Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Güvenlik ve ‘saflık’

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avustralya'nın Fransız denizaltı satın alma sözleşmesinden çekilmesine yol açan üçlü nükleer güvenlik anlaşması nedeniyle ABD, Avustralya ve İngiltere ile yaşanan ağır siyasi krizin arka planı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Macron, “Konumları ile bazen sertleşen güçlerin baskısı altında olduğumuzda biz Avrupalılar saf olmayı bırakmalıyız. Cevap vermeli ve kendimizi savunacak güce ve yeteneğe sahip olduğumuzu göstermeliyiz” dedi.
Bu adımın ‘gerginliği artırmak değil, kendilerini korumak’ olduğunu belirterek ABD ile ittifakın yerini tutmayacağını vurguladı. Macron sözlerinin devamında “Ancak NATO içindeki Avrupa ayağının sorumluluğunu alınması ve kendimizi korumaya özen göstermemiz gerektiği sonucuna varmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Macron'un açıklamaları Fransa'nın öfkesine rağmen gerçekçi. Özellikle de "ABD ile ittifaktan başka bir alternatif yok. Bu beklenen bir pragmatizmdir. Fakat bölgemizle ilgili önemli bir soru var" sözleri...
Macron, güvenlikten ve ‘saflığı’ bırakmanın gerekliliğinden bahsederken, Hatemul Enbiya Merkez Karargahı Komutanı Gulam Ali Reşid, İran menşeili Mehr Haber Ajansı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan açıklamasında Tahran'ın kendi toprakları dışında altı ordu örgütlediğini duyurdu.
İranlı General, Devrim Muhafızları Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından desteklenen altı ordunun İran dışında olduğunun ve ideolojik eğilimleri bulunduğunu söyledi. Bu altı ordu şöyle sıralandı: Lübnan’daki Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad Hareketleri, Suriye’deki Esed rejimi güçleri, Irak’taki Haşdi Şabi ve Yemen’deki Husiler.
İranlı General ayrıca bunların caydırıcı güçler olduğunu vuruladı.
İran’ın, ordu olmayan, bu milisler hakkındaki gösterişli açıklaması, Tahran’ın en az dört Arap ülkesinin yıkımını ve istikrarsızlaştırılmasını tanıdığı anlamına geliyor. Buna rağmen Fransızlar bölge ülkelerinin, örneğin Lübnan'ın bir bileşeni olduğu için Hizbullah'la anlaşmasını talep ediyor!
Fransa, İran'ı ABD gibi Viyana'daki nükleer müzakere masasına geri getirmeye çalışıyor. Ancak bunu İran'ın tek bir ülkeye değil, bölge ülkelerinin tamamına veya söylenildiği gibi vekaleten mezhep çatışmasına karşı oluşturduğu tehlikeler dikkate almadan yapıyor.
Örneğin Irak’ın istikrarı İran tarafından bozuluyor. Tahran’a isyan edenler de Irak Şiileri. Peki, buradaki vekalet savaşı nerede? Lübnan Şiileri, İran'ın Lübnan'daki ajanları tarafından eziliyor. Vekalet savaşı hani? Bu nedenle Avrupa savunma stratejisini yeniden gözden geçirmeli. Ayrıca Çin ve Rusya’nın düşman olduğu gerekçesiyle önceliklerini yeniden düzenleyen Washington'a karşı hazırlanmalıysa İran'ın ABD ve Avrupa'ya düşman olan her karargah için önemli bir müttefik olacağı bölgemiz hakkında ne söyleyebiliriz?
Coğrafyamızdaki düşmanın bölgeyi istikrarsızlaştıran ve onlarla müzakere etmek yerine bizden bir arada yaşamamızı isteyen ajanlarıyla gurur duyan İran olduğu kesin. En iyimser görüşle bu Batı’dan gelen ‘saflıktır’.
Gerçek şu ki ABD liderliğindeki Batı geri çekilirken genişlemeye devam eden taraf İran'dır. Bütün bunlara rağmen Batı, İran'la sadece nükleer anlaşma peşinde koşuyor. Sonra da güvenlikten ve ‘saflıktan’ bahsediyor!