Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Köktendinci dönem ve Taliban’ın dönüşü

Köktendinci dönem, insanlık tarihinin bu aşamasında her alanda egemen Batı kültürlerinde olduğu gibi bazı ulus ve kültürlerin daha yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmak için yaşadığı bir aşamadır. Sorun şu ki, köktendincilik evresi ve kendilerine özgü köktencilikten kurtulduktan sonra, bazılarının Arap ve İslam kültürü dahil olmak üzere diğer kültürlerde köktendincilik konusundaki tutumlarında bir bocalama yaşamaları.
Herhangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek için; tıpkı Yahudi veya Hristiyan köktendinciliğinin Yahudilik veya Hristiyanlıkla hiçbir ilgisi olmadığı gibi, İslami köktendinciliğin de İslam diniyle hiçbir ilgisi yoktur.
İslami köktendincilik, dar partici kazanımlar elde etmek için dini kullanan ve kutsallığını istismar eden bir siyaset teorisi ve parti örgütlerinden ibarettir.
Köktendincilik, ulusların, tehlikesinin keskin bir şekilde farkına varmadan ve kendisiyle yüzleşebilecek, geleceğin yolunu çizebilecek liderliklerin ve elitlerin varlığı olmadan nadiren iyileştiği bir hastalıktır.
Taliban'ın Afganistan'daki sahneye güçlü dönüşü, geçici bir olay değil, büyük bir siyasi ve tarihi olaydır.
Yirmi yıl ve tarihin en güçlü imparatorluğu ABD’nin ordusu, kuvvetleri ve geniş ittifaklarıyla müdahalesinden sonra, işte Taliban Hareketi Afgan devleti üzerindeki kontrolünü yeniden sıkılaştırmak için geri dönüyor. Bunun resmi olarak açıklanması an meselesi.
Hareketin dönüşü, İhvan (Müslüman Kardeşler) sona erdi veya Sururiler ortadan kalktı gibi ibareleri tekrarlayanlara cevap veren çok önemli ve yoğun bir işaret. Aynı zamanda köktendinci akımlardan, gruplardan ve partilerden, ideolojilerden ve söylemlerden, kavramlardan ve yöntemlerden kurtulma görevinin açık bir görev olduğu, kapsamlı bir vizyon, uzun vadeli stratejik planlar, geri kalmışlığın, cehaletin, aşırılığın ve nefretin pençelerinden kurtulma kararlılığı gerektirdiğinin bir teyidi.
Mayıs 2011’de bu satırların yazarı, “Köktendinciliklerin yükselişi ve köktendinci dönem” başlıklı bir makale yazmış ve şöyle demişti: “En açık sabite, köktendinciliğin yükselişi ve köktendinci çağa giriştir”.
Bugün Taliban’ın, Müslüman Kardeşler’in ve siyasal İslam gruplarının onları dışlaması gereken, gerçek yüzlerinin açığa çıktığı ülkelere ve toplumlara yeni yollarla dönüşü şeklinde yaşananlar, malumun ilanıdır. Yani bir yerden diğerine farklılık gösteren “köktendincilik devri” evrelerini yaşamaya devam ettiğimizdir. Bu köktendinci devirden henüz kendimizi kurtaramadık.
Ortadoğu'da, ülkeler ve toplumlar, bireyler ve kurumlar olarak köktendinci devrin geri dönüşünün tezahürlerinden biri, Batılı liberal solun, “Arap Baharı” olarak bilinen dönemde kurduğu ittifakın başarısız olmasının ardından bölgedeki tüm köktendincilerle ittifak kurma eğilimidir.
Köktendinci İran rejimiyle müzakereler Viyana'da tüm hızıyla devam ediyor. Yemen'deki Husi milisleriyle toleranslı müzakereler sürüyor. Terör örgütü listesinden çıkarılması açıklanmış bir politika. Bunun yanında Yemen meşruiyeti ve müttefiklerine bu köktendinci terörist milislerle mücadelelerini hafifletmek için yapılan baskılar var.
Irak, Suriye ve Lübnan'daki köktendinci “İran milislerine bariz bir hoşgörü gösteriliyor. Bunların hepsi bir arada, köktendinciliğin canlanışının ve köktendinci devrin geri dönüşünün apaçık göstergeleri.
Bu satırların yazarı, 2013 yılında Afganistan ve Taliban hakkındaki “El-Asifa vel Amama” (Fırtına ve sarık) adlı kitaba yazdığı önsözde şu cümleleri yazmıştı: “Kitap, Taliban Hareketinin siyasi ve ideolojik geleceği hakkında birçok soruyu tartışmaya açıyor. Bu sorular arasında şunlar da var; tarihin mantığı ve dünyadaki güç dengeleri ile bir arada yaşayabilmek için yeni bir solukla kendini geliştirebilecek mi, yoksa yaşadığı onca şeyden sonra eski başarısızlığı çok geçmeden yine kendisini bulacak mı? İktidara geri dönmesi durumunda tarihin çarkını geri çevirebilecek mi? Kalkınmada olduğu kadar insanlarda da meydana gelen büyük değişiklikleri görmezden gelebilir mi?” Bunlar bu evrede birçok cevapla buluşan sorular.
ABD'nin ani ve hızlı geri çekilmesi, Taliban'a Afgan devletini kontrol etmek amacıyla güçlü ve hızlı bir şekilde geri dönmesi için güçlü bir fırsat verdi. Şimdi ABD, Çin ve yükselen gücünü daha önce ilgilenmediği ölçüde hesaba katıyor. Bu noktada Afganistan'ın Soğuk Savaş sırasındaki en sıcak savaşlardan biri olduğunu ve Sovyetler Birliği'nin yenilgisi ve dağılmasıyla sona erdiğini hatırlatmalıyız. Dolayısıyla Amerikan karar vericiler bu sefer farklı bir düşmana karşı aynı senaryoyu tekrarlamakta, Afganistan’ın beldeki bir hançer olarak kalmasını sağlamakta bir beis görmüyor gibi.
İngiliz Sky News muhabirinin Taliban kuvvetlerine eşlik ederken hazırladığı haberde, Taliban unsurları, geri çekilen ABD ordusunun bıraktığı büyük miktarda modern araç, teçhizat, füze ve silahları ele geçirmiş görünüyorlar. Bu sahne, DEAŞ örgütünün Musul’un kontrolünü ele geçirmesi, orada kalan büyük ve modern Amerikan silahlarına el koymasını hatırlatıyor. Terör örgütü bu silahları alarak sonraki yıllarda Irak ve Suriye’de ortalığı kasıp kavurmuştu.
Afganistan'daki bu iktidar geçişi aşamasında medyadaki görünümüne uyacak şekilde yumuşatılmış bazı açıklamalar dışında, hemen hemen her şey Taliban’ın geri dönüşüne işaret ediyor. Eski söylem ve geçmişteki aynı vahşet ile geri dönüyor ve ufukta ideolojisi ya da vahşi siyaseti açısından herhangi bir radikal değişikliği müjdeleyen hiçbir şey görünmüyor. 
Afganistan'ın stratejik derinliği Pakistan'dadır. Pakistan da Afganistan içinde sahneyi önemli ölçüde düzenlemeden ve rahat hareket etmesini sağlayacak yeni uluslararası dengeler ortaya çıkmadan önce herhangi bir açık siyasi pozisyon benimsemekte acele etmiyor gibi görünüyor. Taliban ile Afganistan içinde onunla müttefik bazı güçlerin İran rejimi ile ilişkileri iyi biliniyor. Bu ilişkinin gelecekteki gelişiminin doğası birçok değişkene tabi. Ancak hepsi de köktendinci devri ve Afganistan'dan Lübnan'a uyuşturucu ticareti yolunu güçlendirmeye hizmet ediyor.
NATO ittifakının bir üyesi olan Türkiye, ABD’ye Afganistan'dan hızlı bir şekilde çekilmesinin oluşturacağı boşluğu doldurma sözü verdi. Şu anda Afganistan'ı güçleri ve silahlarıyla terk etmesi için Taliban'ın açık tehditlerine maruz kalıyor. Ancak kontrol Taliban'ın eline geçer geçmez oradan çekilmekte uzun süre tereddüt etmeyecek gibi görünüyor.
ABD’nin bilgisiyle geçmişte Taliban ve el-Kaide örgütüyle ilişkileri en güçlü ülke olan Katar, Afgan hükümeti ile Taliban arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapıyor. Katar’ın yakın gelecekte buna yatırım yapmak isteyeceği iyi bilinen eğilimleri var.
Oradan gelen bazı videolar, Taliban’ın insanlara ve kadınlara karşı muamelesi, siyasi partilerle ilişkileriyle ilgili geçmişini akla getiriyor. Bu da, Afganistan'ın yeniden dünyadaki tüm teröristler ve köktendinciler için güvenli bir sığınak haline geleceğini gösteriyor. Nitekim bazı ülkelerde terör örgütü olarak sınıflandırılan Müslüman Kardeşler, birçok üye ve organını Afganistan'a nakletmeyi ciddi şekilde düşünüyor.
Son olarak, Müslüman ülkelerin köktendinci dönemin uluslararası düzeyde aktif, etkin ve desteklenerek geri dönüşüne karşı her türlü önlemi almaları isabetli ve sağduyulu bir davranış.
İnsan hakları örgütleri ve sol Batı medyası, teröristler ve köktendincilerle mücadele ettiklerinde bu ülkeleri hedef almak için harekete geçmeye hazır bekliyor olacaklar.