Dr. Muhammed Nuğaymiş
Kuveytli yazar
TT

Seçimin gizli gücü

İş ve sosyal yaşamdaki savaşlara bakarsak, bunların çoğunun ilişkilerdeki sorunlardan kaynaklandığını görürüz. Çalışanlarımızdan, çocuklarımızdan ve eşlerimizden bizim gibi olmalarını bekliyoruz. Burada birileri beklentilerimizin yolundan saparsa yüzleşmenin acısı başlar. Bu düğüm, psikoloji alanında dünyaca ünlü bilim adamı William Glaser tarafından bir yığın dünya çapında araştırma aracılığıyla inceleniyor. O, “Seçim teorisi” aracılığıyla, insanların seçimlerinde özgür olduğu ve bunu takdir eden birini bulduklarında onları rahatlatan şeyin bu olduğu, geçmişin ve trajedilerinin “dökülen süt için ağlamak” gibi olduğu sonucuna vardı. İnsanlar üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda suçlama, tehdit etme ve şikayet etme de dahil olmak üzere yedi şeyin ilişkiler için yıkıcı olduğu sonucuna vardı. Suçu gece gündüz abartanların zamanla topluluktan uzaklaştığını görürsün. Belki de davranışı, "hatalarını başkalarının mandallarına asma" fikrinin pratik bir çevirisidir. Devamlı "tehdit" ve "şikayet" aşamasına gelindiğinde ise sorun şiddetlenir.
“Eleştiri” ise sevgi bağlarını parçalayan kayadır. Eleştiri yapmak zorunda kalan bazılarını, eleştiri oklarını geri çekmeden tatlı sözlerle yumuşatmaya, meziyetlerini göstermeye ve başka bir seçeneğin olduğunu ima etmeye sevk eden de budur. Yapıcı eleştirinin en ünlü yöntemlerinden biri hamburger yöntemidir. Bu yöntem, hamburger ekmeği ve yeşilliği gibi ilk olarak rahatlatıcı ve güzel sözlerle başlar. Bunu, abur cubur olarak söz konusu eleştiriye yönelik laf yanaştırma takip eder. Son olarak da dipteki ekmekle yani güzel sözlerle biter. Bu nedenle William Glaser Enstitüsü'nde eğitim danışmanı olan Afaf El-Casim şöyle diyor: İşyerinde can sıkıcı şu üç şeyden kaçının: Karşılaştırma, önyargı, eleştirerek suçlama.
Açıktır ki ceza sopasını salladığımız zaman insanlar etrafımızdan dağılırlar. İnsanlar içgüdüsel olarak havucu (ödül) severler. Cezalandıracak kurban arayanlardan ise nefret ederler. Ceza bir çözüm değildir çünkü çoğu zaman son çare olan dağlamaya benzer. Aynı durum azarlama için de geçerlidir. Bir kimsenin, çevresindeki üst düzey yetkililerin veya aile büyüklerinin kendisini azarlamayı bırakmadığını hissetmesi çok rahatsız edici bir duygudur. İçlerinden biri başka birini eleştirerek o kimseye eleştiriye dair laf yanaştırmaya çalıştığında onun beden dili “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” diyor. Bu daha acı verici bir durum zira karşıdaki kişinin kendini savunmak için doğrudan bir yüzleşme şansı yok. Belki de kurban, ruhunda yorumun yüzeyselliğinden daha derin bir şey olduğunu hissediyor.
Bu yıkıcı unsurların zıddı olarak yakın ilişkiler kurmaya sebep olan bir takım şeyler de vardır. Glaser'in de belirttiği gibi mutluluk, çevremizle olan yakın ilişkilerimizin kalitesine bağlıdır. İlişkilerimizi güçlendiren unsurların başında dinlemek, teşvik, güven, kabul, saygı ve fikir alışverişi gelmektedir. İnsanların davranışlarını gerçekten değiştiremeyiz ama kendimizi değiştirebiliriz. Bu teorinin püf noktası kendimizi değiştirmektir çünkü kendimizi değiştirdiğimiz zaman diğerleri de yavaş yavaş bizi taklit edecektir. Dolayısıyla William Glaser, ikisi doğrudan olmak üzere kontrol edebileceğimiz dört şey olduğunu düşünüyor; eylemlerimizi ve düşüncelerimizi doğrudan kontrol edebilirken duygularımız ve beden fizyolojimiz ise ne düşündüğümüzü ve ne söylediğimizi kontrol ederek dolaylı olarak etkileyebiliriz. Bir kimse bize hakaret ettiğinde, aralarından seçim yapabileceğimiz seçeneklerimiz olduğunu unutmayalım.
Temel fikir, insanların beş temel gizli ihtiyacı olduğu gerçeğine dayanmaktadır. Bu ihtiyaçları karşılamazsak onlarla olan ilişkilerimiz etkilenecektir. Örneğin başkalarının keyifli vakit geçirmesine veya oyun ve eğlencesine saygı duymak gibi. Etrafındakilere, ordu kamplarındaymış gibi sert davranan kimseler aşırıya kaçmakta ve insanlara içgüdülerine uygun seçenekler sunmamaktadır. Bu beş temel gizli ihtiyaç içinde güç, özgürlük, güvenlik ve istikrar hissetmeyi seçme ihtiyacı da bulunmaktadır.