Mahmud Muhyiddin
Dünya Bankası eski Başkan Yardımcısı. İngiltereWarwickÜniversitesi'nden Finans Ekonomisi alanında doktora ve York Üniversitesi'nden yüksek lisans derecesine sahiptir.
TT

Dijital çağda paranın geleceği

Birkaç yıl veya aylar içinde, banknotlara veya banka hesaplarına ihtiyaç duymadan insanların cep telefonlarındaki mobil uygulamalarla taşıyacakları dijital cüzdanlar şeklinde yolunu bulacak, merkez bankaları tarafından çıkarılacak dijital para birimlerinin geniş bir biçimde dolaşıma girmesiyle karşı karşıya kalacağız.
Para farklı biçimlerine ve gelişimine rağmen, her zaman aynı anda üç işlevi yerine getirmelidir; bir hesap birimi, bir değer deposu ve bir değişim aracı olmak. Eğer para bu üç işlevinden herhangi birini kaybederse, ona olan güven de kaybolur ve insanlar alternatif aramaya başlarlar. Değer ve değerler hakkındaki son kitabında İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, Amerikan ekonomist Hyman Minsky’den şu alıntıyı yapıyor; “Herkes para yaratabilir, sorun kabul edilmesini sağlamaktır” ve bildiğimiz gibi bu kabul güvene bağlı. Finans dünyasında güvenin inşa edilmesi uzun yıllar, kırılması saniyeler, onu yeniden kazanma çabası ise uzun zaman alır. 2008 küresel finans krizi, finansal yapıya ve kurumlarına olan güveni sarstı. İnsanlar, risklerinin yüksek, herkesi kapsamadığı ve onu yönetmenin yüksek maliyetli olduğu ortaya çıkan finansal sisteme alternatif arama yoluna gittiler. Bankalar ile finansal aracılık birimleri arasındaki bireylerin üstlendikleri finansal işlemlerin maliyeti, işlem başına yüzde 0,5 ile yüzde 2 arasında değişiyor. Sınır ötesi işlemler veya bankalar arası havalelerde bu yüzdeler birkaç katına çıkıyor. Uluslararası önerilere rağmen, sınır ötesi fon transferinin maliyetini yüzde 3'e düşürme hedefi hala erişilmesi zor görünüyor.
Dijital çağdaki yenilikler ve blockchain teknolojisinin gelişmesiyle birlikte paranın evriminde üç alternatifle karşı karşıyayız gibi görünüyor ve ben üçüncüsünün egemen olacağını öngörüyorum. Bu üç alternatif; kripto varlıklar, sabit para birimleri ve merkez bankalarının çıkaracağı dijital para birimleri.
Birincisini, kripto varlıkları ele alacak olursak, Bitcoin ve benzerlerinin temsil ettiği bu kripto varlıklar yüksek fiyatlarına rağmen, son derece değişken ve yüksek riskli, bu da onları paranın hayati işlevlerinden biri olan bir değer deposu olmaktan mahrum ediyor. Aynı şekilde dolar gibi dolaşımdaki eşdeğer bir para birimine bağlamadan kendisini bir hesap birimi olarak kullanmayı da güçleştiriyor. Bir para birimine bağlanması ise bir takas aracı olarak yaygın kullanımını sorgulanabilir hale getiriyor. Bence, bir ülkenin -El Salvador- Bitcoin'i yasal bir para birimi olarak tanıması, deneyin başarısının bir işareti değil. Zira 20 yıl önce tam dolarizasyona geçen bu ülke, ekonomik istikrarı sağlama, kendi para biriminde kaybettiği değeri koruma ve göçmenlerinin yurt dışından para transferlerinde maruz kaldığı yüksek maliyetleri azaltma hilelerinden bıktıktan sonra, bu yola başvurdu. Bu durumda, Bitcoin'e başvurmak, El Salvador benzeri ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamaktaki uluslararası acziyetin bir işaretinden başka bir şey değil ve bu da, bir gözden geçirme ve reformu kaçınılmaz kılıyor.
Ayrıca, bu kripto varlıkların spekülatif finansal portföylerde kendilerine yüksek bir risk ve oynak bir kâr notu oluşturduktan sonra ortadan kalkacağını da düşünmüyorum. Gerçek bir değerleri yok ve getiri değeri taşıyan herhangi bir varlık tarafından desteklenmiyorlar, ancak, en büyük hedge fonu (serbest yatırım fonu) Man Group’un Başkanının Financial Times'a yaptığı açıklamada belirttiği gibi, ticaret nesneleri haline geldiler. Başkana göre bu kripto varlıklar, 127 milyar dolarlık bir finansal varlık portföyüne sahip, alım satım, spekülasyon ve ticaret fırsatlarını yöneten fonuna, geniş bir değişim yelpazesi sağlıyor. Bu varlıklara bir değer biçilmesi, bu ve benzeri fonların müşterilerinin, enflasyon ve faiz oranlarındaki şiddetli düşüşün devam etmesiyle merkez bankalarının kontrolünden çıkma olasılığından dolayı korkuya kapılmalarına yol açtı. Bu da onları bu tür spekülasyonlara başvurmaya zorladı. Bana kalırsa, onların bu davranışı denize düşenin yılana sarılmasına benziyor.
Bu kripto varlıklara yönelik, özellikle finans kurumlarından, daha yüksek derecelerde açıklığa zorlayan daha fazla kontrol ve kural taleplerine tanık olacağımıza inanıyorum. Buna ilaveten, vergi yükümlülüğü seviyelerinin yükseltilmesi, enerji israfına neden olan madencilik (üretim) operasyonlarında çevresel kontrollere uyum, kara para aklama, korsanlık ve elektronik fidye suçlarında kötüye kullanımının takip edilmesi gibi taleplerin de olacağını düşünüyorum.
İkinci alternatife, yani sabit para birimlerine gelince, geleneksel varlıklar ve para birimleri rezervine sahip olmakla kripto varlıklardan ayrılır. Ancak kripto paraların “Tether” olarak bilinen en ünlüsü gibi, gölge bankalar olarak bilinen risklere benzer risklerle kuşatılmışlar. Gölge bankalara 2008 finans krizi sırasında para piyasasında işlem gören ve ağır kayıplara uğrayan fonlar örnek verilebilir. New York başsavcısı tarafından yapılan bir soruşturma, Tether para birimini yöneten Bitfinex'in rezervlerine dair yalan beyanda bulunduğunu tespit etti. Kredi derecelendirme kuruluşları, sabit olarak adlandırılan bu para birimlerini destekleyen finansal varlıkların herhangi bir erken tasfiyesinin sonuçları konusunda uyardı. İsviçre'de birleştiği bir kuruluş aracılığıyla 2 milyar kullanıcıya sahip Facebook tarafından 2019'da duyurulan, sabit para birimi sepetinden Libra, sabit paraya bir örnek olarak verilebilir. Visa, MasterCard ve PayPal şirketleri çok geçmeden bu oluşumdan çekildiler. Facebook, Roma İmparatoru Augustus'un para birimiyle bağlantılı eski adı terk ettikten sonra "Diem" adı altında yeni bir para birimi çıkarmak için Kaliforniya'da başka bir oluşum kurdu. Bu adım, Facebook'un ABD mali ve yasama yetkililerini Libra'nın çıkarılmasının nedenleri konusunda ikna edememesinin ardından geldi. Böylece Facebook hala kullanımda olan bir alternatife sahip oldu. Bu para birimlerinin hiçbiri, adlarında yer aldığı gibi sabitlik ve istikrar alameti taşıdığına dair her ne kadar umut vermese de ihraç edilmeye devam ediliyor.
Üçüncüsü, merkez bankalarının dijital para birimi. Egemen ülkelerin ödeme sistemleri üzerinde sahip oldukları kontrolden feragat etmeleri, bunları teknoloji şirketlerinin veya maceracıların, spekülatörlerin ve bilgi teknolojisi, uygulamaları ve dijital ağlar konusunda maharetli aktivistlerin eline bırakması söz konusu olamaz. Zira ödeme sistemleri ve işlemlerin düzenlenmesi üzerinde kontrole sahip olan, devletin zenginliklerini kontrol eder ve ihraç gelirlerini tekeline alır. Merkez bankalarının bu yöndeki ivedi çabaları ve uygulama deneyleri duyurulurken, bazılarının özel sektör tarafından kullanılan blok zinciri teknolojisi ve şifreleme mekanizmalarını, bazılarının ise baştan geliştirilen yeni bir sistem kullandığı ortaya çıkıyor. Bazıları G20 üyesi 14 ülke deneysel uygulama aşamasında ve Bahamalar “Kum Doları” olarak adlandırılan ilk bağımsız dijital para birimini piyasaya sürdü. Çin'in de bazı eyaletlerinde kullanımının ileri bir uygulama aşamasına ulaştığı dijital yuanı, önümüzdeki yılın Şubat ayında ev sahipliği yapacağı Kış Olimpiyatlarının açılışıyla dolaşıma sokacağı bildiriliyor. Cambridge Üniversitesi'ndeki Queens College’ın Başkanı ekonomist Muhammed el-Aryan, Batı’nın sıfır toplamlı oyunlarla meşgulken, Çin'in yukarıdan aşağıya entegre bir vizyon uyguladığına, coğrafi sınırlarının ötesinde kapasiteye sahip mekanizmalarla kendi topraklarındaki sahneyi büyük dönüşüm için hazırladığına dikkat çekiyor.
Dijital para birimlerinin uygulanmasıyla ilgili pratik sorular soruluyor ve bunlar arasında Uluslararası Para Fonu'nun eski müdür yardımcısı Anne Krueger'in dillendirdiği şu sorular da yer alıyor; kişisel dijital mevduat hesapları nerede tutulacak? Merkez bankalarında mı tutulacak? Gizlilik ve mahremiyet hususları ne olacak? Bu sistemde ticari bankaların rolü nedir? Kişisel mevduatlardan mahrum bırakılırlarsa nasıl kredi verebilirler?
Tahminime göre yeni sistem, finansal verimlilikte, işlem maliyetlerinin düşürülmesinde ve finansal kapsayıcılığının artmasında bir sıçrama sağlayacak. Finans sektörünün çalışma düzenlerinde, işletim sistemlerinde, rekabet ve yenilik kurallarında, müşterilere yönelik hizmetlerin geliştirilmesinde, onları tasarruf sahipleri ve borçlular olarak tanımlama kurallarında değişimi gerekli kılacak. Ancak en büyük değişim, uluslararası para sistemi ve döviz rezervlerinin yönetimi düzeyinde olacak. Para biriminin dijitalleştirilmesi, uluslararası para birimi, büyük veri tabanları teknolojisi ve bunların yapay zeka sistemleriyle yönetiminde üstünlüğe sahip olacak yeni oyuncuların uluslararası arenaya giriş yapmasının önünü açacak. Şu ana kadar uluslararası işlemlerin yüzde 60'ını kontrol eden dolara, yüzde 20'sini elinde tutan euro ve yen, sterlin ve İsviçre frangı gibi diğer uluslararası para birimlerine ek olarak, Çin’in, kendisini uluslararasılaştırmaya karar vermesi durumunda dijital yuanın da rolü artacak. Zira dünyanın en büyük ikinci ekonomisine, küresel ticarette birinciliğe ve uluslararası yatırımlarda artan bir yayılmaya dayanıyor.
Tüm bu değişkenlerle birlikte, dijital çağın doğuşundan önce veya sonra son derece sabit olan bir faktör var; sabit para birimleri, eski ihtişamın yumuşak gücünün etkilerini kutlamakla yetinenler için değil, bu konuda önde ve ileride olan kapsamlı güç sahipleri içindir.