Husam İytani
TT

Lübnanlıların kavrayamadığı bir gerçek: Aşkın iktidar

Lübnan’da iktidar, vatandaşların ülkede kalmalarını engellemekle birlikte onları ülkeden göç etmeye sevk edenleri nedenleri de ortadan kaldırmıyor. Onların günlük sorunlarına çözüm sunmuyor ve onları alışılmadık davranış kalıplarını kabul etmeye zorlamıyor. Ayrıca elektrik üretimi ve araçlar için yakıt ithal etmiyor, ancak ülkeye yakıtın yasa dışı yollarla girişini de engellemiyor.
Lübnan’daki iktidar, sokaklarda ve benzin istasyonlarının önünde olup bitenlerle ya da vatandaşlarının yaşam standartlarındaki düşüşle ilgilenmeyen aşkın bir varlıktır. Ayrıca uluslararası kuruluşların ülkenin feci mali ve sosyal koşullarına ilişkin raporları hakkında -ne olumlu ne de olumsuz- yorum yapmaz. Öte taraftan sağlık ve eğitim gibi hayati önem taşıyan sektörlerin çöktüğüne ilişkin uyarılara da kulak asmaz. Burada bu işleri önemseyen insanlar var. Ayrıca burada siyasi sınıfın paralel bir evrende yaşadığı ikinci bir hayat var ve Lübnanlıların sınırlı zihinlerinin kavrayamayacağı bu hayatın kendi yasaları ve boyutları var.
İktidar, mevduat sahiplerine paralarının buharlaştığını söylemiyor ve sahiplerine iade etmek için bir plan yapmıyor. Hükümetin güvenoyu oturumunda elektrik jeneratörlerinin çalışması için yakıt sağlamamakla birlikte “Hizbullah’ın” toplantı salonunu İran dizeliyle aydınlatma oyunu düzenlemesine engel olmuyor. 4 Ağustos'taki bombalamanın kurbanlarının ailelerinin, siyasetçilerin felaketin sorumluluğundan kaçma girişimlerine karşı protestolarını yasaklamıyor, ancak ne zaman bir şüphelinin evinin önünde toplansalar silahlı kalabalığın onlara saldırmasını engellemiyor. Ayrıca, bombalamayı araştırmakla görevlendirilen yargıcın işine son vermese bile onu tehdit eden, görmezden gelen ve huzuruna çıkma çağrılarına kulak vermeyen politikacıları bundan sakındırmıyor.
Cumhurbaşkanı General, sarayında Mona Lisa gibi tebessüm ediyor ve iktidarının son yılının gerçek bir reform yılı olacağına söz veriyor. Yorumcular ve sosyal medya aktivistleri, onu ‘gerçeklikten kopmakla’ suçlamakta hata etti. Nitekim onlara göre, ekonomi ve siyasetin ardından çöküşün artık topluma ulaştığı bir zamanda gerçek ya da sahte reformu bugün kim umursar? Aslında cumhurbaşkanı, sözlerin de ciddi idi. Başbakanı pozisyonunu ortadan kaldırdıktan ve istediği zaman görevden alabileceği yandaşlarını ya da bağlılarını kabineye doldurduktan sonra ciddi olmadığı nasıl düşünülebilir?
17 Ekim'deki halk hareketi, devletin parçalanmasını ve iktidar koalisyonunun yutulmasını engellemekte bir fiyaskoyla sonuçlandı. Gençlik ayaklanması ile mevcut iktidarın meşruiyet üzerine olan çatışmasının sayfası dürüldü. Önümüzdeki mayıs ayında yapılması planlanan ve iktidarın katılan seçmenlerle birlikte meşruiyetini tazeleyeceği parlamento seçimleri öncesinde yol asfaltlandı. Lübnan, siyasi camianın onayı ve küçük çıkarlarından başka bir şey bilmeyen bir otoritenin kendilerine karşı başlattığı boyun eğdirme kampanyasının yanı sıra ihtiyaçları ve bağlılıkları ile birlikte halkın bu akıbete uğramasını engellemekte başarısız olan muhaliflerin çaresizliği ile İran “berzahına” uzanacak bir döneme girdi.
Vatansever söylemin ve mağrur zajal (Zacel) kasidelerinin derununda nelerin saklandığı ortaya çıktı: Bu ülkenin jeopolitik ve ekonomik anlamda küresel nüfuz paylaşımında hiçbir yeri, işlevi ve önemi yoktur. Nitekim eğer seçkinler göçten yana bir tutum takınırlarsa kapılar iş piyasasının gereksinimlerine göre açılır. Fakat olur da İranlılar bunda kendi çıkarlarına uygun bir şey görürlerse onlara düşen bunu yapmaktır! Bölgesel dengeler oyunundaki ek bir koz sahneyi hatırı sayılır bir şekilde değiştirmeyecektir. Muhtemelen birkaç aydır Washington'dan Bağdat'a uzanan toplantılarda yaşananların özeti budur. Açlığın genel bir duruma dönüşmemesi ve güvenlik servisinin dağılmaması için yapılan yardımlar dışında dünya, maalesef dipsiz bir uçuruma sürüklenen bu ülkedeki trajediyi seyretmekten başka bir şey yapmıyor.
Kim suçlu? Bu akıbetin sorumlusu kim? Herkes yaşananların yükünü yüklemek için bir rakip seçecektir. Ancak önemli olan, mevcut durumu kimin kazanca dönüştüreceğidir. Felaketlerden ganimet elde etmeye çalışanlar az değildir. Bu geniş skala içinde, benzin istasyonlarını ele geçiren ve bunu mezhepsel kontrol ağlarını yenilemek için kullananlardan, kamusal felaketin etkisini hafifletmek için çalışmak bahanesiyle iktidarın yanında yer alanlara kadar pek çok kesim bulunuyor. Buradan bir bakan ve oradan bir fırsatçı, “yararlı aptal” pozisyonundan katıldıkları bu suç mahallini temizleyemez.
Büyük oyuncuya gelince, tüm bu çöküşlerin ve kırılmaların, “teslim olmanın tek mantıklı çözüm olduğu ana” ulaşmasını bekleyecektir. Bu, kuşatmacıların “teslim ol ya da aç kal” sloganıyla Suriye’de başarılı oldukları bir taktiktir.