Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Zarar verme ve imparatorun hizmetkarları arasında Filistin

Filistin sorunu, Arap ve İslam ülkeleri için merkezi ve Filistinlilerin uzun zamandır maruz kaldıkları haksızlıkları içeren bir sorun. Yakın tarihi boyunca savaş ve barış seçeneklerine açık kaldı ve milliyetçi, solcu ve dinsel olsun farklı sloganlarla savaş seçeneğine oynadığı tüm bahisleri art arda kaybetti.
Filistinliler son olarak barış seçeneğini seçti ve tüm Arap ülkeleri onları destekledi. Bunlar, zaman zaman boşuna tekrarlanan olayları yorumlamadan önce hatırlanması gereken tarihsel gerçeklerdir.
Ancak ben şu anda olup bitenlere dair fikrimi ifade edeceğim. Filistin'deki siyasi sahneyi kim alevlendirdi?
İsrail'e kim roket attı?
Bunun için neden ramazan ayının sonu seçildi?
Bu savaş ve çatışma tacizi kime hizmet ediyor?
Filistin halkına ve Filistin devletine mi yoksa başka bir tarafa mı hizmet ediyor?
Bu sorular beyhude değil, aksine yinelenen saçma bir sahneyi gerçekçi ve rasyonel bir şekilde ele almak için çok önemli.
Sahneyi kim ısıttıysa, İran rejiminin gündemine hizmet etmek için onlarca ölü ve yaralıya, kulelerin yıkılmasına ve mülklerin tahrip edilmesine neden olacağını iyi biliyordu.
Humeyni Devriminden bu yana bu kökten dinci teokratik rejimin Filistin'i kendi hedefleri için istismar etmek konusundaki değişmez metodolojisine hizmet edeceğinin farkındaydı.
İran rejiminin bugün Filistin sahnesinin ısınmasına, Kudüs sloganının yeniden yükselmesine, Arap halklarının gerçek yüzünü gördükleri, yakın zamanda çeşitli krizlerde apaçık ortaya çıkan amaç ve gayelerini öğrendikleri direniş kavramını canlandırmaya ihtiyacı var.
İsrail'e büyük miktarlarda yerel üretim roketlerin atılmasına yönelik İran emirleri açık ve netti. Amaç ise Viyana masasında İran'ın müzakere koşullarını iyileştirmek, bölgede gelecekte yapılacak herhangi  bir müzakerede Filistin’i masada bir pazarlık aracı olarak kullanmak.
Nitekim istenen oldu, ama Filistin halkının güvenliği ve hayatı pahasına.
İsrail'in teneke roketlerle hedef alınması, İran rejiminin İsrail ile değil, Arap ülkeleriyle savaşmaya, Irak ve Suriye'nin yanı sıra Lübnan ve Yemen'de Arap halklarını öldürmeye ve yok etmeye dönük bölgesel stratejisinin bir parçasıydı.
Bu, İran projesinin bazı hizmetkarları ve bölgedeki askerleri tarafından test edilmiş aleni bir stratejidir.
Bunlar, Filistin topraklarında kendi projesi olan başka bir devletin emirlerini yerine getiriyorlar.
Bu devlet, Filistin halkı veya Filistin davasıyla ancak nüfuzunu genişletmek ve hegemonyasını dayatmaya yönelik emperyal hırslarına ve çıkarlarına hizmet ettiği ölçüde ilgileniyor. Ne var ki, o "genel imparator"un ellerini öpen bazı liderlerin resimleri her yeri dolduruyor.
Böylesine gergin bir atmosferde, kör ideolojiler serpilir, içi boş sloganlar yayılır, boş köpürtme çabaları çoğalır ki İran'ın ve siyasi İslam gruplarının istedikleri de tam olarak bu.
Akıl, bilgelik ve Filistinlilerin menfaatlerinin üstün olduğu bir atmosferde, bu taraflar sona erer, yok olur ve tarihin bir kenarına itilirler.
Bu yüzden dinle karışmış bu siyasi ideolojiyi, son Filistinli çocuğun, annesinin, kız kardeşinin ve ailesinin hayatı pahasına hayatta tutmaya büyük önem veriyorlar.
İdeoloji sunağında insanlar feda ediliyor ve hareketin, partinin ve "siyasal İslam"ın çıkarları için ucuz bir kurban olarak sunuluyorlar.
Filistin halkı adına ama onun aleyhine Filistin'deki sahneyi hareket ettirenlerin çok iyi bildikleri mutat tepkiyle birlikte, Arap elitleri arasında bir “ikiyüzlülük pazarı” kurulmuş bulunuyor.
Burada bazı aydınlar ve yazarlar, Filistin ve ezilen halkının trajedilerini ustaca ifade etmek ve zalim İsrail'e hakaret etmekte yarışıyorlar.
Böylelikle sosyal medyada takipçi kazanıyor ve kahramanca bir pozisyon kaydetmiş oluyorlar.
Ardından normal hayatlarını sürdürmeye ve ülkelerinin onlara sağladığı refahın içinde yaşamaya dönüyorlar. Filistinliler ise varsın bombardıman ve yıkım altında kalsınlar.
İran rejimi Arap ülkelerine İsrail'den daha düşman, ondan daha büyük ve tehlikeli bir işgal ve sömürge rejimidir.
Filistin içindeki bazı terörist hareketler bu rejimle müttefik, ona hizmet ediyor ve onun için çalışıyorlar. Filistin'i ve halkını bölgedeki genişleme hırsları ve stratejilerinin rehini yapıyorlar.
Bu, halihazırda Filistin'de tekrarlanan sahneyi değerlendiren herkesin hatırlaması gereken bir gerçek.
Söz konusu hareketler Filistin halkının iradesine, Filistin devletinin ve Arap ülkelerinin çıkarlarına boyun eğmeye zorlanmadıkça bu sahne önümüzdeki yıllarda da tekrarlanacak.
Filistinli gruplar arasında bu davayı istismar edenlerin bazıları, İsrail vatandaşlığına sahipler, İsrail hükümeti için çalışıyor, ondan aylık alıyor, onunla inşaat sözleşmeleri imzalıyorlar, bazıları da İsrail devleti yapısı içerisinde resmi siyasi partileri temsil ediyorlar.
Ardından davayı "sattıkları" ve Filistin'e "ihanet ettikleri" için Arap devletlerine ve halklarına hakaret ediyorlar!
Sonra dönüp bu hakaret ettikleri Arap ülkelerinden aylık alıp, halklarının cömert bağışlarından pay alıyorlar.
Tarihi mantalitede bunun adı, gerçekçilik veya rasyonalite ile hiçbir ilgisi olmayan “zarardır”.
Bu devam edegelen zarar, genç Arap nesilleri Filistin ve Filistin davasına karşı kışkırtmaya başladı.
Nedeni, kaybetmiş ve değer verilmeyi hak etmeyen bir dava olması değil, bazı tarafları kendisini Arap kardeşlerine, devletlerine ve halklarına zarar vermek için kasıtlı, planlı ve sistematik bir "zarara" dönüştürdüğü için.
Haklı bir davayı aşırı bir biçimde sömürüp onu Arap kardeşlerinin aleyhine bir davaya dönüştürdükleri için kayıp ağır ve telafi edilemez.
Burada, bazı Arap halklarının mustarip olduğu sorunlardan hızlı örnekler verip, Filistin davasını istismar etmeye bağımlı bazı Filistinli grupların bu konudaki tutumlarını sorgulayacağım.
Bu, her şeyi açıklığa kavuşturacak, benimsedikleri sloganlar ve pazarlıklı tutumları için bir mihenk taşı olacak.
Irak halkının İran destekli Haşdi Şabi milisleri tarafından kimliğe göre öldürülmesine karşı tutumları nedir?
Suriye'de İranlı milisler tarafından öldürülen öksüz çocukların ve evlatlarını kaybeden annelerin feryatlarına karşı tavırları nedir?
Husi milislerinin Yemen halkına karşı işlediği savaş suçları konusundaki görüşleri nedir?
Lübnan halkının Hizbullah milisleri tarafından aşağılanması, ekonomisinin yıkılması ve devletinin iflas eden bir devlete dönüşmesi konusundaki pozisyonları nedir?
Araştırmacı ve gözlemciler, bu kişilerin tüm bu acil insani ve politik meselelere karşı herhangi bir duruşunu, beyanını veya sempatisini izlemeye çalışabilirler.
Ama hepsi de elleri boş dönecektir.
Bu gruptan olan her Filistinli veya Arap, bölgede meydana gelen büyük jeopolitik değişikliklere dikkat etmeli, ayaklarının nerede durduğunu görmeli, insani sempati iddiası, hakikat ve vicdan örtüsüyle kamufle etse bile bazı siyasi duruşlarının, siyasi olarak Arap ülkelerinin düşmanlarına, düşmanca strateji ve projelerine hizmet ettiğini iyi bilmeli. Bilerek – ki bunlar çoğunlukta - ya da bilmeyerek, daha ziyade ülkesine, halkına ve çıkarlarına zarar verdiğini görmeli.
Son olarak, Arap ülkeleri geçmişin yaralarının kabuklarının, onlarla tüm savaşları kaybettikleri, yaraları derinleştirip trajedileri kökleştiren slogan ve yalanların dışına çıkıyorlar.
Arap ülkelerinin ve halklarının kalkınması için büyük projelere sahipler ve bölgedeki tüm düşmanca projelere kararlılıkla karşı duruyorlar.
Sloganlarını ne kadar saflık, insanlık ve hakikat örtüsü ile sarsalar da, hiçbir şekilde terörist grupların rehinesi olmaya devam etmeyecekler.