İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Biden ve Afganistan'dan çekilme mesajları

Her Amerikan başkanının sicilinde tarihin hatırladığı bir karar vardır. Eisenhower, Avrupa'yı Adolf Hitler'den kurtarmak. Nixon, Mao ile el sıkışmak ve Çin ile ilişkileri yeniden kurmak. Baba George Bush, Kuveyt'in kurtuluşu. Clinton, Sırpların Bosna'da Müslümanlara ve Hırvatlara karşı işlediği suçlarla yüzleşmek. Obama, Suriye’deki kırmızı çizgi. Şimdi de Joe Biden’ın Afganistan'dan çekilme kararı. Tarihin hükmü sert ve acımasızdır. Başkanlar kararlarını ellerindeki bilgilere ve danışmanlarının tavsiyelerine göre verirler. Ancak, kâr ve zarar hesaplandığında, bu karardan tek başlarına sorumlu tutulmaya devam edilir.
Donald Trump, arkasında varisi Joe Biden için birçok mayın bıraktı. Ancak yeni yönetimin yüzünde patlayabilecek en güçlü mayın, önceki yönetim ile Taliban liderleri arasındaki uzun müzakerelerin ardından gelen Afganistan'dan çekilme kararıydı. Biden'ın önceki dönemde alınan diğer kararlardan geri adım atmasına rağmen bu karardan geri adım atması kolay değildi. Geri adım atmak, ABD'yi Taliban ile açık bir savaşa sokmak, taahhütlerini yerine getirmeyen, attığı imzaya saygısı olmayan bir taraf olarak itibarını zedelemek anlamına gelecekti.
Geri çekilme kararının vaftiz babası Donald Trump, bugün Biden'ın Afganistan'dan çıkma yönteminin en sert eleştirmenleri arasında yer alıyor. Trump, bu yöntemi ABD tarihinde herhangi bir başkanın verdiği en kötü karar olarak nitelendiriyor. Trump'ın ABD'de, Cumhuriyetçi Parti içinde ve Demokratlar arasında birçok destekçisi var. Bunların hepsi, Biden'ı, Amerikan güçlerinin Afganistan'dan ayrılma sahnelerini Taliban için bir zafere, sınırları dışındaki en uzun askeri varlığın (20 yıl) ardından ABD için de bir yenilgiye dönüştürmekle itham ediyorlar.
Görüntüler, iletişim siteleri ve Kabil Havaalanında korkudan ağlayan çocukların gözlerine yöneltilmiş kameralar çağında sahneler akıllarda kalıcıdır. Afganların kaderlerine, ülkelerinin hem kendileri hem de dünya için iyiye işaret etmeyen bir geleceğe terk edilmeleri de akılda kalacak. Batılı yetkililerin, Afganistan'da DEAŞ'a bağlı gruplar tarafından gerçekleştirilebilecek yakın terör eylemleri tehdidi olduğunu vurgulamaları meselenin ciddiyetini artırıyor. Diğer bir deyişle, ABD güçleri ve müttefiklerinin 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren el-Kaide liderlerinden intikam almak için girdiği bu ülke, daha tehlikeli ve yaygın bir terörizmin yeni bir kurbanı haline gelebilir. Her ne kadar Taliban Afganistan'ın komşularına veya başka herhangi bir ülkeye yönelik terör eylemleri için bir üs haline gelmesine izin vermeyeceği sözü verse de. Bu sözler doğru olsa bile, şu soru var olmaya devam ediyor; el-Kaide'nin daha önce yaptığı gibi herhangi bir örgütün faaliyetleri için kendisine bir köşe bulabileceği bu geniş ve çeşitli bağlılıkların bulunduğu ülkedeki aşiret çatışmalarının ışığında, Taliban bu sözleri ne ölçüde yerine getirebilir?
 Sahneler kalıcıdır ve onlarla birlikte tarihin hesabı da. Biden, tarihin kendisi hakkında adil olacağını ve çekilme kararını olumlu değerlendireceğini düşünüyor. Amerikan güçlerini Afganistan'da tutmanın, misyonu “uluslar inşa etmek” olmadığı için ABD'nin aleyhine olduğuna, çünkü bunun ülkelerin halklarının sorumluluğu olduğuna inanıyor. Bu, ABD Başkanı'nın daha önce yemin törenindeki konuşmasında söylediği, ABD'nin liberal sistemiyle öncü bir ülke olarak, dünyaya sunduğu model ve örnek ile öncülük etmesi, bu modeli başkalarına empoze etmek için askeri güç kullanmaması gerektiği sözleri ile tutarlı.
Mükemmel sözler, ancak yalnızca Amerikan liberalizmini kendisine düşman, muhaliflerini kendisine karşı kışkırtmanın bir yolu olarak gören ülkelerdeki dinleyicilerin kulaklarını memnun ediyor. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in müttefik rejimlere askeri koruma sağlama taahhüdüne bağlı olmamaya dayalı bu Amerikan politikasını nasıl karşıladığını hayal edebiliriz. Keza “Kendimizi savunmak için daha güçlü, birleşik ve güçlü olmalıyız” diyen Tayvan hükümeti tarafından nasıl karşılandığını da. Vladimir Putin’in Biden'ın sözlerine katıldığını, başka bir ülkeye hiçbir hükümet modelinin zorla dayatılmaması gerektiğinde hemfikir olduğunu nasıl vurguladığını da görebiliriz. Bu sözleri söyleyen kişi, Batı'nın ülkesine uyguladığı yaptırımlara rağmen komşusu Ukrayna toprakları içinde yer alan bir adanın tamamını işgal eden ve gözünü kırpmadan Rusya'ya ilhak eden adam olduğunda ikiyüzlülük doruğa ulaşıyor. Putin, Kiev hükümetinin muhaliflerine verdiği destek ve doğu bölgelerindeki askeri müdahalelerle Ukrayna'nın bütünlüğünü, muhaliflerini ister Rusya içinde isterse diğer dünya şehirlerinde olsun ölümle tehdit etmeye devam ediyor. 
ABD'nin muhalifleri, dünya çapında oynadığı geleneksel rolünün gerilemesi olarak gördüklerinden dolayı rahat olsalar da, bu durum müttefiklerin pozisyonlarına olumsuz yansıyor. Son toplantıda ABD başkanı ile G7’deki müttefikleri arasındaki anlaşmazlıkları takip edenler, Biden'ın müttefikler ile ilişkilerde selefi Trump'ın Önce ABD ve onun çıkarlarının ittifaklardan daha ağır bastığı politikasına daha yakın olduğu izlenimine vardılar. Ayrıca, Taliban'ı yatıştırmaya da daha yakın. Nitekim Afganistan'daki varlıkları sırasında Batılı güçlerle çalışan ve yaşamları Taliban savaşçılarının ellerine bırakılırsa risk altında olabilecek daha fazla sayıda Afganın tahliyesine olanak sağlanması için, Kabil Havalimanı'ndan çekilme tarihini uzatmaya çalışan müttefiklerinin çağrılarına kulak vermeyi reddetti. Biden, geri çekilme tarihinin birkaç günlüğüne de olsa uzatılması için Taliban’a baskı yapılmasını uman Batılı liderlerin tutumundan ziyade, Taliban’ın geri çekilmenin tamamlanması gerektiği tehdidine boyun eğdi.
Vietnam'dan çıkışın ve Çin ile uzlaşmanın mimarı Henry Kissinger, The Economist'te yayınlanan bir makalede şöyle diyor: ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi konusundaki en büyük endişe, yöntemidir. Yani ABD’nin müttefikleriyle veya 20 yıl süren fedakarlıklara doğrudan dahil olan taraflarla istişare yapılmadan gerçekleşmesidir. Bunun ABD'nin müttefikleri arasında hayal kırıklığına yol açacağını, karşıtlarını cesaretlendireceğini, gözlemciler ve yorumcular arasında bu kararın alınmasının koşullarını anlamamaya sebebiyet verebileceğini de ekliyor.
Sonuç olarak, Joe Biden'ın Afganistan'dan çekildikten sonraki dönemi umduğu gibi olmayacak. Görev süresinin ilk yılının böyle zor bir kararla karşılaşmadan bitmesini kesinlikle tercih ederdi. Başkanlığını gölgede bırakan selefi ile ihtilafın kapıları sonuna kadar açık ve geri çekilme kararına karşı tırmandırma kampanyası, eleştirileri yoğunlaştıracak. Bu nedenle, Amerikan Başkanının tarihin yargısı konusunda iyimser olması için henüz çok erken. Bu karar şimdi Taliban'ın ne yapacağı, Afganistan'da yenilenen yönetiminin Batı ile yeni bir yaraya mı yol açacağı yoksa Biden'ı hala ilk yılında olan görev süresinin geri kalanının tadını çıkarmaya mı bırakacağı ile bağlantılı.