu insanlığın paylaştığı ve buluştuğu daha geniş alanlara götüren iyi bir eğitim olduğunda, sahibinin hayatına bunu katmaktadır!
Otobiyografik kitabında, Kaddafi’nin isteği üzerine bir gün Libya’ya nasıl gittiğini, belki de tecrübesinin orada tekrarlanan bir zemin bulduğunu anlatıyor. Bu, yayınlanmış biyografide ayrıntılı olarak anlatılan uzun bir hikâye. Belgenin tweet ile buluştuğu ortak zemin ise Ayet-i Kerime’nin işaret ettiği bir zemindir; “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık.” En geniş anlamıyla insan için genişleyen, yeryüzünde gökyüzünün şerefini tercüme eden bir zemindir.