Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Oliver Roy gibi uzmanlara olan ihtiyaç

Olivier Roy, popülist değil, solcu bir bilimsel tada sahip, siyasal İslam dünyası alanında ünlü bir Fransız araştırmacıdır. En ünlüleri “Cehalet”, “İslam ve Laiklik”, “Cihat ve Ölüm” kitapları olan, üzerinde düşünmeye ve yararlanmaya değer katkıları ve araştırmaları vardır.
Floransa'daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü'nde profesör olan Roy, özellikle Batı medyası ve araştırma merkezleri tarafından, İslami dini devrim gruplarıyla uğraşmanın ikilemiyle ilgili görüş ve fikirlerini dinlemek için aranan bir kimsedir. Amerika'nın Afganistan'ı "Taliban"ın yönetmesine "izin verdiği" ve Eylül ayının gelmesiyle dünyanın çehresini gerçekten değiştiren 11 Eylül 2001 saldırılarının 20. yıldönümünü yaşadığımız bu günlerde, görüşlerini bilmemiz gereken isimlerden biridir.
BBC News'den Sena el-Huri, on yıllardır bu konuda uzmanlaşmış Oliver Roy ile bu konuda bir röportaj gerçekleştirdi. Roy, bu röportajda, “İslamcı DEAŞ, El Kaide ve destekçilerinin sonunun gelip gelmediğine dair bir soruya kendi çalışmalarının özü mahiyetindeki şu cevabı verdi: "Bazı Müslümanların yaşadığı dini ve kültürel deneyimler arasındaki fark, onlar üzerinde korkutucu ve rahatsız edici bir etki yaratıyor. Bu adeta, Babil'in dönüşü, yani yozlaşmış bir toplumun azgınlığı ve putların dönüşü hakkında Yuhanna'nın Vahiy Kitabında bahsedilene benzer bir izlenim oluşturuyor. Bu sadece kıyamet korkusu değil, aynı zamanda kıyamet arzusu yaratıyor.”
Roy, açıklamasına şöyle devam ediyor: “Aşırılık yanlıları, (İslam Devleti) hayatın gerekliliklerine sahip olmadığının derinden farkındalar. Bu nedenle zafer konusunda karamsar oldukları için şehadet peşindedirler. Bunu DEAŞ’a katılan gençlerde görüyoruz, İslam devleti kurmakla ilgilendiklerini gösteren hiçbir şey yapmıyorlar, örgüte sadece savaşmak ve ölmek için katılıyorlar.” Ama bu nihilist, canice saçmalık sadece DEAŞ ve El Kaide'deki benzerleriyle mi sınırlı?
Olve Roy, DEAŞ’ın nihilistleri ile Batı'nın aşırı sağcı nihilistleri arasındaki benzerlik hakkında şunları söylüyor: “Norveç’teki 2011 saldırılarının faili Breivik örneğinde olduğu gibi aşırı sağın bazı üyeleri hala şiddeti benimsiyorlar. Dünyanın sonu gelmeden bize son şansın verildiğine ve silahlanmamız gerektiğine inanıyorlar. Ayrıca radikal İslami terör modeli ile Amerikan okullarında kanlı saldırılar düzenleyenler arasında ilgi çekici bağlantılar olduğunu da görüyoruz.”
Yorgun bir grup politikacının yanı sıra çok sayıda “iyi” aydınımız, siyasal İslam gruplarının hegemonyasının sonunu ve “uyanış” zamanının geldiğini, günümüz gençliğinin bu kısır tartışmalarla harcayacak vakti olmadığını, devrin artık dijital dünya, yapay zekâ, nesnelerin interneti gibi geleceğin devri olduğunu anlatmaya çalıştılar ancak ne yazık ki amaçlarına ulaşamadılar. Bugün tüm dünya üzerinde “Taliban” ve yandaşlarının bombasından, “Müslümanların koruyucusu”, Rehber ve “Taliban'ın dostu” İranlı Ali Hamaney’den daha çok konuşulan bir şey yok.
Nihayetinde Taliban ve İran, siyasal İslam alemine ait siyasi "entelektüel" projeler, her şeye zarar verecek ve her şeyi bozacak araçlara sahipler.
Kısacası... "anlama" ihtiyacı yüksek bir ihtiyaçtır. Bu nedenle, birbirleriyle aynı fikirde olmalarına ya da fikri anlaşmazlıklar yaşamalarına bakmaksızın, siyasal İslam konusunda -uzmanlık iddiasında bulunmayan- Oliver Roy gibi gerçek uzmanlara sahip olmak ne kadar da değerli hale gelmiştir.