Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Afganistan: ABD’nin mirasçısı Çin ve Taliban

Geçen hafta Cuma günü ABD güçleri Afganistan'ın başkenti yakınlarındaki Bagram üssünden çekilmelerini tamamladıklarında Başkan Joe Biden'ın birkaç hafta önce verdiği "Afganistan ile sürdürülebilir bir ortaklığı" sürdürme sözünü unutması gerçekten garipti. Daha da garibi, Amerikan Ulusal Günü’nün (Bağımsızlık Günü) yıldönümünde gazetecilerin 11 Eylül 2001 saldırılarını müteakip girişilen uzun savaşın ardından gelen bu geri çekilmeyle ilgili sorularını yanıtlamayı reddettiğinde, Biden, 20 yıllık bir çıkmazdan çıkmakta acele eden biri gibi göründü.
ABD istihbaratının, Afgan hükümetinin Taliban'ın devam eden saldırıları karşısında gelecek yılın başlarında çökebileceğine dair uyarılarına rağmen, Biden, “Afganistan'daki varlığımız önümüzdeki birkaç gün içinde tamamen kaybolmayacak” diye açıklama yapmaktan kaçınmadı. Ancak Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki'nin yaptığı açıklamadan, “New York Saldırısı” yani 11 Eylül günü tamamlanması planlanan çekilmenin ağustos ayının sonunda tamamlanacağı apaçık görünüyor.
Elbette, Biden'ın, Kabil'i Taliban’ın eline düşmekten uzak tutmada ihtiyaç duyulacak hava desteği için, ABD'nin Afgan hükümetine yardım amacıyla uzaktan hava desteği kapasitesi inşa etmeye çalıştığını söylemesinin askeri bir anlamı yoktu. Aynı şekilde, ABD yönetiminin şu anda örneğin Kabil Havalimanı'nın güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olması için Ankara ile müzakereler yürüttüğünün bilindiği bir zamanda, Taliban ve el-Kaide’ye karşı 20 yıl savaştıktan sonra, "Afganlar orada olmalı, sahip oldukları ve sürdürmelerine yardımcı olduğumuz hava gücüyle bunu kendileri yapabilmeli" demesinin de bir anlamı yok.
Washington’un sırtını hızla Afgan hükümetine dönmesi gibi Biden da gazetecilere sırtını döndü. Oysa Afganistan'daki üst düzey bir ABD generali geçen salı günü, Amerikan çekilmesinden sonra daha da aktifleşen Taliban militanları lehine şehir merkezlerinin hızla kaybedilmesine dayanarak, ülkenin kaotik bir iç savaşa girme riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştu.
Bagram üssünden çekilmek pratikte ABD'nin Afganistan'ı terk etmesi anlamına geliyor. Ancak ilginç olan, Amerikalıların geri çekilme hızının neredeyse Taliban'ın Tacikistan sınırındaki kuzey bölgelerden güneye doğru ilerleme hızını geçmesi. Uluslararası Kriz Grubu'ndan Uzman Andrew Watkins, birçok Afgan’ın ve bölge ülkesinin Bagram Üssü’nü her zaman bu ülkeye yönelik birden fazla askeri müdahale için bir ana merkez ve sağlam bir üs olarak hatırlayacağını belirtiyor. Bargam Üssü, 1979-1989 yılları arasında Afganistan’ı işgali sırasında Sovyet güçlerinin de merkez üssüydü.
Afganistan’ın Sovyet işgali ve sonrası tarihi şimdi ABD işgali ve sonrasında kendini tekrar ediyor gibi görünüyor. Zira tıpkı doksanlarda Sovyet ordusunun geri çekilmesinden sonra olduğu gibi ABD’nin çekilmesi de ülkeyi yeni bir iç savaşa itebilir. Bu noktada gözlemciler tarihin gerçekten tekerrür edebileceğini söylüyorlar. Başkent Kabil sakinleri, ülkelerinin yeni bir iç savaşa sürükleneceğine dair artan bir izlenime sahipler. Taliban Hareketi saldırılarını yoğunlaştırıp kontrolünü genişletiyor. Nitekim geçtiğimiz Pazartesi günü Afganistan'daki 370 ilçeden 218'ini kontrol ettiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin danışmanı, hükümet güçlerinin ülkenin kuzey eyaletlerine yönelik bir karşı operasyon hazırlığında olduğunu söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Hamdullah Muhib, hükümetin kuzeydeki Taliban saldırısını beklemediğini, ancak kesinlikle bir karşı saldırı başlatacağını doğruladı ki bu da Afganistan’ın yeni bir savaşa sürüklenmesi ihtimalini artırıyor.
Bilhassa Afgan güçleri tek başlarına güvenlikten sorumlu olduğunda, Kabil'in geleceğiyle ilgili endişeler artıyor. Taliban Sözcüsü Suheyl Şahin Katar’dan BBC’ye verdiği demeçte, Kabil’in askeri olarak ele geçirilmesinin Taliban’ın politikası olmadığını belirtse de Afgan hükümeti konusunda tamamen farklı bir pozisyon benimseyerek “ölmek üzere” olduğunu söyledi. Hareketin dini temele dayalı bir vizyona sahip olduğunun açık bir göstergesi olarak ülkeden "İslam Emirliği" şeklinde söz etti. Taliban’ın hükümetin seçim taleplerini kabul etmesi pek olası değil ve bu da pratik olarak iç savaşa hızlı dönüş olasılığını artırıyor. Bilindiği üzere ABD 2001 yılının Ekim ayında Taliban Hareketini iktidardan indirmişti. Hareket, ABD'deki 11 Eylül saldırılarıyla bağlantılı el- Kaide’nin lideri Usame bin Ladin ile önemli figürleri Afganistan’da barındırıyordu.
Haberler, Taliban'ın Afganistan'ın kuzey bölgelerinden kapsamlı bir saldırı yürüttüğünü, ülkenin dörtte biri ile militanları tarafından kuşatılmış bazı eyaletlerin merkezlerini kontrol ettiğini doğruluyor. Görünüşe göre Amerikalılar geri çekilmekte Hareket de 20 yıl sonra iktidara geri dönmekte birbirileri ile yarışıyorlar.
İlginç olan Başkan Biden’ın geçen ayın başında Beyaz Saray'da Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani ile bir araya gelip görüşmesinin ardından: "ABD ile Afganistan arasındaki ortaklık sona ermedi, devam edecek” açıklamasını yaparken, Afganistan'daki ABD kuvvetleri komutanı General Scott Miller’ın, Taliban Hareketinin sahada elde ettiği kazanımların endişe verici ve beklenmedik olduğunu söyleyerek iç savaş tehlikesi konusunda uyarmasıydı.
Amerikalılar ile Taliban arasında Katar'da yapılan bilindik uzun görüşmelere rağmen, Afganistan Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkanı Dr. Abdullah Abdullah'ın “Amerikalıların gidişinden sonraki döneme ilişkin stratejik bir planımız yoktu, Amerikan güçlerinin geri çekilmesi kararına hazır değildik” açıklaması şaşırtıcıydı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani bile, “Amerikan güçlerinin çekilmesine hazır değildik” diye konuştu.
Biden, ABD'nin Afganistan'ın tekrar terör yuvasına dönüşmesine izin vermeyeceğini söylese ve de  Savunma Bakanı Lloyd Austin, Tacikistan Dışişleri Bakanı ile Afganistan sınırının güvenliğini tartışsa da bu Rusya'yı ikna etmiyor veya ona güven vermiyor. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçen hafta sonu Moskova'nın, Amerikalıların ve NATO'nun geri çekilmesi ile bağlantılı olarak DEAŞ’ın kuzey Afganistan'da güçlerini toplamasından duyduğu endişeyi şöyle ifade etti: “Kabil'deki bazı yetkililerin sorumsuz davranışları ve NATO'nun aceleyle geri çekilişinin ortasında, DEAŞ’ın çoğunlukla kuzey Afganistan'da, müttefiklerimizin sınırlarında toprak kazanmasından endişe duyuyoruz.”
İngiliz “Guardian” gazetesi, bunun ihanetle biten en uzun Amerikan savaşı olduğunu belirtti ve “ABD'nin Afganistan'daki savaşı başka bir Vietnam olmamalıydı” yorumunu yaptı. Bilindiği üzere Vietnam Savaşı 8 yıl sürdü, ancak Afganistan'da savaş 20 yıl sürdü. Gazeteye göre Vietnam Savaşı'ndan çıkarılması gereken ders; ABD'nin kendisini işgalci güç olarak gören bir toplumda ideolojik bir düşmana karşı binlerce mil öteden bir kontrgerilla mücadelesi yürütemeyeceği idi.
Bu kesinlikle doğru ve Amerikalılar, bir yanda Taliban’ın düşmanlığı, diğer yanda bu çekilmenin acısını duyan Afgan sivil toplumunun ortasında, yürüttükleri en uzun savaştan bu şekilde çekiliyorlar.
Ancak Taliban güneye doğru ilerlerken Çin, bu önemli ülkeyi “Bir Kuşak ve Bir Yol” projesine veya 62 milyar dolar tahsis ettiği Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na dahil etmeye hazırlanıyor. Çin'in Afganistan'da ABD'nin mirasçısı olmak için bir dizi stratejik plan benimsediği biliniyor. Keza Kabil'deki yetkililerin uzun süredir Kabil ve Peşaver'i birbirine bağlamaya çalıştıkları da bir sır değil. Bu ise Afganistan'ın resmi olarak Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'na katılacağı anlamına geliyor. Ancak tüm bunlar, Taliban’ın sınırlarında Pakistan'ın örtük bir uzantısı olarak Afganistan'a dönüşüyle ​​İran'ın temkinliliğinin kademeli olarak artmayacağı anlamına gelmiyor.