Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Tunus: Müslüman Kardeşler’in son kalesinin düşüşü

Görünen o ki, tüm kapılar Müslüman Kardeşler’in yüzüne kapandı. Alternatif başkenti İstanbul bile artık kaçak üyelerini ağırlayan bir şehir değil. Mısır ve Sudan’dan sonra şimdi de Tunus, Müslüman Kardeşler yönetiminin ölümünü deklare ediyor. Tunus, son 10 yılda hareketin ilk kapılarından biri ve en önemli kazanımıydı, bugün ise yıkılan kalelerinin sonuncusu.
Tunus'ta Müslüman Kardeşler’in şimdi devrilmesi şaşırtıcı değil, aksine bu beklenen tarihten yıllar sonra geldi. Devrilmesi, hükümete ortak olması nedeniyleydi. Son 10 yılda hareket, kaos, suikastlar ve kontrolü dışında olduğunda hükümetin çalışmasını aksatmaya dönük kasıtlı engellemelerle ilişkilendirildi.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in, yaşananların kendisini müdahaleye zorlayacağına dair net uyarılarına rağmen, Müslüman Kardeşler buna cesaret edemeyeceğine ve liderliğini yok ederek iktidarı ele geçirebileceğine inanıyordu. Cumhurbaşkanının aldığı istisnai önlemler, çöküşten önce gelen bir kurtarma operasyonudur. Meclis artık çalışamaz hale geldiği için yetkileri donduruldu. Kabinesi başarısız olduğu için başbakan görevden alındı. Cumhurbaşkanı ayrıca birkaç kez soruşturulmasını talep ettiği ama dikkate alınmadığı yolsuzluk davalarında adli takip konusunda harekete geçmeye karar verdi. Kays Said daha önce yaygın yolsuzluğa sessiz kalmayacağını söylediği ve soruşturma talep ettiği birkaç konuşma yapmıştı. Kendisine verilen karşılık, bunun cumhurbaşkanının sorumluluk alanına girmediğiydi. Sağlık sisteminin korona pandemisi ile mücadelede yetersiz kalmasının da onun sorumluluk alanına girmediğini söylediler.
Şeklen var olan bir cumhurbaşkanı istediler ama o Tunus vatandaşının sesi oldu. Bugün o gerçek bir cumhurbaşkanı ve hükümet ile meclisin yapamadığını düzeltme fırsatı var.
Yapay olan kaosun nedenlerini anlamaya çalışırken, kafalar karışabilir. Nahda Partisinin liderleri ve milletvekilleri geçtiğimiz aylarda tansiyonu düşürmek için neden geri adım atmadılar? Büyük olasılıkla, krizin insanları sokağa inmeye sevk edeceğine, Aralık 2010 senaryosunun tekrarlanacağına ve kaos yoluyla yeniden iktidar merdivenini tırmanabileceklerine inanıyorlardı.
Nahda'nın sorunu, onlar aracılığıyla iktidara ulaştığı kurallara saygı duymadan yönetmek istemesi. Şimdi de Cumhurbaşkanı’nın aldığı istisnai önlemleri anayasaya aykırı olduğu ve bir darbe olduğu gerekçesiyle protesto ediyor. 
Kays Said, seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve 2019'da seçimleri büyük bir farkla kazandı. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı nasıl kendine darbe yapabilir? Aslında yaptığı Tunus rejimini ve ülke olarak Tunus'u başlamış olan kaostan kurtarmak. Değişimi tetikleyen sağlık, geçim ve anayasa krizleri ve bunların büyük bir kısmı kasıtlı geciktirme ve engellemelerin sonucu. Cumhurbaşkanı, ülkenin felaketin eşiğinde olduğu gerekçesiyle her müdahale etmek istediğinde, bu kişiler ona sarayında kalması gerektiği yanıtını veriyorlardı. Krizler devam ederken, cumhurbaşkanının istifa etmek ve gelecekte muhalifleri tarafından ihmalle suçlanmak ya da müdahale etmek ve gerekli değişikliği deklare etmekten başka seçeneği yoktu.
Tunus savaşının diğer boyutu ise 2019'da Sudan'dan, 2013'te Mısır'dan koparılıp atılan bu gruba karşı Ortadoğu bölgesinde verilen savaştır. Tunus'ta Müslüman Kardeşler uzun süre iktidarda kalma fırsatını yakaladı ve bu çağda yeri olmayan faşist bir siyasi projeye sahip dini bir grup olduğunu doğrulayan bir model oldu.